Başkalarını Tanımlama Tarzınız Hakkınızda Çok Şey Söylüyor
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Başkalarını tanımlama tarzınız aslında sizi tanımlar. Çevrenizdeki insanları etiketleme, yargılama ve değer verme şekliniz sizin kendi kişiliğinize, hatta öz saygınıza kurnaz fırça darbeleriyle göz atmanızı sağlar. Bunu şüphesiz günlük hayatta bir dayanak noktası olarak görebiliriz. Ayrıca insanlar bize yanlış özellikler atfettiği zaman da acı çekeriz.
Şimdi şunu kabul edelim: günlük hayatta karşımıza çıkan herkes için yorumlar yaparız. Çevremizi kontrol etmek ve haberdar olmak için bu bir şekilde beklenilen, gerekli bir durumdur. Bu yüzden bu, amigdalamızı kontrol altında tutan normal ve hatta açıkça psikolojik bir süreç, bir mekanizmadır. Bizim hayata devam edebilmeyi garantilememiz için olağan maksadıyla düşünülmesi gereken bir olaydır.
“Sözünü sakınarak konuşmak, güzel söz söyleme ustalığından daha değerli bir şeydir; karşımızdaki kimseyi düşünerek konuşmak ise, yerli yerinde söylenmiş derli toplu sözlerden yeğdir.”
– Sir Francis Bacon
Aslında New York Psikoloji Üniversitesinde yapılan ve Nörobilim Dergisinde yayınlanan ilginç bir çalışmaya göre, beynin küçük bir bölümü, birinin bizim için ilginç veya kaçınılması gereken biri olduğuna saniyenin binde biri gibi bir zamanda karar verir. Gerçekte bizim beynimiz için ilk intiba, küçük ve ilginç nüanslar olsa da, büyük önem arz eder.
Böylece, birine güvensek de güvenmesek de beyin o çok hızlı değerlendirmeyi yapar ve kişiliğimiz sahnede rol oynar. Eğer ilk değerlendirmemiz doğruysa, birine yakın olmayı veya ondan uzak durmayı seçen bizim kişiliğimizdir. Kişiliğimiz ayrıca güvenimizi sarsan ve güvenimizi kazanan kişiler için alçaltıcı veya olumlu tavırlar ortaya koyar. Esas itibarıyla, kişiliğimiz başkalarına nasıl davranacağımızı açıkça söyler, ara buluculuk eder ve karar verir.
Başkalarını tanımlama tarzınız sizin gerçek benliğinizi gösterir
Bir Çin Atasözü der ki; bazen bir kişiyi dilinizin ağırlığı ile ezebilirsiniz. Bu önemli bir gerçektir. Söylediğimiz şeylerin bize ne kadar zarar verdiğini ve tahribata yol açtığını sorgulamayız. Çoğumuz bunu hemen hemen her bağlamda görebiliriz; işte, evde ve arkadaşlar arasında.
Biz başkalarıyla kendi sosyalleşme sürecimizin bir parçası olarak iletişim kurarız. Bu karşılıklı etkileşimlerde nazik ve dürüst olmalıyız. Fakat yine de eleştirme, etiketleme ve küçük görme alışkanlığına yakalanabiliriz. Çoğu insan başkalarının negatif özelliklerine göre yorum yapar. Bu neredeyse insanların günlük yaptıkları temel egzersizler gibi bir şeydir.
“Siz söylediğiniz neyse o’sunuz.” Bu söz Kuzey Carolina Wake Forest Üniversitesinden Dr. Skowronski’ye aittir. Kendisi bizim geliştirdiğimiz kişilik tarzlarını araştırdı. Sonuçlar oldukça açıktır: başkalarını tanımlama şekliniz aslında sizi tanımlar. Biz söylediğimiz neyse o’yuz. Biz çevremizdeki her şey hakkında yaptığımız çıkarımlar ve düşünceleriz.
Küçümseyici etiketlerin karanlık objektifi
Bazı insanlar görmek istemez. Kendi dar görüşlü gözlerine koyu gözlükler takan bu insanlar başkalarının da güvensizliğine sebep olan bulanık bir dünyada yaşarlar. Bu insanlar hep klişelerin peşinde sürüklenip dururlar. Kendileri gibi düşünmeyen veya görünmeyen herkesle alay eder, onları eleştirir ve küçümserler.
Eğer başkalarını tanımlama tarzınız sizin kişiliğinizle ilgili ipuçları veriyorsa, o zaman daima olumsuz ve eleştirel etiketlendirme yapanlar kendi içlerindeki boşluğu ve öz saygı eksikliğini göstermiş olurlar. Bu yetersizlik de ardından hayal kırıklığının ve mutsuzluğun ortaya çıkmasına sebep olur.
Pozitif olmak pembe renkli bir gözlük takmaktır
Wake Forest Üniversitesinde araştırmacılar çok çarpıcı bir şey keşfettiler. Daha az yargılayan insanlar aynı zamanda en çok duygusal yakınlık kurabilen insanlardır. Böylece, çok pozitif, iyimser ve iyi bir öz saygıya sahip olanlar önceki negatif düşüncelere kapılıp gitmezler ve yakın ilişkiler kurmayı tercih ederler.
Başkalarını ipe sapa gelmez şeylerle etiketlemekten ve anlam çıkarmaktan uzak durursak, çevremizdeki insanlarla sağlıklı ilişkiler kurma şansımızı arttırabiliriz. Ön yargılardan uzak sağlam dostluklar ve daha saygıdeğer bir çevre oluşturabiliriz.
Başkalarını güvensizliğin ve ön yargının ağırlığı olmaksızın objektif tanımladığımız zaman, etrafımızdaki insanlarla aramızda harika bir sinerji yaratmış oluruz. Böylece klişelerden ve gündelik konuşmalardan uzak durmuş oluruz.
Sonuç olarak, aşırı koyu renk gözlükler takmaktan uzak durun. Bu işi genellikle kendimizi korumak adına yaparız. Fakat aradaki süzgeçten kurtulmak ve mümkün olduğunca görüşümüzü geniş tutmak daha iyidir. Uyanık, ilgili ve mütevazi bir bakış açısı daima kendi karanlığına gömülü yaşamaktan daha çok şeyler hayatımıza katar.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.