Ruhsal Bozukluklar için Ana Risk Faktörü Tanımlandı
Zihinsel patolojiler ve ruhsal bozukluklar, bilim için büyük ölçekli bir gizem olmaya devam ediyor. Bu koşulların nedenleri, genetik yapıdan toplumsal faktörlere kadar birçok alanda sürekli aranmakta. Kapsamlı bir çalışmanın sonucunda, bir grup araştırmacı, zihinsel bozukluklar için ana risk faktörünün çocukluk döneminde sıkıntı yaşamak olduğu sonucuna vardılar.
Erken yaşta tecrübe edilen zorluklardan bahsederken, her zaman karşımıza çıkan fiziksel veya psikolojik istismar durumlarının yanı sıra, kayıplar veya önemli eksiklikler gibi travmatik deneyimlere de temas ediliyor. Bilim ve psikanalizin bu noktada yeniden buluşması ise son derece çarpıcı bir durum.
Erken yaşta yaşanan sıkıntıların akıl hastalığı için ana risk faktörü olduğu iddiası, Austin, Texas’taki Dell Medical School’da yapılan bir araştırmada ortaya konulmuş. Araştırmaya Dell’in Mulva Nörobilim Kliniğinde psikiyatri bölümü başkanı, Institute for Early Life Adversity Research (Erken Yaşta Yaşanan Olumsuzluklara Yönelik Araştırmalar Enstitüsü) yöneticisi ve profesör Dr. Charles Nemeroff başkanlık etmiş.
“Çocukları iyileştirmenin en iyi yolu onları mutlu etmek.”
– Oscar Wilde
Ruhsal bozukluklar için ana risk faktörü
Bu araştırmaya öncülük eden bilim adamları, çocukluk çağı sıkıntılarının yalnızca akıl hastalıkları için ana risk faktörü olmadığına dikkat çekiyorlar. Bu deneyimlerin başka ciddi sonuçları olduğunu da belirtiyorlar.
Birincisi, zor veya travmatik deneyimler yaşamış bir çocuğun yaşam süresine ilişkin beklenti, istikrarlı bir çevrede büyüyen bir çocuktan daha kısa. Çalışma, çocuk istismarını obezite, felç, diyabet, kanser ve kardiyovasküler problemler gibi sonraki patolojilerin gelişimi ile de ilişkilendiriyor.
Psikiyatrik bir bakış açısından, istismara uğramış çocukların, özellikle olumsuz seviyedeki alkol kullanımı olmak üzere, bağımlılık geliştirme riski de daha yüksek. Ayrıca, bu insanlar depresyondan ve her türlü ruhsal bozukluktan da muzdarip olabilirler. Çalışma, tüm bunlara ilave olarak, bu tür travmatik geçmişi olanların terapi yoluyla tedavi edilmesinin daha zor olduğunu da gösteriyor.
Rahatsız edici veriler
Araştırmalar, şu ana kadar yapılan tahminlere göre her dört çocuktan birinin bir tür istismar veya ihmalin kurbanı olduğunu gösteriyor. En sık görülen vakalar, duygusal istismar, ihmal veya terk edilmenin olduğu vakalardır.
Toplanan verilere göre, depresyonlu hastaların en az %46’sı ve bipolar bozukluğu olanların %57’si bu tür bir geçmişe sahip. Veriler ayrıca, kötü muamele ne kadar erken olursa, bıraktığı izlerin o kadar şiddetli olduğunu ortaya koyuyor Ek olarak, bu hastaları tedavi etmek, diğerlerine kıyasla çok daha zor.
Benzer şekilde, maruz kalınan istismarların şiddeti ve süresi de onları büyük ölçüde etkilşyor. Her halükarda, araştırmacılar çocukluk dönemindeki tüm istismar biçimlerinin kalıcı bir engel oluşturduğunun altını çiziyor. Bunun, akıl hastalığı için ana risk faktörü olduğu konusunda da ısrar ediyorlar.
İstismara uğramış çocukların bakımı
Bu çalışmanın işaret ettiği gerçeklerden biri, duygusal istismar ve ihmal en yaygın iki istismar biçimi olsa da, aynı zamanda, en düşük oranda zamanında müdahale edilen sorunlar olması. Bunun nedeni, açıkça fark edilebilir izler bırakmayan ve tabiri caizse yer altında yaşanan şiddet biçimleri olmaları.
Aslında, bu davranışlara maruz kalan çocukların çoğu, yetişkin olduklarında asla bir akıl sağlığı uzmanına danışmazlar. Bunun nedeni, bu tarz bir tacizin kurbanı olduklarına da inanmamaları.
Bu kişiler, hayatları veya kendi performansları ile ilgili de hayal kırıklığına uğrarlar. Ancak kendilerinden sorumlu olan yetişkinlerin geçmiş eylemleri içerisinde bu durumda olmalarına ilişkin sebep aramazlar. Çoğu kişi, ne yazık ki, istismarın yalnızca fiziksel şiddet olduğunda gerçekleştiğine inanıyor.
Ruhsal bozukluklar için risk faktörü ile ilgili şaşırtıcı gerçekler
Bu çalışmadaki en şaşırtıcı bilgilerden biri, bu durumun kuşaklar arası genetik travma ile de ilgili olması. Örneğin, Yahudi Soykırımının hayatta kalan kurbanları bu kavramı kapsamlı bir şekilde incelediler. Araştırma sonuçları da gösteriyor ki, ağır psikolojik travma geçiren kişilerin sperm ve yumurtalarında tespit edilen değişiklikler var.
Uzmanlar, bu durumlarda ve epigenetik mekanizmalar yoluyla, travmanın etkisinin genetik olarak bir sonraki nesle aktarıldığına dikkat çekiyor. Bu, birçok insanı travma sonrası stresle çakışan özel bir stres türü geliştirmeye yatkın hale getiriyor.
Son olarak, araştırmacılar istismara uğramış çocukların beyinlerindeki değişiklikleri vurguluyorlar. Bu çocuklar, dorsal ve ventral prefrontal kortekste daha ince olduğu kadar daha düşük hacimde gri maddeye sahip olma eğilimindeler. Çalışmalar, mevcut bulguları derinleştirmek için konuyla ilgili daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtiyorlar.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
Se identifica principal factor de riesgo para trastornos mentales – Medscape – 17 de feb de 2020.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.