İyilik Yapmanın Karmaşık Dinamiği
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
İnsanlar genellikle başkalarının bizim için yaptığı iyiliklerin o uzun listesini unuttuğumuzu söyler. Hatırladığımız tek iyilik, bizim isteyip de alamadığımızdır. Sanki iyiliklerin dünyası, bir mayın tarlasından ve ödenecek borçlardan ibaretmiş gibidir. Aslında hiçbir şey, vermek ve almak gibi iki basit eylem kadar karşılıksız, samimi, mütevazı ve fedakarca olamaz.
Nietzsche bir kitabında, tüm hayatı boyuca ona yapılan iyiliklerin ağırlığı altında ezilerek minnettarlıklarını gösteren o kadar çok esir ruh var ki diyor. Bu, karmaşık olmasının yanı sıra bir o kadar da enteresan bir ilişki dinamiğidir. En azından psikolojik açıdan bakarsak. Pozitif olması gereken bir şey, (iyilik görmek veya yapmak ya da iltifat etmek genellikle ilişkinin iyi olduğuna işaret eder) başka faktörler de işin içine girdiğinde sıklıkla rahatsız edici bir durum haline gelir.
“Bana yapılan iyilikler arttıkça derdim de arttı.”
– Anonim
Hatta hepimiz bu durumu bir noktada mutlaka yaşamışızdır. Biri sizden bir iyilik istediğinde hemen kafanızın içinde alarmlar çalmaya başlar. Bu otomatik olarak gelir. Bir saniyeden az bir süre içinde kendinize milyonlarca soru sorarsınız. Bu ciddi bir şey mi? Ne yapmam gerekecek? Bunun için zamanımdan, paramdan ya da bir şeyden vazgeçmem mi gerekecek? Kendimi rahat hissettiğim bir durumda olacak mıyım?
Bir yandan kendi kendinize bu tür sorular sorarken, diğer yandan da muhtemelen ağzınızdan “tabi ki, sen yeter ki iste” gibi sözler çıkar. Bunu özellikle de çok güçlü bağlarınız olan bir kişiye söylersiniz. Bu gibi durumlarda onun istediği her iyiliği (büyük ya da küçük olması fark etmeksizin) yerine getirmek zorunda hissederdiniz. Bu karmaşık meseleler sizi, çeşitli duygular ile baskı altında hissetmenin birbirine karıştığı bir duruma sokar. Bu, size kişisel açıdan pahalıya patlama potansiyeli yüksek olan bir konu olduğu için bazı şeyleri netleştirmek yararınıza olacaktır.
Haydi bu konu üzerinde biraz düşünelim, ne dersiniz?
İyiliklerin acılı dünyası
Hepimiz biri bize iyilik yaptığında minnet duyarız. Tabi ona “borçlu” hissetmediğimiz takdirde. Eğer borçlu hissederseniz “tehdit altında” olduğunuzu hissedersiniz. Bu çok belli belirsiz bir his olsa da kategorik bir gerçektir. Örneğin, ABD’nin 2008’deki başkanlık seçimlerinde böyle bir şey yaşanmıştı. Bu oldukça ilginç bir hikaye olduğu için yakından incelemekte fayda var.
Bir seçim kampanyası oluştururken ve bir adayın reklamını yaparken normalde izlenen prosedür, o adayın deneyimli olmasını, liderlik becerilerini, başarılarını ya da koyacağı kanunların büyük umut vaadettiğini ön plana çıkaran politikalar uygulamaktır. Ancak, John McCain’in başkanlığa adaylığını koyduğu dönemde beraber çalıştığı ekip çok korkunç bir hata yapmıştı.
McCain’i bir savaş kahramanı olarak göstermişlerdi. McCain bir asker olarak ülkesi için büyük fedakarlıklarda bulunmuştu. Bir savaş tutsağı olmuş ve işkenceye maruz kalmıştı. Bu yüzden de bu kişinin “ödüllendirilmesi” gerekiyordu. Ne de olsa ülkedeki herkes ona borçluydu.
