Aşırı Sorumluluk Duygusu Zararlı Olabilir Mi?
Yazan ve doğrulayan psikolog María Vélez
Günümüz dünyasında her birimiz pek çok görevle dolu bir yaşam ritmi içinde hayatımızı sürdürüyoruz. Bu çok sayıdaki görevin bir yan etkisi olarak pek çok şeyin sorumluluğunu da almamız gerekiyor. Sürekli olarak; “Yapmam gerekiyor…”, “Bunu yapmak zorundayım…”, ya da “Oraya mutlaka gitmeliydim…” gibi cümleler kuruyoruz. Görünüşte son derece zararsız gibi duran bu cümleler aslında bizleri gerçekten zararlı olabilecek yükümlülükler ve sorumluluklarla dolduruyor. O halde karşımıza çok basit bir soru çıkıyor: Aşırı sorumluluk duygusu insanlara zarar veren bir özellik olabilir mi?
Sorumluluk sahibi olmak iyi bir şey olduğu kadar gereklidir de. Ancak üzerimize düşen her şeyi nasıl idare edeceğimizi bilmiyorsak, hem kendimize hem de diğer insanlara karşı nasıl davranacağımızı belirleme konusunda bir dizi karmaşık düşüncenin içine gireriz.
Aslında büyüyen ve etikleri artan bu sorumluluk duygusunun pek çok sonucu da beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz: Anksiyete, depresyon, takıntılar, yeme içme bozuklukları, iletişim sorunları vb.
Aşırı Sorumluluk Duygusu Bulunan Birinin Özellikleri Nelerdir?
Tanımsal olarak bakıldığında sorumlu olmak, yükümlülüklerinin bilincinde ve bunlara bağlı olmak demektir. Ancak aşırı sorumluluk duygusu taşıyan bir kişilik, aslında birer tuzak niteliği taşıyan başka psikolojik sorunların bir işaretçisi olabilir.
Mükemmeliyetçilik
Sorumluluk, bir şeyler yapmak ve bunları iyi bir şekilde yerine getirmek demektir. Elbette her birimiz etkin olmak ve yaptığımız her işte iyi sonuçlar elde etmek isteriz. Ancak bunun yanında gerçekten mükemmeli arayan insanlar da bulunmaktadır.
Bu noktada karşımıza çıkan esas sorun, mükemmellik kavramının soyut olması ve her insanın kendine göre ideal olarak gördüğü bir duruma karşılık gelmesidir. Bu nedenle de, mükemmeliyetçi bir insan kendine genellikle yüksek hedefler koyar ve bu noktaya erişene kadar çalışmaya devam eder.
Bunun bir sonucu olarak hedeflerine ulaşmak için çok fazla zaman harcar, sert ve hatta bazen kontrolcü bir karaktere bürünür. Diğer bir sorun ise mükemmeliyetçi bir insanın çok zaman ve çaba harcamasına rağmen hedefine ulaşamadığı durumlarda derin bir üzüntü ve acı çekmesidir. Sonuçta kendisine olan güvensizlik duyguları ve özgüven eksiklikleri de bu durumdan beslenmiş olur. Özellikle elde ettiği sonuçlardan çok nadir bir biçimde tatmin olduğu için her türlü başarısızlık gerçek anlamda kişisel bir başarısızlık olarak algılanır.
Kendinden Daha Fazlasını İstemek
Yukarıda açıkladığımız durumla bağlantılı olarak aşırı derecede sorumluluk bilincine sahip olan insanlar kendilerinden çok fazla isteme eğilimindedirler. Birden fazla işi yapmaya istekli olurlar ve bunları da “doğru bir biçimde” yerine getirmeyi isterler. Bunun anlamı şudur: Bu kişiler aynı anda kendilerinden çok fazla şeyi talep etmektedirler. Karşılarına çıkan her türlü olumsuzluğun üstesinden gelmeyi ve üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyi arzularlar. Bu durum, kendilerinden gerçekten sahip oldukları kapasitelerinin üzerinde bir beklentinin oluşmasına yol açar.
Yani talepkar ve sorumluluk sahibi olmak aslında bir tür tuzaktır. Bu noktada asıl amaç, belirli yükümlülükleri yerine getirmekten çok kişinin kendisini ya da diğer insanları mükemmel bir hale getirmeye dönüşebilir. Bu durumda da, eğer bir problem çıkar ya da sonuçlar beklentilerin altında kalırsa hayal kırıklığı, utanma ve suçluluk duyguları ile başa çıkmak gerekecektir.
