Can Dostum Filmi Ne Anlatıyor?
Yazan ve doğrulayan film eleştirmeni Leah Padalino
Yönetmen Gus Van Sant, 90’lı yıllarda hem alternatif hem de bağımsız film çevrelerinde seyircilerin ve eleştirmenlerin yoğun desteğini aldı. Marjinal karakterlere yönelik bir eğilimi olan yönetmen, genel kalıba uymayan insanların hayat mücadelelerini anlatıyordu. Bu nedenle, hit olmuş bir film olan Good Will Hunting’i (Can Dostum) yönetmesi de sanat çevreleri için pek şaşırtıcı olmadı.
Sıradan bir yıl olan 1997’de açık bir biçimde pozitivist sinema büyük ekranları dolduruyordu. Good Will Hunting, bu açıdan tam anlamıyla bir 90’lar filmi. Neredeyse sıfıra yakın entrika teması içeren ve öngörülebilir bir sonucu olan basit bir planı vardı. Bununla birlikte, filmin mesajı, izleyicinin dikkatini daha en başından çekmeyi başarıyor.
Can Dostum veya Good Will Hunting – her iki ismi de popüler
Film, açık bir biçimde şiddete meyilli, sorunlu, karizmatik bir genç adamı anlatıyor. Will oldukça akıllı bir adam ve her şeye rağmen, fotoğrafik bir hafızanın yanı sıra matematik alanında özel bir yetenek seviyesine sahip.
Will, karıştığı bir kavga sonucunda yasal sorunlarla uğraşmak zorunda kalacak ve bu sorunların içerisinden, kendisinin Matematik alanındaki potansiyelini gören Profesör Lambeau sayesinde çıkabilecektir.
Madalyonun diğer yüzü, genç adamın aynı zamanda terapiye de gitmesi gerektiğini gösteriyor. Will, ne yazık ki, Lambeau’nun eski meslektaşı Sean ile temasa geçene kadar hiçbir psikologdan olumlu sonuçlar alamıyor.
Film, Will’in şiddet içeren davranışına neden olan faktörleri ve neden artık hiçbir şey veya kimseyle bağlantı kurmak istemediğini yavaş yavaş ortaya koyuyor. Elbette Robin Williams, izleyiciye Ölü Ozanlar Derneği‘ndeki (Peter Weir, 1989) rolünü büyük ölçüde hatırlatan bir karakter olan, akıl hocası Sean olarak parlıyor.
“Halk kütüphanesinde 1.50 $’lık gecikme ücretleriyle alabileceğiniz bir eğitim için 150.000 $ harcadınız.”
– Will Hunting
Çalışkan bir set ekibi
Merak ve hayret uyandıracak şekilde, kendi türündeki diğer filmlerin aksine, Good Will Hunting‘ın edebiyat dünyasında bir karşılığı veya bir emsali yok; yani senaryo tamamen orijinal.
Bir yandan da, filmin oyuncuları Ben Affleck ve Matt Damon, o zamanlar pek tanınmıyorlar. Her ikisinin de aktör olarak ilk adımlarını bu anlamda hatırı sayılır bir başarı ile attığı doğru, ancak yine de çoğu insan için yabancı birer karakter olarak hayatlarına devam ediyorlardı.
Good Will Hunting‘ın senaryosu, farklı bir şey yapma çabası olarak şekillenmeye başladı; yani arkadaş grubu olarak birlikte bir şeyler yapma isteği vardı. İlk başta filmin bir gerilim filmi olması düşünülmüştü ama gördüğümüz gib, nihai sonuç bu fikirden oldukça uzakta.
Benzer şekilde, yapımcı da bu iki genç oyuncuyu oyuncu kadrosuna dahil etme konusunda oldukça isteksizdi ama sonunda pes etmek durumunda kaldı. Aslında, filmin en güçlü noktalarından biri, tam da bu oyuncuların rollerini yorumlama şekillerinde yatıyor. Evet, Robin Williams oldukça seçkin bir oyuncu, ancak filmin mesajı, Affleck ve Damon’un başarılı ve etkileyici çalışmaları olmasaydı, bu kadar derine nüfuz edemezdi.
