Logo image
Logo image

Çocuğunuza Bağırmayın, Onu Sorumluluk ve Sevecenlikle Yetiştirin

4 dakika
Çocuğunuza Bağırmayın, Onu Sorumluluk ve Sevecenlikle Yetiştirin
Sergio De Dios González

Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González

Tarafından yazılmıştır Valeria Sabater
Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Eğer ebeveynseniz ya da eğitimciyseniz, çocuklara bağırmamak en güzeli. Bağırmak ne çocuğun eğitimi için ne de büyümesi için sağlıklı bir davranış.

Bağırmak hiçbir sorunu çözmediği gibi iki farklı duygusal durum ortaya çıkarır: korku ve/veya öfke. Bu yazıda nasıl daha iyi birer ebeveyn olunacağını; empati ve sorumlulukla nasıl çocuk yetiştirileceğini öğreneceğiz. Sevecenlikle…

Öğretmenler ve anne babalar genelde çocukların huysuz davranışları karşısında seslerini yükseltme eğilimindedir. Çocuklar aksilik ettiğinde, huysuzlandığında ya da rahatsız edici davrandığında bağırmaya başlıyoruz.

Bunu çoğu zaman yaptığımızı inkâr edemeyiz, yorgunluk ve stres birleştiğinde sınırlarımızı zorluyoruz.

Pes edip çocuklara bağırmak çoğu yetişkinin yaptığı bir şey. Bu bir ebeveyn tabusu değil. Hatta bazılarına göre bağırmak ve dayak işe yarıyor.

Gelin bunlara daha yakından bakalım çünkü birçoğuna göre çocuk büyütürken bağırmak işe yarıyor ve normalleştiriliyor.

Çocukları bağırmadan yetiştirmek ve terbiye etmek gerekiyor. Disiplin vermek, hatalarını düzeltmek, yol göstermek ve bağırmadan terbiye etmek çocuğun kişilik gelişimi üzerinde olumlu etki bırakır.

Örnek vermek gerekirse özgüven ve duygularınızı kontrol etmek için iyi bir yöntemdir. Böylece onlara iletişim kurmanın farklı yolları olabileceğini göstermiş olursunuz. Bu yöntem onları incitmez, gerçek ihtiyaçlara yönelik olarak bağlantı kurmayı ve anlamayı sağlarız.

Some figure

Çocuk beyni üzerindeki nörolojik etki

Anne babalar ve öğretmenler olarak bizim birden çok fark edeceğimiz şey bazen strateji, kaynak ve alternatif eksikliği çektiğimizdir. Bağırmanın çözüm olmadığını ve her zaman beklenen sonucu vermeyeceğini biliyoruz.

Bağırdığımızda çocukta tepki olarak öfke ve korku gözlemliyoruz. Bu nedenle doğru ebeveyn olma yöntemlerini öğrenmeliyiz; çocukları bağırmadan pozitif bir bakış açısıyla eğitmeli ve ortaya çıkan olumsuzluklarla akıllıca başa çıkabilmeliyiz.

Öncelikle, bağırmanın insan beyninde dolayısıyla çocuğun nörolojik yapısı üzerinde etkili olduğunu unutmamak gerekiyor.

Bağırma eylemi diğer türlerde olduğu gibi oldukça özel bir anlam taşıyor: tehlikeyi haber vermek. Bu durumda alarm sistemimiz devreye giriyor ve kortizol miktarı artıyor, “kaç ya da savaş” ikileminde bırakan stres hormonu kendini gösteriyor.

Bu nedenle ebeveynleri devamlı bağıran çocuklar nörolojik değişimlerden olumsuz etkileniyor.

Duygular ve hafızayla ilişkili hipokampüs yapısı küçülüyor. Ayrıca beynin iki yarım küresinin birleştiği yer olan korpus kallosumda daha fazla kan akışı oluyor bu da çocuğun duygusal dengesini bozuyor, dikkati dağılıyor ve diğer bilişsel işlevleri zarar görüyor.

Bağırmak bir tür suiistimaldir, görülmeyen veya dokunulamayan bir çeşit görünmez silahtır. Bu aşırı ve sürekli kortizol çocuğu kesintisiz bir stres ve alarm durumunda kalmaya zorlar.