Aşırı Sorumluluk Duygusu ve Beklentiler
Yükümlülük sahibi olmak belirli birtakım beklentileri karşılamayı gerektirir. İster işte önemli bir projeyi bitirmek, isterse bir aile bireyi için bir yerden bir paket teslim almak olsun her durumda birileri sizin bir şeyler yapmanızı bekliyor demektir. Ve elbette mükemmeliyetçi, kendinden hep daha fazlasını talep eden ve sorumluluk sahibi bir insan görevlerini yerine getirme konusunda başarısız olmayı asla kabul edemez.
Benzer şekilde aşırı derecede sorumluluk sahibi insanlar da kendilerinden beklentileri yüksek tutarlar. Daha önce değindiğimiz boyutlarda olduğu gibi beklentileri belirlemek bir hedefe ulaşmak için yardımcı olma avantajı sunar. Ancak diğer yandan tehlikeli tarafı ise bu beklentileri gerçekleştirememe riskidir. Ayrıca sonucun tam da beklendiği şekilde gerçekleşmesi son derece zor bir durumdur. Bu nedenle de beklentiyi karşılamak üzere sarf edilen onca çaba boşa gitmiş olacağı için bu durumun yol açacağı sonuçlar oldukça ciddi olabilir.
Aşırı Sorumluluk Duygusu ve Sonuçları
Sorumluluk sahibi olmak kaçınılmaz bir biçimde doğrular hakkında daha sabit bir fikir sahibi olmak ve daha fazla endişe duymak demektir. Yani diğer her konuda olduğu gibi sorumluluklar üst seviyelere çıktığında bir dizi sonucu da beraberinde getirirler. Eğer bunlar doğru bir biçimde yönetilemezse çok ciddi bazı zararlara yol açabilirler.
Psikolojik Sonuçlar
İnsanının taşıdığı endişeler, aslında gelecekte olacakları tahmin etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir. Yani başarılı olup olmayacağımıza odaklanmak, istenen sonucu elde edip edemeyeceğimiz hakkında düşünmek, daha fazla ilerleyerek kendimizi geliştirmeye çalışmak vb. durumlar genellikle anksiyete duygusunun ortaya çıkmasına neden olurlar.
Aslında Hiroshima Üniversitesi ile Merkez Florida Üniversitesi tarafından ortak olarak yapılan bir çalışmada, sorumluluk duygusunun genel anksiyete bozuklukları ve obsesif kompulsif bozuklukların ortak paydası olduğu ortaya konmuştur.
Bilim adamları üç ana sorumluluk türü bulunduğu ileri sürmektedirler: Diğerleriyle ilgilenme ve onları koruma, bir soruna çözüm bulma konusunda aşırı derecede iddialı olma ve her şeyin sorumlusunun kendisi olduğunu düşünerek suçlu hissetme.
Aynı çalışmada yukarıda sıralanan sorumluluk türlerinden sonuncusunun, araştırmaya katılanlar arasında en fazla endişeye neden olan tür olduğu bulgusuna varılmıştır. Bunun sebebi, kişinin yaptıklarının çevresinde yaratabileceği olası etkileri sürekli olarak düşünmek ve bunun sonucunda da daha fazla endişe ve sorumluluk duygusuna kapılmaktır.
Sosyal Sonuçlar
Yukarıda da altını çizdiğimiz gibi sadece sorumluluk sahibi olan insanlar kendilerinden daha fazlasını talep ederler. Yani bu insanların aynı zamanda başkalarına karşı da talepkar olmaları sıkça karşılaşılan bir durumdur.
Bu tür insanların çok katı inanışları ve neyin doğru olduğu konusundaki değişmez algıları diğerlerinin de bunları aynı şekilde düşünmeleri beklentisine girmelerine neden olur. Bu nedenle, kendi düşündüklerinden başka yolları anlamakta güçlük çekerler. Sonuçta çok az sayıda kişi bu tür insanların tam olarak beklentilerini karşılayabilir.
Kısaca özetlemek gerekirse, aşırı derecede sorumluluk sahibi insanlar gerçeklik konusunda bozulmuş ve kısıtlı bir bakış açısına sahiptirler. Belki de hiç olmayan yükümlülükleri önemser ve bunları karşılamak için kendilerinden daha fazlasını beklerler. Bu nedenle, öncelikleri belirlemek ve gerçek kapasitemizin farkında olarak nelerle karşı karşıya kalabileceğimizi önceden tahmin etmeye çalışmak son derece önemlidir. Ve her şeyden öte sınırlarımızın nereye kadar uzandığının bilincinde olmamız gerekmektedir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.