Aslında Williams ve Damon’ın etkileşime girdiği sahneler zaten 90’ların sinemasının önemli bir parçası haline geldi. Her ikisi de karakterlerini mükemmel bir şekilde somutlaştırıyor, öyle ki, filmdeki ilişkileri son derece gerçek görünüyor.
Film müziği
Bu filmin bir diğer başarısı da 90’lı yıllarda yeni bir dalga yaratan müzik grubu Oingo Boingo’nun solisti olarak oldukça popüler olan Danny Elfman’ın bestelediği film müziği. Adı tek başına bir çağrışım yapmasa da, muhtemelen kendisine ait birçok melodiyi zaten biliyor ve seviyorsunuzdur.
Tim Burton ile yaptığı işbirliği, Edward Scissorhands, Mars Attacks ve Sleepy Hollow ve diğer pek çok karakter üzerinde birlikte çalıştığı için iyi biliniyor. Ayrıca, bilmiyor olabilirsiniz ama, aynı zamanda popüler Simpsons melodisini de kendisi besteledi. Good Will Hunting filminde Elfman, müziğiyle her karakterin duygularını vurgulayarak harika bir iş çıkardı.
Kısacası, filmin, onu çok başarılı kılan güzel bileşenleri bulunuyor. Robin Williams’ın En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında, En İyi Özgün Senaryo dalında ise Matt Damon ve Ben Affleck’in Oscar Ödülü’nü kazandığı filmin, dokuz ayrı dalda da Oscar adaylığı bulunuyor.
Can Dostum filminin oldukça net bir mesajı var
Can Dostum filminin konusu zamandan bağımsız bir konu, çünkü olumlu, iyimser ve zorlukların üstesinden gelinebileceğini ortaya koyan bir mesaj iletiyor. Ve bu mesaj, öngörülebilirliği nedeniyle sıkıcı olsa da, aslında hikayenin gidişatı nedeniyle oldukça etkili.
Amerikan sineması, iyi hatırlanmayan ve hatta mesajları çok yüzeysel olduğu için unutulmaya yüz tutan veya inandırıcılığı olmayan bu türden sayısız filme sahip ve sunmaya devam etmekte.
Bu durumda, Good Will Hunting nasıl zamanın bu acımasız yapısının içinden kurtuldu? Muhtemelen oyuncu kadrosu ile diyaloglarının gücü eşleştiği için olmalı. Bunun bir nedeni de, sadece zekice bir mesaj içermekten çok, kahramanların en insani kısmına odaklanması olabilir.
Daha önce hepimiz böyle bir hikayesi olan film seyretmişizdir. Varoşlarda duygusal eksikliklerle boğuşan ve şiddet duygusunu kontrol edemeyen genç bir adam, sonunda engellerini aşıyor ve sonuç olarak güçleniyor. Bu tabii ki bizler için yeni bir şey değil. Çığır açıcı bir senaryo değil ama ilginç bir biçimde yine de izleyiciyi büyülüyor.
Örneğin, Robin Williams’ın canlandırdığı karakterin bir bankta otururken genç Will’i suskun ve cevapsız bıraktığı oldukça akılda kalıcı bir sahne var. Bu çarpıcı akıl hocası, hiç kimsenin gerçekten nasıl hissettiğini veya ne yaşadığını bilmediğini ve bu nedenle dünyayı gerçekten bilmediğini kanıtlıyor.
Kitapların gücü
Kitaplar ve felsefe, insanların dünyayı anlamalarına ve bilmelerine yardımcı oluyor, ancak deneyimler sonuçta kişisel ve öznel yaşanıyor. Seyirci de, yavaş yavaş Will’in öğrenme süreciyle birlikte ilerleyişine tanık oluyor.
