Sürekli Meşgul Olma Hastalığı
İnsan evriminin öyle bir aşamasındayız ki ‘dünyada olmak’ için ‘sürekli meşgul’ olmak zorunda oluğumuzu sanıyoruz. “Ne kadar çok şey yaparsak, o kadar değerliyiz” diye düşünmek adet halini aldı. Çok azımız, iç benliğimizi yani kim ve nerede olduğumuzu gerçekten gösteren benliğimizi fark ediyoruz. Öyleyse, sosyal bir hastalıkla mı karşı karşıyayız? Farklı sosyal çalışmalara göre cevap, evet.
“Goncagülleri topla henüz vakit varken,
Kanatlıdır zaman dediğin uçup gider.
Ve bugün sana gülümseyen o çiçek,
Yarın olunca ölür gider…”– Robert Herrick
Bu hastalıktan çocuklar da muzdarip
İnsanlara duygusal durumlarını sorduğunuzda size “Öyle yorgunum ki bir sürü şey yapıyorum. Nasıl olduğumu düşünecek zamanım yok” diye cevap verecektir. İşin zor kısmı sadece bunun farkına varmak değildir; çocuklarımız ve gençlerimizin genç yaşlardan itibaren bu alışkanlıkları edinmesini sağlamak da önemlidir. Bu durum, hayat kalitemizi yok eder ve kişisel gelişimimiz için zaman harcamayı güçleştirir.
Bizden örgütsel ve zihinsel olarak mükemmelliği talep eden kural ve takvimlere göre yaşıyoruz. Size sunduğum güçlük, kendinize şu soruları sormakla ilgili: Nasıl oldu da böyle yaşamaya başladık? ‘Robot’ değil, ‘İnsan’ olduğumuzu ne zaman unuttuk?
Bu ‘sürekli meşgul olma‘ hastalığı, sağlığımız ve iyiliğimiz için yıkıcı özelliktedir. En çok sevdiğimiz kişilere odaklanma gücümüzü azaltır. Bizi toplumdan ayırır. Sürekli aktif halde olma durumu, bizi bütün insanlar olmaktan uzak tutar.
‘Sürekli meşgul olma‘ hastalığının müttefiklerinden teknoloji
1950’li yıllardan itibaren teknolojik yenilikler dönemi başladı ve günlük hayatımızı kolaylaştırmayı vaat eden ürünler ortaya çıktı. Böyle bile olsa, günümüzde eski dönemlere göre aynı ya da çok daha az zamana sahip olmayı sürdürüyoruz. “Ayrıcalıklı,” dediğimiz bazılarımız için iş ve kişisel hayat arasındaki çizgiler kaybolmakta. Sürekli elimizde bir akıllı telefon ya da tablet var, asla bağlantıyı koparmıyoruz ve şu anda yaşamıyoruz.
Bazıları için gerçek çok farklı çünkü ailelerinin destekleyebilmek için farklı sektörlerde iki işte birden çalışmaları gerekiyor. Amerika Birleşik Devletlerinde çocukların yüzde yirmisi, yoksulluk içinde yaşıyor ve anne babaları, asgari ücret işlerinde çalışarak değerli bir yaşam sürmeleri ve karınlarını doyurmaları için uğraşıyor. Bu insanlara gerçekten meşgul diyebiliriz.
Bazı Müslüman ülkelerde birine nasıl olduğunu sormak için “Keyf hâl-ik?” kalıbı kullanılır. Hâl insanın kalbinin bulunduğu manevi durumdur. Dilimize çevirecek olursak “Şu anda kalbin nasıl?” şeklinde bir soru sormuş oluruz. Dolayısıyla, “nasılsın?” diye sorduğumuzda aslında o kişi hakkında bilmeyi dilediğimiz şey anlamına geliyor.
Kalbimizle sorduğumuzda, karşımızdaki kişinin o gün kaç e-maile cevap yazdığıyla ya da iş yerinde bir şeyi yapmalarının ne kadar sürdüğüyle ilgilenmeyiz. Size samimiyetle ruhunuzun nasıl olduğunu, iyi ve sağlıklı hissedip hissetmediğini soruyoruz. Halen şu anda ve burada insan olduğunuzun farkında mısınız diye soruyoruz.
Sizi sevdiğiniz birinin omzuna elinizi koyup gözlerinin içine bakmaya ve ‘sürekli meşgul olma’ hastalığının bir çaresi olarak onlarla birkaç saniyeliğine bağlantı kurmaya çağırıyoruz. Kalbinizin ne istediğini söyleyin onlara ve onların kalbiyle bağlantı kurun. Bir noktada hepimizin daha canlı ve tatmin hissetmek için başkalarının özünü hissetmeye ihtiyacımız olduğunu hatırlamamız gerek.
“Bazıları, burada ve şu anda yaşamaktan başka her şeyi yapmaya hevesli.”
– John Lennon
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.