Kendi Gerçekliğini Sen Yaratırsın

Kendi Gerçekliğini Sen Yaratırsın

Son Güncelleme: 26 Ocak, 2017

İçinde yaşadığımız bu tecrübeler dünyasında neyin gerçek, neyin doğru, neyin ise yalan olduğunu biliyor musunuz?

Immanuel Kant’ın belirttiği gibi: “Bütün sahip olduğumuz bilginin tecrübe ile başladığına şüphe yoktur.” Bu sözlerle Kant, adeta Copernic tarzı bir tavır ortaya koyar. Bu, gerçekliğin tek başına var olmadığını varsayan bir perspektif değişimidir. Çünkü her birey aktiftir ve gerçekliği, kendi deneyimine göre şekillendirir.

Kant’a göre bilgiyi anlayabilmemiz için yalnızca olguları anladığımızı; eşyanın kendisini anlamadığımızı kabul etmeliyiz. Kant’ın çığır açan katkıları sayesinde kendi tecrübemiz dahilinde aktif subjeler olduğumuzu biliyoruz. Bizi pasif subjeler olarak etkileyen tek bir gerçeklik dahi yoktur ve bu nedenle, koşulların kölesi olmaktan kurtuluruz.

Kendi tecrübemizi kendimiz yaratırız

Yaşadıklarımızın efendisi biziz. Dolayısıyla, her tecrübe bir yansımadır; düşüncelerimizden, duygusal durumumuzdan ve her an takınmaya karar verdiğimiz tavrımızdan geri dönüştür.

Elbette, yeni fikirlere ne kadar açık olduğumuza bağlı olarak yaşamımız için faydalı ya da zararlı tecrübeleri kendimize çekeriz. Bunu siz de yaşamışsınızdır. Yine açık fikirliliğimizin derecesine ve dikkatimizi neye yönelttiğimize bağlı olarak çevremize aldığımız enerjiyle uyumlu tecrübeleri çekmeyi başarabiliriz.

su

Bu içsel düzeyde de gerçekleşir. Koşullarımızın kuklası olduğumuzu ve buna karşı elimizden bir şey gelmediğini düşünürsek gücümüzü kaybeder ve daha fazla hastalığa yakalanırız.

Sürekli olarak nahoş deneyimler yaşamamız, hayatın bize sırtını döndüğü anlamına gelmez. Daha ziyade, düşüncelerimiz ve eylemlerimizin enerjisi vasıtasıyla tecrübemizi boykot ettiğimiz anlamına gelir.

Tecrübeler, esas olarak iyi ya da kötü değildir. Onlara çeşitli anlamlar veren bizleriz ve bu anlamlar, aynı koşullarda bile kişiden kişiye değişebilir. Deneyimlerimizi, bizi güçlü bir şekilde ileriye götürecek şekilde ya da olanlar yüzünden kendimizi perişan edecek biçimde yorumlamak elimizde.

Duygu ve düşüncelerimizin kölesi değiliz

Pek çok kişinin inandığının aksine, düşüncelerimizi kontrol edebilir ve durgun hale gelmemeleri için kendimizi duygularımıza adayabiliriz.

Düşüncelerimiz genelde alışkın oldukları noktaya kök salarlar. Sinirsel ağlarımız daha güçlü olur ve otomatik bir şekilde etkinleşir. Yani, eğer olumsuz bir tutumu güçlendirirsek her durumdan önce nahoş düşünceler üretir.

Bu durumun farkında olmayı bıraktığımız an, düşüncelerimizin esiri oluruz. Bizi rahatsız eden düşüncelerden kaçış olmadığına inanırız ve sonuçta bu zihinsel durumu tasdik eden hareketlerde bulunuruz.

Başarmak istediğimiz şeylere yeterince enerji katmayız. Bu nedenle sinir bozucu sonuçlar elde ederiz ve ‘İstediğim şey neden olmuyor?’, ‘Neden kötü şeyler hep bana oluyor?’ diye merak eder dururuz.  

dusunce

Nihayetinde bu kısır döngüde sıkışıp kalırız. Giderek daha güçsüzleşiriz. Koşullar yüzünden değil, duruma verdiğimiz tepkiler yüzünden.

Kendi gerçeğimizi kendimiz yaratırız ve koşullarımızın kuklası değiliz. Bunun farkına varmak, bu düşünceleri değiştirmenin tek yoludur. Meselelere karşı bakışımızı yalnızca biz değiştirebiliriz. Aynı zamanda, duygusal durumumuz da deneyimlerimizi anlayış şeklimize, yaşayışımıza ve öğrendiklerimize uyum sağlayacaktır.

İyi ya da kötü duygular yoktur. Sadece deneyimlerimize verdiğimiz gerekli tepkiler vardır. Bunlar yaşadıklarımızın göstergeleridir ve bu göstergelerle ilgilenmek, kendimizi daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Hissetmek sayesinde duygularımız serbest kalır, enerji akışı yaşanır ve böylece yeni deneyimler yaşayabiliriz. Hissetmek istemediğimiz ya da uygunsuz bulduğumuz için bir duyguyu bastırmakta ısrarcı olduğumuzda bu duyguyu daha da güçlendiririz, daha yoğun hale getiririz ve duygusal dengesizlik yaratırız.

Kendi gerçeğimizi kendimiz yaratırız. Ona şekil veririz ve kendi deneyimlerimizin mimarı oluruz. Bu sorumluluğu üstlenmeye hazır mısınız? Farkında olun ya da olmayın, kendi gerçekliğinizin ve varlığınızın yaratıcısı sizsiniz. Çünkü gerçekliğiniz, sizin kurduğunuz duygu ve düşüncelere cevaben gelişir.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.