Antonin Artaud ve Beş İlginç Sözü
Antonin Artaud, bize çok güzel sözleri bıraktı. Antoin, şair ve oyun yazarı olarak ün salmış olmasına rağmen, neredeyse tüm edebi türleri araştırmıştır. Esasen, Zulüm Tiyatrosu’nun yaratıcısı olarak bilinir.
Tüm modern tiyatroların bu olağanüstü Fransız yazarın inandığı felsefeye başvurduğu söylenebilir. Antonin Artaud’un sözlerinin çoğu, tam anlamıyla tiyatrodan değil, aynı zamanda en zor zamanlarında keşfettiği diğer insan gerçekliklerinden de bahseder. Dört yaşındayken, Artaud menenjit oldu.
Dokuz yaşındayken, kız kardeşi aniden öldü ve bu durum, onu bir türlü aşamadığı bir yas sürecine soktu. Bu, belki de onu derin bir yazar haline getiren son derece zor deneyimlerden biriydi. Şimdi gelin Antonin Artaud’un en iyi sözlerinden bazılarını görelim.
“Ölmemiz gerektiği için ölmüyoruz. Günün birinde, üstelik çok da uzun olmayan bir zaman önce bilincimiz bunu gerekli görmeye mecbur kaldığı için ölüyoruz.”
– Antonin Artaud
1. Hayatın anlamı nedir?
“Hayat soruları yakmaktan ibarettir.”
Bu Antonin Artaud’un en güzel alıntılarından biri. Hayatı, onu karakterize eden temel cehaletle ilişkilendirdi. Hepimiz hiçbir şey bilmeden doğarız ve aklımızdaki soruların sadece bir kısmını cevaplamayı başararak ölürüz.
Artaud, bu cehalete entelektüel bakış açısıyla değinmiyor. Bu yüzden “yakma” kelimesini kullanıyor. Bilinmeyeni bir alev ile temsil eder. Tam olarak nerede olduğumuzu, nereye gittiğimizi veya neden burada olduğumuzu bilmiyoruz.
2. Gerçek tiyatronun anlamı
“Gerçek bir tiyatro deneyimi, duyuların sakinliğini sarsar, sıkıştırılmış bilinçsizliği özgürleştirir ve bir tür potansiyel isyana doğru ilerler.”
Bu alıntı, Artaud’un tiyatro hakkında gerçekte nasıl hissettiğini ifade ediyor. Her zaman sözlerin gereksiz olduğunu söylemişti, çünkü birinin duygularını ve düşüncelerini iletmenin daha etkili yolları vardı. Bunlardan biri, açıkça, tiyatro idi.
Tiyatroyu çok seviyor ve sinemadan nefret ediyordu. İkincisini “zararsız bir zehir” olarak görüyordu, temel olarak olumsuz fakat ciddi hasara neden olmayan bir şeydi. Antonin Artaud’a göre tiyatro kendinizi ifade etmenin en iyi yoluydu. İnsanlara ölüm, ızdırap ve kararlılık hakkında hayat dersleri vermek için yaratılmıştı.
3. Antonin Artaud ve gerçeğe dair düşünceleri
“Bir bok kokusunun olduğu yerde, bir varlık kokusu vardır.”
Antonin Artaud’un alıntılarından çoğu, yoğun ve neredeyse şiddet içeren bir ruhu ortaya koyuyor. Çocukken yaşadığı hastalık onu son derece gergin birine dönüştürdü. Öyle ki zamanla paranoyak sanrılar geliştirdi.
Bu, Artaud’un neden uzun yıllar boyunca psikiyatri hastanelerinde kaldığını açıklıyor. Özellikle bu alıntı, agresif bir şekilde ifade edilmesine rağmen, gerçek ve ham bir mesajı ortaya koyuyor. İnsanlar sadece yüce değil, aynı zamanda yalancı ve iğrençtir de.
4. Kelimelerin dili
“Kelimelerin dilinin mümkün olan en iyi dil olduğu kesin olarak kanıtlanmamıştır.”
Antonin Artaud mistik olayları öğrenmekle çok ilgilenmiştir. Çocukluğu ve gençliği sırasında dine çok bağlıydı. Yıllar sonra, farklı bir manevi arayışa girdi. Öyle ki bunun sonucunda Meksika’daki Tarahumara topluluğuyla birlikte yaşamaya yöneldi.
Hayata dair görüşü onu en ince olaylara karşı çok hassas hale getirdi. Dil engeli olmasına rağmen Tarahumara topluluğu ile derinden bir bağ kurdu. Belki de bu alıntı kelimelerin etrafınızdakilerle iletişim kurmanın ve onları anlamanın yollarından sadece biri olduğu gerçeğini ima eder.
5. Antonin Artaud ve yaşam deneyimlerinin önemi
“Kabul edelim ya da etmeyelim, bilinçli ya da bilinçsiz, şiirsel durum, aşkın bir deneyim, insanların temelde aşk, suç, uyuşturucu, savaş ya da ayaklanma yoluyla aradığı şeydir.”
Artaud, her şeyden önce insan ruhunun kaşifiydi. Meksika’da yaşadığı dönemden sonra astroloji, Tarot ve numeroloji gibi bazı ezoterik ve spiritüel uygulamalara daldı. Bu konulara olan tutkusu onu bir kez daha aşırı gerginlik durumuna götürdü.
1938’de “marjinalliğin sınırlarını aştığı” için İrlanda’dan sınır dışı edilerek Fransa’ya gönderildi. Daha sonra dokuz yılını psikiyatri hastanesinde geçirdi. Bu süre zarfında çok acı çekti. Bütün bu deneyimler psikiyatri alanına duyduğu nefreti artırdı.
Antonin Artaud, 1943’te kendisini fiziksel ve zihinsel olarak yok eden birkaç elektrokonvülsif tedaviden sonra öldü. Bir grup arkadaşı sayesinde, hayatının son üç yılını akıl hastanelerinden uzakta geçirebilmişti.
“Ben 9 yıl boyunca bir deli hastanesinde kaldım ve hiç intihar eğilimi yaşamadım, ama sabah vizitelerinde psikiyatristlerle yaptığım her konuşmanın kendimi asma arzusunu uyandırdığını biliyorum, çünkü onun boğazını kesemeyeceğimin farkındaydım.”
– Antonin Artaud
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Carrilho, C. (2015). La crueldad creadora de Antonin Artaud y sus implicaciones para la formación de profesorado.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.