Partneriniz İle Nasıl Doğru Bir Şekilde Tartışabilirsiniz?
İlişkiler dünyası bazen biraz karmaşık hale gelebilir. İki insanın birbirini sevdiği ancak her konuda anlaşamadıkları sosyal bir ilişki söz konusudur. Buna rağmen, birlikte yaşamak zorundadırlar ve öyle ya da böyle bir anlaşmaya varmayı denemeleri gerekir.
Partnerinizle tartışmanız tuhaf ya da az rastlanır bir şey değildir. Bir kriz belirtisi olarak da görülmemelidir. Birbirleriyle hiç tartışmayan ancak ilişkileri çoktan ölmüş olan çiftler vardır. Aynı zamanda bunun tam tersini yapan çiftler de bulunur. Nispeten daha sık kavga ederler. Ama aynı zamanda, onları olağanüstü sağlıklı bir çift yapan diğer şeylere iyi bakma kapasitesine de sahiptirler.
Bugün haklı olduğumuz konuları, ilgi alanlarımızı ya da fikirlerimizi ifade etmenin pek çok yolu var. Buna rağmen, çoğu zaman, sonunda tartışmayı kazandığımızda ödeyeceğimiz bedeli düşünmeden, haklı olduğumuzu kanıtlamaya çalışma tuzağına düşeriz.
Tartışmalar ve kavgalar, günün sonunda, hiçbir sonuca ulaşmayan bir tennis maçına dönüşür. İki tarafa da pozitif bir katkı sağlamaz. İlişkideki taraflar yorgun düşüp konuşmayı sonlandırırlar. Kış mevsiminin en soğuk günlerinde içimizi titreten soğuk gibi, her iki tarafın içinde de acı veren keskin bir duygu kalır.
Bir çift olarak birlikte yaşamak neden o kadar zordur?
İlişkilerini başarılı bir şekilde sürdüremeyen çiftlerin bazı ortak özellikleri vardır. Ayrılan çiftlerde rastlanan bu kalıplaşmış özellikler genellikle bir şekilde ego ya da gururla ilgilidir. Gururumuz yüzünden, pek çok kez kaybeden tarafta yer alırız ve kendimize mutlaka gerçekten savaşmaya değer miydi diye sormalıyız.
Gurur nedeniyle, sözüm ona bir tehditten kendimizi korumak için pençelerimizi çıkartırız. Sözde bir tehdittir bu çünkü eğer onu realiteyle karşılaştırmış olsaydık, çok büyük ihtimalle, onun kesinlikle bir tehdit olmadığını fark edecektik. Bizi sevdiğini bildiğimiz ve bizim de sevdiğimiz birinin karşısındayız.
Sıklıkla olayları ön yargılı bir şekilde yorumlarız ve başkalarının bizi incitmeye çalıştığını düşünüp bu varsayımımıza göre hareket ederiz. Ya o durumdan kaçınırız ve onunla yüzleşmeyiz ya da karşımızdaki kişiye saldırmayı seçeriz.
İçimizde, derinlerde bir yerde, korku saklanıyor. Karşımızdaki kişi tarafından kabul görmeme, haksız olma, onaylanmama, kale alınmama, önemli ya da özel olmama korkusu…
Partnerinizle yaşamayı karmaşık bir hale getiren bir başka şey de çatışmaları düzgün bir şekilde çözmeyi bilmemektir. İki tarafın da yararına olan bir anlaşmaya varmak büyük çaba gerektirir. Bu zorluk algısını pekiştiren bir sebep de bizim için iyi olmayan bir durumda kalma korkusudur. Bu da gururumuzu tehlikeye sokabilir. Kısa dönemde, kişisel bütünlüğümüzü korumak için öfkeye başvurmaya eğilimli oluruz.
Sorun şudur ki, uzun vadede, özellikle romantik ilişkilerde, kendimizi ağır bir yükün altına sokarız. Tartışmalar sıkıcı ve yorucu bir hale gelir ve partnerimizi yıpratır. Hatta korkutucu bir hal bile alabilirler.
Serzenişler, sürekli haklı hissetmek zorunda olmak, abartılı tartışmalar ve anlaşmaya varmayı bilmemek ilişkiyi zayıflatır. Bir şeyleri çözmek istediğimizde genellikle çok geç kalmış oluruz.
