3 Güzel Çin Masalı
Hemen hemen bütün Çin masalları, özellikle de en eskileri, içlerinde harika öğretiler barındıran kısa öykülerdir. İnsanlar bu masalları nesilden nesle aktarmışlardır ve birçoğu bugün bile anlatılır. Bu yazıda sizinle üç güzel Çin masalı paylaşacağız.
Çoğu Çin masalı yazılmış eserler değildir, sadece insanlar tarafından anlatılırlar. Doğu kültürünün temel değerlerini yeni nesillere aktarmanın öğretici bir yolunu temsil ederler.
Bu vesileyle bu yazıda sizlere 3 geleneksel Çin masalı sunuyoruz. Ve bunların her biri, değerlerin ve eksikliklerinin nasıl birtakım sonuçlar doğurduğunu bizlere göstermeye odaklanır. Okuyun, keyfini çıkarın!
Martı ve nezaket, güzel bir Çin masalı
Eski bir krallıkta, martıları seven zengin ve güçlü bir adam yaşarmış. Her sabah kalkıp köşkünün yakınındaki denizi izlermiş. Saatlerce onu hayrete düşüren beyaz kuşları düşünürmüş.Bir gün, köşkün terasında bir martı bulmuş. Çok şaşırmış ve martıya bakmak için heyecanla yanına koşmuş. Adam kuşun yaralı olduğunu fark etmiş. Kuşu hemen yerden almış ve doktorlarına kuşu iyileştirmelerini emretmiş. Yara çok derin değilmiş ve martı oldukça hızlı bir şekilde iyileşmiş. Adam da buna çok sevinmiş.
Martı onu o kadar çok büyülemiş ki onu evinde ağırlamaya karar vermiş. İnsanlara martı için en iyi yiyecekleri hazırlamalarını emretmiş: sülün, egzotik etler, lezzetli meyveler ve her çeşit gurme lezzetler. Ancak, martı hiçbir şey yememiş. Adam ona yemek yedirmeye çalışmış, ama başarılı olamamış. Aradan üç gün geçmiş ve bu süre sonunda martı ölmüş.
Bu, bazen sevginin gerçekten sevgi olmadığını, sadece bencillik olduğunu anlatan bir Çin masalıdır. Bu masaldaki adam martının onun sevdiği şeyleri seveceğini düşündü. Martının gerçekten ihtiyaç duyduğu şey yerine kendine odaklandı.
Kimseyi görmemiş adam
Antik Qi krallığında, altın için doyumsuz bir susuzluğa sahip bir adam yaşarmış. Ne yazık ki, çok fakirmiş ve çalışarak da çok para kazanamıyormuş. Zorla hayatta kalıyormuş. Öyle olsa bile, altına sahip olma fikri hala onu büyülermiş.
Bu adam, çok sayıda tüccarın pazar tezgahında birbirinden güzel altın figürler sattığını bilirmiş. Bu nesneler her zaman şahane kadife mantolar üzerinde sergileniyormuş. Şehrin zengin adamları ise bu figürlere bakmak için bu pazara gidermiş. Bazen figürleri satın alır bazen de almazlarmış.
Birgün, adam, güneş altında çok parlayan figürlerden birini almak için bir plan yapmış. En iyi kıyafetlerini ve aksesuarlarını giymiş ve pazara gitmiş. Altın figürlere bakar gibi yaparken aniden bir tanesini eline alıp kaçmaya başlamış. Ama hemen yakalanmış.
Adamı yakalayan iki muhafız ona neden güpegündüz yüzlerce insan arasında bu figürleri çalmaya karar verdiğini sormuş. Adam, muhafızlara, bunları aklına bile getirmediğini söylemiş. Sadece altın figüre sahip olmayı düşünmüş, o kadar. Bu, açgözlülükle birlikte gelen körlüğe dikkat çeken bir Çin masalıdır.
Ejderhalara takıntılı olan adam
Bir zamanlara ejderhalara takıntılı olan bir adam varmış. Onların biçimlerine ve görünüşlerine hayranlık duyarmış. Ağızlarından ateş püskürdükleri ve tüm düşmanlarını öldürdükleri resimlerine bakarken çok heyecanlanıyormuş.
Bu adam ejderhalara o kadar takıntılı hale gelmiş ki, onlar hakkındaki her bir hikayeyi ezberlemiş. Ayrıca evinin duvarlarında ve tavanında devasa ejderha resimleri varmış. Evi, ejderhalara adanmış bir tapınağa benziyormuş.
Bir gece, hiç beklemediği bir anda, bir ejderha kafası evinin pencerelerinden bir tanesinden içeri dalmış. Adam tepki vermeye vakit bulamadan, ejderha evin her yerine ateş solumaya başlamış. Sonuç olarak, adam çığlıklar içinde evden kaçmış. Bu, aklımızda yarattıklarımız yerine somut gerçekleri sevmemiz gerektiğini bize anlatan bir Çin masalıdır.
Burada paylaştığımız üç Çin masalı oldukça büyüleyici eserlerdir çünkü bize bir kez daha sosyal değerlerin ne kadar önemli olduğunu gösteriyorlar.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.