Genç adamın bu yolculuğu, filmde, yüzeysel olarak gösterilmiyor. Aslında bu film, onu psikoloğunun gözünden ele alıyor. Will’in gözlerini açan ve onunla empati kuran bir karakter olarak işleniyor. Çünkü, esas olarak, tüm insanlar gibi, kendi sırtında da ağır bir yük taşıyor ve aynı zamanda kendi şeytanlarıyla da yüzleşmek zorunda.
Bu üstesinden gelme mesajı, izleyici tarafından kolayca yakalanıyor. Böylelikle de, filmin tamamı, çok az aksiyona rağmen, eğlenceli hale geliyor. İzleyiciyi geçmişle bir tür uzlaşmaya, kabullenmeye ve affetmeye sürüklüyor.
Fırtınalı bir geçmiş
Her zaman ve her filmde olduğu gibi, kahramanın geçmişinin şimdiki zaman üzerinde doğrudan sonuçları bulunuyor. Ve seyirci, ilk başta tam olarak neyle ilgili olduğunu anlamasa da, Will’in çocukluğunda ona travmatik bir şey olduğunu biliyor. Belki de yetim olmak onun üzerinde büyük bir etki bırakıyor ve ruhunu kırıyor.
İzleyici aynı zamanda, kahramanın arkadaşlarıyla nasıl ilişki kurduğunu da görüyor. Görünüşe göre, güvendiği insanlar yalnızca onlar. Bu, işe karşı tutumunda ve hatta genç bir tıp öğrencisi olan Skylar ile olan ilişkisinde de oldukça belirgin bir hal alıyor.
Will duygusal veya başka bir şekilde herhangi bir şeye veya kimseye bağlanmak istemiyor gibi görünüyor. Sorumluluk almamayı tercih ediyor. Yani aslında duygularına kapılmak ve yenik düşmek istemiyor.
Çocukluğu boyunca kurbanı olduğu terk edilme, onu istikrar istemekten alıkoyan mantıksız bir korkuya yol açıyor. Profesör Lambeau’nun yönlendirmelerini de tam da bu nedenle dinlemek istemiyor, aynı zamanda Skylar’la seyahat etmek de istemiyor. Aslında, hayatına olduğu gibi devam etmeyi tercih ediyor.
Filmde sosyal baskının da rolü görülüyor. Bazen yüksek yeteneklere sahip bir kişinin insanlardan en iyi şekilde yararlanması ve belirli bir yolu izlemesi gerektiğini varsayabilirsiniz. Eğer öyleyse, o zaman belki de kendinize bir bireyin gerçek istek ve arzularının neler olabileceğini sormalı ve başkalarının onun için en iyisi olduğunu düşündükleri şeyleri yapmasını beklememelisiniz.
Can Dostum filmi ile ilgili son notlar
Olağanüstü yeteneklere sahip bir genç olduğu için, Will’in özel bir insan olduğu bu filmde çok açık. Yine de bu, belirli bir yolu izlemesi gerektiği anlamına gelmiyor. Profesör Lambeau’nun uyguladığı baskının aksine Sean, bu karaktere anlayışla tepki veriyor. Geçmişteki çatışmalarını çözmek için genç adamı kendisi için en iyisinin ne olduğuna karar vermeye yönlendirmeye çalışıyor. Ayrıca, tabii ki, kendi yolunu kendi başına inşa etmeye…
Kısacası, Can Dostum, tamamen olumlu düşünmekle ilgili bir film ve dolayısıyla bu konu da izleyici için yeni bir şey değil. Film, tam anlamıyla bir 90’lar filmi. Bununla birlikte, filmin önemi, mesajının evrenselliğinde ve duyguları iletme ve nihayet izleyiciye sadece eğlencelik olmadan iyimser bir mesaj sunmasında yatmakta.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.