Buruşturulmuş bir kağıt parçasıyla kıyaslama yapabiliriz. Onu eskiden olduğu gibi düzgün bir hale getirmek istediğimizde, bunun artık imkansız olduğunu göreceğiz. Ne kadar düzeltmeye çalışırsanız çalışın, ona uyguladığınız baskıdan kalma küçük kırışıklıklar her zaman görünür olacak.
Peki, tartışmak ne zaman iyidir?
Tartışmalar her normal ilişkinin parçasıdır ve onlardan kaçmanız sizin için uygun bir şey değildir. Kaçmayı düşünmek yerine, akışa uyduğunuz ve onun temellerini güçlendirmeye devam ettiğiniz sürece, bu tartışmalar sayesinde ilişkinizin olgunlaşabileceğini hatırlayın.
Tartışmak ya da tartışmamak nasıl tartıştığınız kadar önemli bir sorun değildir. Bundan kastımız, birbirinize ne söylediğiniz, nasıl söylediğiniz v.b.
Çatışma yaşadığınız bir durumla karşı karşıya geldiğinizde takip edebileceğiniz bazı adımlar şöyle sıralanabilir:
Öncelikle sevginizi devam ettirin. Karşınızdaki kişiyi seviyorsunuz, bunu hiçbir zaman unutmayın. Karşınızdaki kişi ne bir anda büyülü bir şekilde sizin düşmanınız haline geldi ne de sizi kırmak gibi bir niyeti var. En azından bu yaygın bir şey değildir. Eğer durumun gerçekten de öyle olduğunu fark ederseniz hemen kurtulmaya bakın!
Ancak bu her çiftin arasında çıkabilecek normal bir tartışmaysa, sevgi, saygı ve ilgi dolu davranmaya devam edin. Biriyle anlaşmazlık içinde olsanız bile şöyle şeyler söylemeye devam edebilirsiniz: “Tatlım, ben o şekilde düşünmüyorum.” ya da “Bir tanem evle ilgili işlerde bana yardım etmemen hoşuma gitmiyor“.
Empati kurun. Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyun ya da onların düşünebileceği gibi düşünmeye çalışın. Karşınızdaki kişinin düşüncelerine katılmanız gerekmiyor. Önemli olan o şekilde düşünmelerinin arkasında yatan nedenlerin neler olduğunu anlamanız. Tıpkı sizin gibi, karşınızdaki kişinin de istediği gibi düşünme hakkına sahip olduğunu anlamaya çalışın. Onların da kendilerince sebepleri ve gerekçeleri var. Kavramak ve anlamak ufkunuzu genişletecek.
Bakış açınızı ifade edin. Karşımızdaki kişiyi yargılamaya ve tartışmalara “sen” kelimesiyle başlamaya meyilliyizdir. Şunlar bazı tipik cümlelerdir: “Sen beni çok kızdırıyorsun“, “Denemiyorsun bile“, “Çok tembelsin“. Karşımızdaki kişiye doğru parmağımızı sallayarak onu suçlamayı bırakalım ve duygularımızın sorumluluğunu üstlenelim.
Eğer kötü hissediyorsam, bu benim sorunumdur. Bunun sebebi, aklımdan canımı sıkan belli düşüncelerin geçmesi. Bu yüzden kendinizi doğru bir şekilde ifade ettiğiniz cümleler “Ben böyle hissediyorum” fikriyle oluşmalı. Örneğin: “Çamaşırlarını yerden kaldırmadığını gördüğümde sinirli hissediyorum.”
Sözsüz iletişimin önemini hatırlayın. Bahsettiğimiz her şey uygun bir sözsüz dil kullanarak yapılmalı. İmalı bir ses tonuyla “tatlım” demenin ya da dişlerinizi gösterirken “Hissediyorum” ile biten cümleler kurmanın bir faydası yoktur. Söylediklerimize kalpten inanmalıyız. Bu yüzden yapılacak en iyi şey sakin olmaktır. Çünkü yüzleştiğimizi zannettiğimiz tehditle yüzleşmiyoruz. Sakin olmaktan kastımız, pozitif bir duruş benimsemek, göz teması kurmak, sakin bir ses tonu ile konuşmak gibi davranışlardır.
“Doğru” bir şekilde tartışmak, iletişimsel zekayla ilgili bir mesele olduğu kadar kendini kontrol etmesini bilmekle de ilgilidir. Tüm bu malzemelere sevgiyi eklerseniz, tartışmanın bir savaşa dönüşmesi, ilişkinizin temellerinin sarsılmasına sebep olması gerekmez.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.