“Ona borçlu olmak” neredeyse her konuşmasında geçen bir sözdü. Danışman ekibinden tek bir kişi bile, beyinlerimizin bu sözü otomatik olarak bir tehdit şeklinde algıladığını ya da anladığını öngörememişti. Kimse borçlanmayı ya da baskı altına girmeyi istemez. Venedik Tüccarı Shylock’un da dediği gibi, biri size bir iyilik yaptığında en son istediğiniz şey, size iyilik yapan kişinin sonradan diyetinin hesabını sorar gibi sizden karşılığını istemesidir.
Aynı şeyi biz de her gün sürekli yaşıyoruz. Biri size bir hediye verdiğinde karşılığını vermek zorundasınızdır. Bir düğüne, doğum gününe ya da özel bir yere davet edildiğinizde, genellikle o davet kadar değerli bir şeyle karşılık vermeniz “gerekir.” Bu para ya da hediye olabilir. Hayatımızın çoğunu, başkalarının biz sormadan bizim için yaptığı iyiliklere koşullanmış şekilde geçiriyoruz. Ayrıca, birinin bizden istediği iyiliği yapmayı kabul etmediğimizde alacağımız eleştiriye de koşullanmışız.
Bu zehirli iyilikler döngüsü ile ilgili ne yapabilirsiniz?
İyilikler dünyasında zehirli bir hava olduğunu söylemek abartı olmaz. Sosyal psikoloji bize, sağlıklı bir ilişkideki iyiliklerin niteliklerini açıklıyor. En pozitif ve tatmin edici ilişkiler, talepkar olmadan ya da şantaja veya manipülasyona başvurmadan iyilik yaptığımız ve gördüğümüz ilişkilerdir.
“Yaptığınız iyilikleri unutun, size yapılan iyilikleri hatırlayın.”
– Çin atasözü
Bu bağlamda, “iyilik yapmanın” her durum için aynı olduğunu da göz ardı edemeyiz. İyilik yapmak ailenizle, partnerinizle, arkadaşlarınızla ya da iş arkadaşlarınızla olan bağınızı tasdik eder. Yine de “senin için yaparım” ya da “senin için yaptığım onca şeyden sonra sen…” gibi söylemleri çok duyarız.
Öyleyse bu tarz zehirli durumlarla karşı karşıya kaldığınızda ne yapabilirsiniz? Biz size şu fikirleri değerlendirmenizi öneriyoruz:
- Yaptığınız iyiliğe bir değer biçmekten kaçının. Başkalarına bir şey yapacağınızda içinizden gelerek yapın, zorunda olduğunuzu düşündüğünüz için değil. Karşılık beklemeden, değerlerinize ve karakterinize uygun olduğu için yapın.
- Kimsenin sizin için, onaylamadığınız ya da istemediğiniz bir şey yapmasına izin vermeyin. Aynı şekilde, kimsenin size rahatsızlık veren ya da sizin için kişisel bedeli yüksek olan iyilikler yapmasına izin vermeyin.
- İç sesinizi ve sezgilerinizi dinleyin. Biri sizden bir şey istediğinde içgüdüleriniz saniyeler içinde size bunu yapıp yapmamanız gerektiğini söyler.
- Birinin isteğine haklı ve mantıklı bir sebep sunarak hayır derseniz ve o kişinin tepkisi olumsuz yönde olursa, kendinize bu tepkinin samimi olup olmadığını sorun.
Son olarak, iyilik yapmanın karşılıksız yapılması gereken bir eylem olduğunu unutmayın. İyilik yapmak samimi güvene dayalı ve karşılıklı bir davranıştır. Hiçbir zaman şantajla yapılmamalıdır. Unutmayın, hiçbir zaman unutmayacağınız en iyi iyilikler sorulmadan yapılan iyiliklerdir. Bu iyilikler başka insanların ihtiyaçlarını tahmin edebildiğinizi gösterir. Onları sevdiğinizin ve onlara saygı duyduğunuzun bir göstergesidir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.