Salvador Dali'nin Yaratıcılığı Uyandırma Yöntemi
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Salvador Dali’nin hipnagojik duruma geçmeye dayanan yöntemi, mantık dünyasının ötesine geçerek sürreal dünyayı kucaklama amacı taşıyor. Dali daha sonra bu yöntemi kendine uyarlayıp sanata dönüştürmeyi başardı. Sürrealizmin dehası, kendi deyimiyle “rüyaların elle boyanmış fotoğrafları”nı yarattı. Yarattığı tuhaf dünyalar, ürkütücü fakat hipnotize edici manzaralar bizi bugün de hala büyülemeye devam ediyor.
Çoğu kişi Salvador Dali’yi tuhaf, anlaşılması zor, çoğunlukla deli, bazen tartışmaya yol açan ve her zaman uç noktalarda yaşayan bir adam olarak görür. Ancak, oldukça titiz ve hata yapmayan bir yanı olduğunu da görebiliriz. Bu sayede en derin duygularına ulaşarak onları gün ışığına çıkarmayı başarabildi. İnsan ruhunu keşfe çıkan bir “ruhanot” olan Dali, yaratıcı ekstazi kafasına ulaşmak için hiçbir zaman uyuşturucuya ihtiyaç duymadı. Kendi zihni zaten bulabileceği en iyi uyarıcıydı.
“Gerçek bir ressam, ıssız bir çölde bile olağanüstü sahneler resmedebilme kapasitesine sahip olandır. Gerçek bir ressam, etrafı tarihin kargaşalarıyla çevrili bir armut resmini sabırla çizebilendir.”
– Salvador Dali
Dali’nin sürrealizmin özel ve sonsuz okyanuslarının derinliklerine dalmak için kullandığı yöntem bugün bile ilgi uyandırabiliyor. Hatta öyle ki kullandığı teknik “dikey hipnagojik uyku” olarak tanımlanmış. Bu teknik birçok yaratıcı grup tarafından zihinde daha iyi fikirler uyandırması için kullanılıyor. Bu şekilde mantığın süzgecini kaldırarak zihni daha özgür ve yeni düşüncelere açık hale getiriyorlar.
Salvador Dali’nin yaratıcılığı uyandırmak ve artırmak için kullandığı yöntem
Haydi gelin birkaç dakikalığına Dali’nin “Bir narın etrafında uçan arının sebep olduğu rüyadan uyanmadan bir saniye öncesi” başlıklı meşhur eserini inceleyelim. Bu tuhaf fakat basit başlık, Dali’nin eserlerini yaratmak için kullandığı meşhur yöntemi hakkında bize ufak bir ipucu veriyor. Ancak, Dali bu tabloda Freud okuyarak öğrendiği başka bir şeyi göstermek istiyordu. Freud, rüyalarımızın çoğunu tasarlayan uyarıcıların, biz uyurken uçan arının vızıltısı gibi seslerin, kokuların ya da etrafta bulunan diğer şeylerin varlığı olduğunu söylemiş.
Dali kaylule uykusu yapar ve her kaylulede de yanına bir kaşık alırdı. Yöntemi, büyüsü ve ritüeli şöyleydi: yemek yedikten sonra koltukta oturur, bir eline kaşık alır ve yere de bir tabak koyardı. Bu şekilde sadece birkaç dakika kestirirdi çünkü asıl amacı uyumak değil hipnagojik duruma ulaşmaktı. Dahası, derin uyku noktasına geldiğinde elindeki kaşığın düşeceğini bilirdi. Kaşığın tabağın üstüne düşerek çıkardığı ses ile hemen uyanırdı. İşte kaşık ve tabak kullanmasının amacı da buydu.
Bu yöntem Dali’nin rüya ile uyanık olma arasında bir yolculuğa çıkmasını sağlıyordu. Bu boyut, bilinçaltı dünyasının en muhteşem ve tuhaf varlıklarının ortaya çıktığı sonsuz bir okyanustu. Her öğleden sonra birkaç dakikalığına ziyaret ettiği arada kalmış bir boyuttu. İşte Dali, zihninin her zamankinden daha akışkan ve hiper çağrışımsal bir duruma geçtiği o birkaç dakikalık süreçten böyle faydalanıyordu.
