Öfke: Eski Bir Tanıdık

Bir şey bizi rahatsız ettiğimde başkalarını suçlama eğiliminde olsak da öfkelenip öfkelenmemek aslında bizim seçimimiz. Öfke, içimizde yuvalanan bir duydu.
Öfke: Eski Bir Tanıdık
Francisco Javier Molas López

Yazan ve doğrulayan psikolog Francisco Javier Molas López.

Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Öfke, bizi birkaç saniye içinde dönüştürebilen eski bir arkadaştır. Dolayısıyla, onunla başa çıkmak o kadar kolay değil. Bazı insanlar hissettiği anda bu duyguyu ifade eder. Başkaları ise bu duyguyu bastırır ya da hoş sözlerle kamufle eder. Aynı şekilde, bunu daha hoş bir duyguya dönüştüren bazı insanlar var. Öfke, derin bir iç görüş ve yeniden inceleme gerektiren karmaşık bir duygudur.

Sesimizi kaç kere yükselttik? Daha sonra aptalca olduğunu fark ettiği bir şey yüzünden saldırganca tepkiler gösteren insanlara şahit olmadık mı? Ancak bazen yanlış yaptığımız bir şey için ebeveynlerimizden, eşlerimizden, patronumuz veya arkadaşlarımız tarafından azarlanmayı beklediğimiz doğrudur. Peki ama bu öfkenin ardında ne var?

Yıllardır arkadaşlarım ve tanıdıklarımla konuştuğumda bu duyguyu ifade etmenin iyi bir şey olduğunu söylerler. Hatta huzur içinde olmamız için hissettiğimiz her şeyi ifade etmeliyiz diyorlar. Peki ama bu doğru mu? Aklımıza gelen ilk şeyi söylemeli miyiz? Bu duyguyu daha iyi anlamak için onu detaylı bir şekilde ele alacağız. Her şey her zaman göründüğü gibi değildir, haydi gelin bu duyguya daha yakından bakalım.

Öfke nedir?

Genel olarak, bir veya daha fazla insanın kasıtlı olarak bizi rahatsız ettiğini düşündüğümüzde öfke hissederiz. Özellikle, bizi küçük düşürdüklerini hissettiğimiz zaman bu duygu ortaya çıkar. Bu nedenle, sadece önerdiğimiz bir şeyi başaramamakla ilgili değildir. Hakarete uğradığımızı ya da yaralandığımızı düşündüğümüzde de ortaya çıkar.

Sosyal adaletsizliklere şahit olduğumuzda da öfke yaşayabiliriz. Eğer sokakta yürürken çocuklarını döven bir anne veya baba görürsek, sinirlenir veya büyük bir öfke hissedebiliriz.

“Herkes sinirlenebilir – bu kolaydır. Ancak doğru kişiye, doğru derecede, doğru zamanda, doğru amaç için ve doğru şekilde kızmak – bu herkesin gücünün yettiği ve kolay bir şey değildir.”

– Aristo

öfke
Öfke, eşinizle kavga etmenize neden olabilir.

Birçoğunuz “yazıcı çalışmadığında gerçekten sinirlenen birini tanıyorum” diye düşünüyor olabilirsiniz. Bu durumda, garip bir şekilde, o kişi kendini aşağılanmış hissediyor olabilir. Peki, bu nasıl mümkün oluyor? Aslında, söz konusu kişi o kadar negatif bir bakış açısına sahip ki hayatında olanları kişisel saldırılar olarak yorumluyor. Mesela, yazıcı çalışmıyorsa, şöyle düşünüyor olabilir: “Hayat benimle dalga geçiyor. Bu yüzden, şimdi de yazıcı bozuldu”.

Bu örnek, aşağılanmış veya öfkeli hissetmek için fiziksel veya harici bir nedene ihtiyacımız olmadığını anlamamıza yardımcı olabilir. Dolayısıyla, her şey birinin niyetini nasıl yorumladığımız ile ilgilidir. Yani şu soru çıkıyor ortaya: Bizi sinirlendiren başkaları mı yoksa kendimiz mi?

Öfke ve ego

Bir durum karşısında öfkeyle tepki gösterdiğimizde, bir şekilde benlik saygımızı korumaya ya da artırmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla, birisinin egomuzu tehdit ettiğini hissettiğimizde, öfkemizi o kişiye yönlendirebiliriz.

Araba kullanırken biri bize korna çaldı diye sinirlenirsek, bunun nedeni bizi yanlış davranmakla suçladıklarını düşünmemiz. Bu durumda, kimliğimizi tehdit ettiklerini hissedebiliriz.

