İdeolojik Köktencilik ve Üstbiliş
tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Sergio De Dios González
Mevcut siyasi ve sosyal çatışmalar, bilim insanlarını, sadece olan bitenle değil aynı zamanda köktencilerin beyinlerinin çalışma biçimiyle de ilgilenmeye yöneltti. Şimdiye kadar, ideolojik köktencilik destekçilerinin yalnızca belirli konulardaki fikir ve görüşler söz konusu olduğunda mı böyle davrandığını yoksa durumun bundan çok daha fazlası mı olduğunu bilmiyorduk.
Son çalışmalar, bu kişilerin yalnızca belirli konularda radikal düşüncelere sahip olma ihtimallerinin düşük olduğunu gösteriyor. Köktenciler, yaşamlarının hemen her alanında radikal olabiliyor ve bu da daha fazla soruyu ortaya çıkarıyor. Bu davranışlar bir kişilik özelliği ile mi bağlantılı? İdeolojik köktencilik gerçekte ne saklıyor?
Bahsettiğimiz araştırma, ideolojik köktenciliğin herhangi bir çeşidiyle ilişkilendirilen insanlara ve bu insanların üstbilişleriyle ilişkisine odaklanıyor. Ama öncelikle, üstbiliş tam olarak nedir? İnsanların muhakeme etmeyi öğrendikleri bir süreçtir. Düşünmenin kendisi hakkında düşünmeyi gerektirir ve kişinin neyi bilip neyi bilmediğinin farkında olmasıdır.
İdeolojik köktencilik deneyi
Sinirbilimci Steve Fleming ve Londra Üniversitesindeki ekibi, örnek bir grubun bir kusuru belirleme konusundaki yeteneğini ölçmek için bir çalışma yaptı.
Amaç, radikal politik görüşlere sahip bireylerin dogmatik inançlar geliştirip geliştirmediklerini görmekti. Görüşlerine gerçekten güveniyorlar mıydı, yoksa görüşleri üstbiliş sorunlarının (kendi düşünme tarzları hakkındaki düşüncelerinin) bir ürünü müydü?
Katılımcılar, alternatif dünya görüşleri ile ilgili inançlarını ve siyasi ideolojilerini ölçen anketlere cevap verdiler. Araştırmacılar bu anket sonuçlarından yola çıkarak bakış açıları kesinlikle radikal olan katılımcıları belirledi.
Üstbilişin ölçülmesi
Sınıflandırıldıktan sonra, katılımcılardan küçük noktalar içeren iki görüntüyü gözlemlemeleri ve hangisinin daha çok noktaya sahip olduğunu belirlemeleri istendi.
Ardından, kendi cevaplarına duydukları güvene değer vermeleri söylendi. Aslında, araştırmacılar çok kesin cevapları teşvik etmek için onlara nakit olarak ödeme yaptılar.
Sonrasında katılımcılara hangi görüntünün gerçekten en çok noktaya sahip olduğunu söylediler. En radikal bireyler, kendileriyle çelişen kanıtlarla karşılaşsalar bile haklı olmadıklarını kabul etmekte zorlandılar.
“Radikal politik inançlara sahip insanların, daha ılımlı görüşleri olanlardan daha kötü üstbilişe sahip olduklarını gördük.”
– Dr. Steve Fleming
Yeni kanıt kabul etme becerisinde azalma
Dr. Fleming’in araştırma sonuçları, radikal insanların kesin olduğuna inandıkları fikirleri sorgulama yeteneklerinin azaldığını gösterdi.
İdeolojik köktenciliği destekleyenler, kendileriyle çelişen kanıtlar karşısında inançlarını değiştirmekte büyük bir dirence sahipti. Dolayısıyla, kendiniz hakkında düşünme yeteneği, daha doğru kararlar alabilmek için var olan bir inanca yeni kanıtlar ekleyebilme becerisiyle doğrudan ilişkilidir.
“Bir konu hakkında hatalı olduklarında, genellikle hep yanlış yerleşmiş bir kesinlikleri vardır ve onları hatalı çıkaran kanıtlar karşısında düşüncelerini değiştirmemek konusunda oldukça dirençlidirler.”
– Dr. Steve Fleming
İdeolojik köktencilik ve sabit fikirliliğin ağır yükü
Bu araştırmanın sonuçları oldukça ilginç. Bir görsel üzerindeki noktalara dayanarak karar vermek çok zorlayıcı bir şey değildir; insanlar bunu “kişisel” bir şeymiş gibi hissetmezler. Buna rağmen, en radikal bireyler kanıtları görmezden gelerek yanlış cevaplarını savunurlar.
Bu araştırma, hepimizi bu konu üzerinde düşünmeye çağırıyor. Bu tür üstbiliş zayıflıkları, siyasetin ötesinde bir bilişsel yük. Aynı konuyla ilgili diğer çalışmalar, değişime uyum sağlamada bilişsel güçlük çekenlerin otoriter ve milliyetçi olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu doğruluyor. Bu, kendi ideolojilerinin üstünlüğü hissine dönüşüyor gibi görünüyor.
Santiago de Compostela Üniversitesinde Sosyal Psikoloji Profesörü olan José Manuel Sabucedo, akademik hayatının uzun yıllarını otoriterlik üzerine çalışmaya adadı. Sabucedo, otoriter tutumların doğrudan naif gerçekçilik kavramına bağlı olduğunu söyler: İnsanların, gerçekliğin yalnızca kendi algıladıkları şey olduğunu düşünmesi.
“Göz gibi, anlayış da diğer tüm şeyleri görmemizi ve algılamamızı sağlarken, kendisinin farkında değildir. Sanatı ve acıları belli bir mesafeden izler ve öznel olarak algılar.”
– John Locke
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.