Some figure

Bağırış ve gözyaşı olmadan çocuk yetiştirmek

Pablo 12 yaşındaki başarılı bir ortaokul öğrencisi. Anne babası özellikle önemli konuları pekiştirmesi için onu okul sonrası bir kursa götürüyor.

Her sabah 8’de evden çıkıp akşam 9’da eve dönüyor. Bu dönem Pablo üç derste başarısız oldu: iki matematik dersi ve bir de İngilizce. Geçen dönemde ise beş dersten başarısız olmuştu.

Notlarıyla eve gittiğinde babası ona bağırdı. Pablo’nun tembelliğinden ve ona harcadığı paranın hiçbir işe yaramıyor oluşundan yakındı. “Hiçbir şeye değmezsin” deyip duruyordu.

Bu kadar azarı işittikten sonra Pablo kendini odaya kapattı ve kendi kendine değersiz olduğunu söylemeye başladı. Bir an önce okulu da evi de terk etmek istediğini söylüyor; herkesten ve her şeyden kaçmak, özellikle de anne babasından uzaklaşmak istiyordu.

Bu nadir yaşanan bir olay değil maalesef. Bağırmanın ve küçük düşürücü konuşmanın nelere neden olabileceğini göstermek için verdiğimiz küçük bir örnek sadece. Eğer bu davranışlar sürekli olarak tekrarlanırsa daha nelere yol açacağını göstermek için daha ayrıntılı ele alalım.

“Çocuklar ve ergenler bağırmayı bir tür nefret ifadesi olarak yorumlar, bu yüzden eğer ebeveynler bu şekilde davranırsa çocuklar reddedilmiş, sevgisiz ve nefret edilmiş hisseder.”

  • Beyin aslında bağırma ses tonuyla verilen mesajı kolayca algılamaz. Bu nedenle bağırarak söylediğimiz şeylerin aslında bir işe yaradığı yok.
  • Her bağırış bir duyguyu açığa çıkarır ve bu duygular genelde öfke ve kaçma isteği yaratır. Sorunu çözmekten çok durumun daha da karışmasına neden olur.
Some figure

Çocuğumu bağırmadan nasıl yetiştiririm?

Daha önce de belirttiğimiz gibi, bağırmadan çocuk büyütmenin pek çok farklı yolu var. Daha iyi diyaloglar kurmak, pozitif ve daha sağlıklı ilişkiler kurmak için çeşitli stratejiler var. Gelin bazı basit yöntemlere birlikte bakalım:

  • Öncelikle bağırmanın bir kontrol kaybı olduğunu anlamak gerekiyor. Bu kadar basit. Bu nedenle ne zaman bağırma ihtiyacı duysak nefes alıp düşünmeliyiz. Eğer üç yaşındaki bir çocuğun huysuzluğu karşısında onu susturmak için bağırmak istiyorsak her şeyi kaybedebileceğimizi hatırlamalıyız.
  • Belirli bir durumun ya da davranışın her zaman bir nedeni olduğunu unutmamak gerek. Anlamak ve çocuğa karşı empati kurmak her zaman bizi öne geçirir. Bunun için iki şeye ihtiyacınız var: sabır ve yakınlık. Huzursuzluk çıkaran bir çocuğa karmaşık duygularını kontrol etmeyi öretmemiz lazım.

Ergene ise her zaman ne yapmasını söyleyen ebeveyni tarafından nasıl hissettiği ne düşündüğü sorulmalı. Ne hissediyor? Neler oluyor?  Zaman zaman bunların karşılığını dinlemek durumu iyileştirir.

Some figure

Sonuç olarak, bağırmadan çocuk yetiştirmek çoğunlukla tüm ailenin iradesini ve çabasını gerektiren bir tercih meselesidir. Çocuklarla ilgili sorunları bir seferde halledecek sihirli bir yol yok.

Ancak çoğu zaman işinize yarayabilecek yöntemler var: çocukla kaliteli zaman geçirmek, anlayış göstermek, makul isteklerde bulunmak, karşılıksız destek vermek, onları cesaretlendirmek ve yaşlarına uygun sorumluluklar vermek gibi çözümler var.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.