Akıl Sağlığı Sorunlarına Yaklaşımımız Nasıl Değişti?
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Teknoloji geliştikçe ve bilim dünyasında hayatımızı kolaylaştıracak yeni şeyler keşfettikçe, psikoloji de geçmişte olduğu haliyle hayatına devam etmez. Bu alanda gelişen şeyi akıl sağlığı sorunları üzerinde nasıl çalıştığımızdır.
Akıl sağlığı ve ilk dalga terapiler
Psikoloji biliminin yenice ortaya çıkmaya başladığı zamanlarda, akıl sağlığı problemlerine şimdilerde ilk dalga terapiler dediğimiz tedavilerle müdahale ediliyordu.
Akıl sağlığı üzerinde bu şekilde çalışmak, öğrenme ve “öğrenmeme” mekanizmaları, yani aksiyon-reaksiyon davranışları üzerine eğilmeyi gerektiriyordu. Temel olarak, uyaran ve uyaranı deneyimlemeyi öğrenme şekliniz, bu uyarana vereceğiniz yanıtı belirliyordu.
Yanıtınız onu tekrar ettikçe daha kuvvetli ve daha olası hale geliyordu. Karşılığında ödüllendirildiğiniz bir davranışı çok hızlı öğrenirsiniz ve bu sizin davranışsal yanıtlarınızı en üst seviyeye taşır.
Diğer yandan, pekiştirilmediği sürece bir yanıtın yok olması da mümkündür ve hatta eğer davranışın karşılığında bir cezaya tabi tutuluyorsanız, bu davranışın yok olması daha da erken gerçekleşir.
İlk dalga en temel öğrenme mekanizmalarımızdan birini anlamamıza yardımcı oldu: koşullanma. Tabii ki bu fikirle birlikte psikolojinin kolları arasında en çok gelişen alan da eğitim psikolojisi oldu.
Burada, öğrenme modellerinin ödüllendirme ve cezalandırmaya dayalı olduğu anlaşıldı. Aynı zamanda, belirli uyaranlarla güçlü bağlantıları nasıl ve neden kurduğumuzu da ortaya çıkardı.
İkinci dalga terapiler
Yıllar geçtikçe akıl sağlığı sorunları üzerindeki çalışmalar gelişti. Ardından ortaya çıkan şey ikinci dalga terapiler oldu. İkinci jenerasyon bazı şeyleri nasıl değiştirdi?
İnsanlar her zaman uyaran ve yanıtlara dayanarak eyleme geçmediğimizin farkına vardılar. Hayır, bu ikisi arasında aslında bir şey daha vardı, ama neydi? Söyleyelim: beyin, duygular, kavrama ve arzulardı. Temel olarak her insanın özünün temelleri.
Bu yüzden, ikinci dalga terapistler için düşünme şeklimiz çok önemlidir. Bizler öğrendiklerimiz ve aynı zamanda öğrendiklerimizden vardığımız sonuçlarızdır. İkinci dalga artık pasif karakterler olmadığımızı düşünüyordu; aktif bireylerdik. Ve bu da hareket alanımızın arttığı anlamına geliyordu.
Kavrama bizim dünyayla bir şekilde yüzleşmemizi sağlar. Şöyle ki; gerçeklik önemlidir, ama daha önemli olan şey gerçekleği nasıl algıladığımız ve nasıl yorumladığımızdır. Bu yüzden ikinci dalga terapiler insanların davranışları, duyguları ve önyargıları üzerine çalışmaya başlamıştır.
Kendimizin yalnızca öğrendiği şeylere yanıt verebilen makinelerden fazlası olduğuna düşündüren şey bizi zihnin kendisini de çalışmaya itmiştir. “Kara kutumuzda” ne olduğunun anlaşılabilmesi için ciddi bir emek sarf edilmiştir. Bazı bozuklukların ortaya çıkmasına ya da çelişen duygular hissetmemize sebep olan şey nedir? Örneğin, nasıl biraz iyi şans kişiyi üzgün hissettirebilir?
Davranışlarımızı bu şekilde anlamlandırmak aynı zamanda bugün hala üzerinde uğraştığımız bir konuyu da aydınlatmıştır: ölçüm. İki yerin birbirinden ne kadar uzakta olduğunu anlamak bizim için gerçekten kolay olsa da, bir kişinin ne kadar endişe duyabileceğini tahmin etmekte zorluk yaşarız.
Üçüncü dalga terapiler
İkinci dalga kendimizi gerçeklememizde yardımcı olmuştur. Fakat ilerlememize rağmen, insanlar hala iyi çözümleri bulunmayan birçok akıl sağlığı sorunu olduğunu görebildi. Bu yüzden, üçüncü dalga terapiler ortaya çıktı.
Bu terapiler sorunları çözme konusunda bir yanlış anlamanın olmadığının, o sorunlarla ilişkilerimizi yanlış anladığımızın farkına vardılar. Bu yüzden, insanların sorunlarının ilerlemenin bir parçası olarak görülmesi, onların direkt çözülmeye çalışılmaması denendi.
Hedefledikleri, çözümü olmayan sorunlarla (ya da en azından çabukça çözülemeyeceklerle), o sorunlar hayatımızı ele geçirmeden ya da hayatımıza zarar vermeden yaşayabilmemizi sağlamaktı. Bu noktada, daha güncel terapi metotlarını görebilirsiniz. Bazıları büyük sıçramalar gerçekleştirip farkındalık, kabullenme terapisi gibi akımlar yarattı.
Bu terapilerin sorunu, onların sağladığı verim konusunda bilimsel araştırmalar yürütmekti. Yani, üçüncü dalga terapiler yapan psikologlar bulunmakla birlikte, dolandırıcılar ve lisanssız uygulayıcılar da bulunmaktaydı. Bu yüzden, psikolojinin bazı alanları bu terapilerin saygın olduğunu düşünmezler.
Psikolojideki bu üç terapi dalgasını hızlıca inceledik. Davranışlarımızın, düşüncelerimizin ve duygularımızın anlaşılması konusunda farklılaşmaları bize değerli bakış açıları kazandırmıştır.
Psikolojinin nasıl geliştiğini gördüğünüze göre, düşüncelerimiz, davranışlarımız ve duygularımız üzerine farklı bakış açılarının yer almasının neden iyi olduğunu anlamanız kolaylaşmıştır. Ve düşündüğünüzde, bakış açıları açısından bu çeşitlilik psikologlar için de ümit verici bir gelişmedir. Her jenerasyon onlara pratiklerine dahil edebilecekleri farklı araçlar sağlamıştır.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.