Narsisizm Kendini Sevmek Midir, Yoksa Bencillik Midir?
Mütevazı bir ruha ve cesur bir kalbe sahip olan insanlar bizi büyüler. Vazgeçmeyen insanları çekici buluruz. Yollarına kaç engel çıkarsa çıksın nereye gideceklerini bilen insanlardan ilham alırız. Her şeyin ötesinde pes etmenin ne demek olduğunu bilmeyen ve hayatlarının bir noktasında kendilerini sevmeyi öğrenmiş olan insanları severiz. Peki, narsisizm kendini sevmek midir yoksa bencillik midir?
Eğer bu tür bir kişiliğe ve tutuma sahip olan bir aileye ve arkadaşlara sahip olmak faydalıysa, bizim de, istediklerini elde etmeyi bilen ve bunu hak ettiklerine inanan bu tür insanlar gibi olmamız çok önemlidir. Ancak yaşadığımız toplumda, birisi çıkıp da kendisiyle ilgili bu tür sözleri sesli bir şekilde dile getirirse, narsist biri olarak damgalanabilir.
“Eğer kendinizi sevmiyorsanız… hayatta nasıl bir amaç edineceksiniz?”
Kendimizi sevmek, psikolojik sağlığımızın temeli. Bu şekilde yaşamak hem fiziksel hem duygusal açıdan hayatta kalmayı başarmamızı garanti altına alıyor. Kendimize değer vermemiz sayesinde, en az bizim kadar tutarsızlığı bol olan bu karmaşık toplumda, her daim değişen başarı durumumuzla, inişli çıkışlı hayatlarımızla baş edebiliyoruz.
Ancak, bazen “kendimizi sevmek” ve bunu hak ettiğimizi, her şeyi yapma kapasitemizin olduğunu sesli bir şekilde ifade etmek, aşırıya kaçan bir davranış gibi görülüp kötü bir izlenim bırakmamıza sebep olabiliyor. Bu da pek çok insanın gözünde kendini beğenmiş, bencil ve tabii ki narsist biri gibi algılanma riskini doğuruyor.
İşin doğrusu şu ki, özverili, asil ve alçakgönüllü olmak oldukça iyi hatta gerekli. Ancak psikolojik sağlığımızın dengeli olması için bazen zaman zaman ihmal edilen, öz saygı, özgüven, ve kişisel itibar gibi özelliklere de yatırım yapmamız gerekiyor.
Sağlıklı narsisizm, zaman zaman ihmal ettiğimiz öz sevgi
Narsisizm kelimesini duyar duymaz hepimizde kötü bir intiba uyanıyor. Ancak, size, onun da hepimizin bir şekilde ihtiyaç duyduğu sağlıklı bir yanı olduğunu söylesek? Gariptir, her birimiz bu dünyaya kendimizi sevmeye ihtiyaç duymaya programlanmış olarak geliyoruz. Genetiğimizin bir parçası olan bu özelliği, hayatımızın ilerleyen dönemlerinde, pek çok farklı sebeple, bizi utandırmaması için, görmezden gelmeye ve bastırmaya başlıyoruz.
Konuyu daha iyi kavramak için 3 veya 4 yaşındaki çocukları düşünmemiz yeterli. Onların davranışlarında içlerinde yer etmiş bir narsisizm türüne rastlarız. Tek ilgi duydukları şey, istek fiziksel ister duygusal açıdan, temel ihtiyaçlarını karşılamaktır. Böyle davranmalarının sebebi bencillik değildir. Öncelikle hayatta kalmak için bunu yaparlar. Sonra da psikolojik ve sosyal gelişimleri gelir.
Daha sonra, bu içgüdü, sizi üç farklı yöne götürebilir:
- Birincisinde, çocuk çevresindekilerle etkileşimine bağlı olarak, kendisinin sevgi verilmeye değer biri olmadığını düşünmeye başlayabilir. Duygusal ihtiyaçları karşılanmaz, yavaşça kendine değer verme mekanizmasının tamamen yıkıldığı bir kendini alçaltma sarmalına hapsolur. Başkalarının sizi sevmediğini hissettiğinizde, siz de kendinizi sevmezsiniz.
- İkincisi yön de aynı şekilde negatiftir: aşırıya kaçan bir narsisizm. Burada çocuk, yetişkin birinin dikkatini çekmeye ve övgüsünü almaya aşırı şekilde ihtiyaç duyar. Kendisini onaylanmış hissetmek için ısrarcı bir şekilde devamlı desteğe ihtiyaç duyar. Büyüdükçe bu, onun en temel ihtiyacına dönüşür: her zaman dikkatlerin üzerinde olmasını ister ve tek derdi kendisidir.
- Son olarak, bir de sağlıklı olan yön vardır: çocuk, kendimizi sevmemizin hayatta kalmak için gerekli olduğunu kavrar, sağlıklı ve süregelen bir narsisizme sahiptir. Böylece, onay gören biri olduğunu hissetmek için sürekli dikkate ve desteğe ihtiyaç duymak yerine, kendini başarılı, değerli, cesur ve istediklerini elde etmeyi hak eden biri olarak görmesini sağlayan güçlü bir öz saygı geliştirmiştir.
Kendini seven insanlar istediklerini elde ederler
İstediklerini elde etmeyi bilen insanlar, ne bencildir, ne narsist ne de kibirli. Aslında onlar genellikle mütevazilerdir. Genelde planlarından sesli bir şekilde bahsetmezler. Dış görünüşe değer veren aşırı narsist insanlar gibi yanlarında, üstlerinde yeteneklerinin ya da özelliklerinin sıralandığı pankartlar taşımazlar. Aşırıcı derecede narsist olan insanlar çok konuşur, az iş yapar ve istediklerini elde etmek için başkalarını kullanırlar.
“Ölümden ya da acı çekmekten daha kötü bir şey vardır: kendini sevme eksikliği.”
– Sándor Márai
Kendine değer veren, korkusuzca ve sağlıklı bir şekilde kendini seven insanlar hayatlarını sakince dikkat çekmeden yaşarlar. Yine de gözleri her zaman geleceğe dönüktür, diğerleri ne düşünürse ya da ne yaparsa yapsın, amaçlarına ulaşmak için çabalarlar.
Sinir bilime göre, beynimizde, hayattaki amaçlarımızın geliştirilip planlandığı bölüm, göz çukurunun üstünde beynin ön lobunda yer alıyor. Bu yapı, karmaşık bir şekilde duygulara da bağlı ancak her şeyin ötesinde, beynimizin, kişiliğimizi, güçlü bir kişilik oluşturup oluşturamayacağımızı, alışkanlıklarımızı, dayanıklılığımızı ve kişisel eforumuzu etkileyen bölümüyle etkileşim halinde.
Tüm bunlar bize yine, yalnızca korkusuz bir kişiliğe sahip olanların ve güçlü bir şekilde kendine değer verenlerin sonunda başarıya ulaşabileceğini gösteriyor. Hiçbir zaman başkalarının ne dediğini umursamayacaklar çünkü başarı için ihtiyaç duydukları enerji her zaman onların içinde. O enerjinin olduğu yeri her gün koruyup kollamalıyız.
Resimler: Liz Clemens
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.