30 Yaş Krizine Ne Sebep Olur?
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
“Hayatın gelip geçmesini izleme”, “Ne zaman evleneceksin sen?”, “Ne zaman çocuk yapacaksınız”, “Senin yaşındaki birinin…” 30’lu merdiven dayamış birinin, bu tür cümleleri birçok kez duyması gayet normal bir durumdur. İnsanların, bu yaşlara yaklaşmış kimselere karşı artmakta olan bir beklentisi var gibi duruyor. Bu sebeple, daha çok şüpheye, korkuya ve endişeye kapılmak, sözüm ona 30 yaş krizinin nedenli olarak karşımıza çıkıyor.
Toplum, 30’larına yaklaşmış bir bireyin, evi, düzenli bir ilişkisi, güzel bir işi, Karayipler’de tatili ve çocukları olan bir model olarak resmediyor. Sosyal kıstaslar çerçevesinde çizilmiş bu resim, sanki mutlu ve başarılı bir hayatın reçetesi gibi sunuluyor.
Açık bir şekilde görülüyor ki, 30 yaş krizi, gerçekten 30 yaşına basmaktan daha ziyade, sosyal ve kültürel baskı ile alakalı bir durumdur. Birçoğumuz, aslında yapmak istemesek bile, bu beklentileri karşılayamadığımızdan, ‘yapmamız’ gerekenleri yapamadığımız için ortaya çıkan öfke ile baş etmek zorunda kalıyoruz.
Şimdiye kadar, şunu yapmalıydım
Ne kadar kısa ve vurucu bir cümle. Tüm bu ‘yapmalıydım, etmeliydim’ ifadeleri, sosyal baskının dile gelmiş halidir. Hayat yolunda atılması gereken zorunlu adımlar olarak karışımıza çıkarlar. Bu adımları atın ve hayran olunan, başarılı bir insan olun. Aksi taktirde, bir kaybedenler kulübüne dahil olursunuz.
Bu hedeflerin birçoğu, başarı ile ilgili olup, sanki öz güveniniz ve onurunuz bunlara bağlıymış gibi lanse edilir. Ama toplumun beklentileri yükseldikçe, siz kendinizi daha da çok eleştirirsiniz.
Hayat yolculuğunuz sırasında fırsatlardan yararlanırken, kimi fırsatları ile tepersiniz. Çoğu zaman, bu fırsatların üzerinde pek durulmaz ve kısa bir süre içerisinde unutulur. Ama 30 olduğunuz zaman, bir şeyler olur. Birçok insan için, bir zamanlar pas geçtikleri fırsatlar akıllarına bir bir gelir. Eğer sizin içinde durum buysa, 30 sene boyunca ‘normal’ olarak adlandırılan şeyleri yapmadıysanız, o zaman o 30 yıl boşa geçmiş demektir.
İşte 30 yaş krizi böyle başlar. Bu kriz, toplumsal ve kişisel gerçekler ile gerçeklerin çarpışması sonucu ortaya çıkan bir karışıklık, belirsizlik ve hedefsizlik dönemidir.
‘Normal’ olmanıza bile gerek var mı?
Hayat, uzun bir kararlar alma sürecidir ama bu kararlar büyük bir toplumsal baskının da yükünü taşır. Kimse, ebeveynleri, kardeşleri ya da arkadaşları gibi özel insanları üzmek istemez. Bu sebepten ötürü, hayattan ne istediğinizi tam olarak sorgulamadan, etrafınızdaki insanların sizden bekledikleri şekilde yol almak gayet kolay yapılan bir tercihtir. Ama başka insanların beklentilerini karşılamak her zaman mutluluğa açılan kapı olmayabilir.
İçinde yaşadığınız kültürün ‘normal’ ya da ‘standart’ olarak etiketlediği yoldan sapıp başka bir tercihte bulunmak başarısızlık anlamına gelmez. Aslında bu gibi bir durum, başkalarının isteğine göre değil, kendi tercihinize göre bir yaşam belirlediğinizin ilanıdır. Belirli kurallardan uzaklaşmanın, toplumsal olarak kabul gören hedeflerden tamamı ile uzaklaşılmadığı manasına geldiğinin de altını çizmek gerekir. Hala düzenli bir ilişkiniz, güzel bir işiniz ve arabanız olabilir. Sadece tek fark size göre gerçekten önemli olan öncelikleri yeniden şekillendirmektir.
Toplumsal bakı 30 yaş krizine nasıl sebep olur?
Tüm toplumsal baskılardan kurtulmak çözüm değildir. Zaten böyle bir şey mümkün de değildir. İnsanlar sosyal olarak yaşamlarını sürdüren canlılardır ve kimse tamamen tek başına bir hayat süremez. Ama 30 yaş krizi yaşıyorsanız, bununla başa çıkmak için bir yol bulmanız gerekir. Bu manada kendinize şu soruları sorabilirsiniz: hayattan neden memnun değilsiniz? Hayallerinize ve hedeflerine ulaşamama korkusu mu yaşıyorsunuz? Başkalarının beklentilerini karşılayamama endişeniz mi var?Peki hayattan tam olarak ne istediğinizi hiç düşünüyor musunuz? Bir manada aynaya bakıp, ihtiyaçlarını belirlemek ve buna göre hareket etmek gerekiyor.
Buradaki püf nokta, medyadan ve diğer insanlardan duyduklarımız ile kendi düşüncelerimiz, beklentilerimi ve değerlerimiz arasında bir set koymaktır. Aksi taktirde, dışarında gelen baskılar mutluluğunuzu alıp götürebilir.
Bu makaleden alınacak bir ders varsa, o da mutlu bir hayata açılan kapıların toplumsal beklentileri tamamen karşılamak ile alakası olmadığıdır. Mutluluk, hayatınızı kontrol etmek ve en iyi ve en zekilerin bile kimi zaman zorluklar ile karşılaştığını bilmektir.
Kendi yolunuzu çizin
Aldığınız kararların tek sorumlusu sizsiniz. Toplumsal baskılar her zaman yanı başınızda olup, şu ana kadar ‘yapmanız’ gerekenleri size hatırlayacaktır. Yine de, burada doğru tavrı takınmanız gerekmektedir. Bu manada, bilinen yol ile bilinmeyen yol arasındaki tercihi yapmak size kalmış.
Mutluluk, başkalarının sizden beklediklerini yapmak değil, sizin gerçekten ne yapmak istediğiniz ile alakalı bir tutumdur. Başkalarına bakıp ne istediğinize karar vermeye çalışmayın. Bunun yerine aynaya bakın.
Her ne kadar 30 yaş krizi, başarmak istediğiniz hedeflere doğru siz yönlendirmeye çalışsa da, daha yaşanacak uzun bir hayat olduğunu da unutmayın. Eğer öncelikleriniz değişmiş ise, artık bu hedefleri takip etmek dahi istemeyebilirsiniz. Hayat, kişisel kararlarınız ile şekillenen bir yoldur ve herkesin kendi yolunu seçme hakkı da vardı.
“Hayat, siz başka planlar yapmak ile meşgulken başınıza gelen şeydir.”
-John Lennon
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.