Büyük Yunan filozofu Aristo, “hakarete tahammül etmek ve arkadaşlarınıza yapılan hakarete katlanmak, köleliktir” demiştir. Bu ifade, öfkemizi açığa çıkarmak için yeterince basit bir gerekçeyi ortaya koymaktadır. Peki ama hakarete kızmaya değer mi? Bazen önemli olmayan şeylere çok fazla enerji harcadığımız açık.

Bir keresinde, Buda’nın müritlerinden biri sorar: “Efendim, nereye gidersek gidelim insanlar bize gülüp hakaret ediyorlar. Bu sizi nasıl hiç etkilemiyor?” Buna cevaben Buda şöyle der: “Hakaret onlardan gelebilir, ama asla bana ulaşamaz”. Bu değerli ders Aristoteles’in korkaklık argümanına karşı çıkıyor. İlk ders acı çekmek, ikincisi ise huzur ve dinginlik demektir. Öyleyse, hangisini seçmelisiniz?

Öfke ve eylem

Kişisel kimliğimizin saldırıya uğradığını hissedersek, harika bir fizyolojik aktivasyon yaşarız. Sonuç olarak, zarardan sorumlu olduğunu düşündüğümüz kişiye saldırmak için bir dürtü hissederiz. Bu saldırı fiziksel ya da sözlü olabilir. Bu, öz kontrolümüze ve durumu nasıl yorumladığımıza bağlı olacaktır.

Örneğin, patronumuzun bize saldırdığını hissediyorsak, öfkeyi ifade etmenin bir yolu işimizde düşük performans göstermektir. Agresif bir şekilde yanıt verirsek sonuçların şiddetli olabileceğini ve işimizi kaybedeceğimizi biliyoruz. Dolayısıyla, hayatımızın bir yönünü riske sokan durumlarda, daha dolaylı eylemlerde bulunmayı seçebiliriz.

Tüm öfkemizi bir başkasına yükledikten sonra, suçluluk hissedebiliriz. Durumu analiz etmek için zamanımız olduğunda, aşırı tepki verdiğimizi fark ettiğimiz için de suçlu hissedebiliriz. Dolayısıyla suçluluk, tepkimizin uygun olup olmadığını tekrar gözden geçirmemizi sağlar.

Son olarak, her zaman kızgın gibi görünen insanlardan bahsedelim. Kişiliğinde öfke özelliği olabilir veya öfkeyi bir yaşam tarzı haline getirmişlerdir. Bu yüzden sadece öfkeyle tepki vermeyi bilirler. Aslında, STAXI-2 ( State-Trait Anger Expression Inventory- 2) gibi bu duyguyu ölçmek için kullanılan farklı anketler ve testler vardır. Bu anket Dr. Charles B. Spielberg tarafından oluşturulmuştur.

öfke ile duvara vuran adam

Öfkemi nasıl yönetebilirim?

Sakinleşmek için birkaç kez diyafram nefesi almalısınız. Ek olarak, sizi incittiğini düşündüğünüz kişinin gerçekten canınızı yakmayı isteyip istemediğini de düşünebilirsiniz.

Pek çok durumda, aşırı taleplerle karşı karşıya olduğumuz için tepki veriyoruz. Ya da belki de kötü bir gün geçirmişizdir ve her şeyin bizi öfkelendirme şansı vardır. Bu nedenle, başkalarının da kötü günler geçirme ihtimalini anlamalı ya da en azından bunu göz önünde bulundurmalıyız. Bu sayede, neden böyle tepki verdiklerini anlar ve her şeyi kişisel olarak almamayı öğreniriz.

Patronumuz yaptığımız bir şey için bizimle kötü konuşursa, başka bir çalışanla da aynı şekilde konuşabileceğini düşünmeliyiz. Bu yüzden hiçbir şeyi kişisel olarak almamalıyız. Çünkü, diğer kişinin tepkisini gösterirken yaydığı çapraz ateşe yakalanmış olabiliriz. Yani durumun bizimle bir ilgisi yoktur.

Her ne kadar başkalarının duygusal durumunuz üzerinde kontrolü varmış gibi gözükse de, öfkenizi yönetme gücü sizdedir. Sinirlenip sinirlenmeyeceğinize siz karar verirsiniz. Mutluluğunuz kadar değerli bir şeyi bir başkasının ellerine bırakmak kuşkusuz büyük bir risk oluşturur.

Son olarak, başkalarının size zarar verdiğini hissettiğinizde kendinizi aktif olarak görmeye davet ediyorum sizi. Sadece tepki veren pasif bir insan değilsiniz. Güç sizin ellerinizde.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.