Hipnagojik yöntem yaratıcı zihinler tarafından yaygın olarak kullanılıyor
Salvador Dali hipnagojik duruma ulaşmaya dayanan bu yöntemi ne kendisi keşfetmişti ne de bu yöntem bilim, psikoloji ve hepsinden öte de sanat dünyasına yabancı bir kavramdı. Hatta Lewis Carroll’un da bir yazar olarak benzer bir yöntem kullandığını biliyoruz. “Alice Harikalar Diyarında”yı, özellikle de “Aynanın İçinden” kitabını okurken Carroll’un tamamen rüya gibi bir anlatım şekli ve betimleme kullandığını daha ilk bakışta anlayabiliriz.
Dali, derin uykuya dalmadan önce gördüğü şeyleri kendini uyandırdıktan sonra hatırlayabilmek için rutin bir yöntem de geliştirdi. Koltuğunun yanına bir defter koyar ve bilinçaltı dünyasında gördüğü her şeyi bu deftere yazardı.
Hipnagojik uykunun bu ilginç kapasitesinin bazı özelliklerine yakından bakmak faydalı olacaktır:
- Bu uyku hali derin uykunun 1. ve 2. evrelerinde ortaya çıkar, REM’in değil.
- Hipnagojik hal “uyku öncesi” olarak kabul ettiğimiz bir evredir. Bu evrede beyin dalgalarımız betadan alfaya geçer.
- Bu evrede genellikle kısa fakat yoğun görsel ve işitsel halüsinasyonlar belirir.
- Uyanır uyanmaz bu görselleri unuturuz.
- Hipnagojik evre ya da halüsinasyon özellikle çocuklarda ve ergenlik çağındaki kişilerde yaygın yaşanır.
Bu hadiseyi araştıran Dorfman, Shames ve Kihlstrom gibi yazarların edindiği bilgiye göre bu evreye geçen bir kişi, aydınlanmanın “mutlak bilgisine” ulaştığı hissine kapılır. Zihin hatıralar, sezgiler, duygular, düşünceler ve dış dünyadan gelen uyarıcılar arasında çoklu bağlantılar kurmaya başlar. “Bilinçöncesi” halinde yarattığı kendi gerçekliğine ait anlamlarıyla istisnai bir karmaşa oluşturur.
Ancak uyandıktan sonra bu görselleri seyreltir, bulanıklaştırır ve tamamen unuturuz; elbette Dali’ninkine benzer bir strateji izlemezsek.
Dali’nin yöntemini meditasyonla da gerçekleştirmek mümkün
Dali’nin şekerleme yaparken ulaştığı hipnagojik durum bu noktada artık epey ilgimizi çekmiş olsa gerek. Ancak, uykunun bu acayip evresine ulaşmanın ve bundan faydalanmanın pek kolay olmadığını hatırlatalım. Salvador Dali, bilinçaltının alacakaranlık dünyasında gezinmek konusunda deneyimli bir “psiko-pilot” idi. Bizim Dali’nin ulaştığı noktaya gelmemiz elbette zor olacaktır.
Ancak kendi imkanlarımızla benzer bir etki elde etmek için meditasyondan faydalanarak yaratıcı sürecimizi harekete geçirmek ve geliştirmek mümkündür. Bir başka bilinçaltı ve sürrealizm dehası olan David Lynch, “Büyük Balığı Yakalamak” adlı kitabında tam da bundan bahsediyor. Meditasyon dış sesleri yatıştırır ve düşünceler arasında bir ahenk yaratır. Bu şekilde meditasyon tekniğinde uzmanlaştıktan sonra daha dinamik ve özgür bir zihinsel akış yaratmış oluruz. Meşgul zihinlerimizde neredeyse hep gizlenmiş halde bulunan bu boyuta ulaşmış oluruz. Bizi tanımlayan fakat neredeyse her zaman kendi özünden, sezgilerinden ve mucizelerinden mahrum bırakan zihinlerimiz…
Kısacası, Salvador Dali’nin yöntemi yeni bir yöntem olmasa da bunu oldukça özel ve kendine özgü bir şekilde kullanmayı başarmıştı. Eğer yaratıcılığımızı artırmak istiyorsak daha özgür hatta daha çocuksu olmaya çalışmamız yeterli olacaktır. Haydi, hem dış dünyadakilere ve hem de şaşırtıcı fikirlerimizin ve düşüncelerimizin adresi olan zihnimizin derinliklerine bakmayı unutmayalım.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.