Savunmacı bir Tavır Takınarak Kendinize Zarar mı Veriyorsunuz?
Aşırı duyarlı olma hali aslında kendini koruma içgüdüsünden kaynaklanır, bir tehlike durumunda ya da bizi kırabilecek birinin olması durumunda ortaya çıkar. Tehdit altında hissettiğimizde değişim geçiririz ve tüm bedenimiz alarma geçer. Vücut dilimiz yüksek gerginlik altında olduğumuzun, aşırı kırılgan hale geldiğimizin sinyalini verir.
Sözsüz iletişimimiz de içinde bulunduğumuz durumla bağlantılı olarak değişir. Tehdit altında hissettiğimiz durumlarda vücut dilimiz daha ciddi bir hal alır: daha hızlı konuşur; rahatsızlığımızı, tehlikeyi belli eden daha fazla yüz ifadesi kullanırız.
Biz hiçbir şey söylemesek bile vücudumuz dünyaya kendini koruma kalkanlarını ortaya çıkardığını duyurur.
Kendimizi nasıl savunuruz?
Vücut dilinin ve sözsüz iletişimin yanı sıra, aşırı kırılgan hissettiğimizde kendimizi belli bir şekilde ifade ederiz. Mesela kendimizi olası tehlikelerden ve ataklardan korumak niyetiyle belli kelimeleri ve cümleleri kullanırız.
Ne yazık ki, pek çok durumda, savunmacı, kırılgan halimiz ağır basar ve kendimizi ifade etme biçimimiz uygunsuz ve saygısız bir hal alabilir. Kırılmış, rahatsız veya kızgın hissettiğimizde, genelde aşırı tepki veririz. Savunmacı bir tavır alırız, bu tavır bizi gergin hale getirir, o kadar stres altına gireriz ki alıngan ve öfkeli birine dönüşürüz.
Sıklıkla, kendini koruma içgüdüsü olarak başlayan bu aşırı tepki verme hali, saldırgan tavırlara dönüşür. Kendimizi karşı taraftan geldiğini düşündüğümüz saldırgan tavırlardan korumak adına suçlamaya, ironiye, iğneleyiciliğe ya da kırıcı ifadelere başvururuz.
Bilinçsizce karşı taraftan gelecek saldırılardan (ortada yoklarken bile) kendimizi nasıl koruyacağımızı düşünmeye odaklanır, durumdan nasıl yararlanacağımızı, nasıl ders çıkaracağımızı ya da karşımızdaki kişiyi nasıl tanıyabileceğimizi düşünmeyi bir kenara bırakırız.
Sorun şudur ki, tehdit altında hissettiğimizde, otomatik olarak verdiğimiz reaksiyonlar ve takındığımız tavırlar bizi hiçbir şeyden ya da hiç kimseden gerçek anlamda koruyamaz. Aşırı kırılgan ve savunmacı davrandığımızda, eskisinden daha korunmasız ve kırılgan hale geliriz ve karşımızdaki kişiye duygularımızı, etkileşime geçecek yöntemlerimizin azlığını göstermiş oluruz.
Hiç şüphesiz korumacı bir tavır takınmamızın sebebi, kendimizi güvende hissetmememiz, güçlü hissetmememiz ya da kendimize güvenmememizdir. Bu nedenle de kendimizi koruma ve savunma duygusunu daha yoğun hissederiz.
Olaylara nasıl daha farklı yaklaşabiliriz?
Öncelikle, dış kaynaklı durumları, objektif bir şekilde değerlendirmek adına elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Bunun için de korunmacı bir tavır takınmamıza sebep olan o tehlike duygusunu mantıksal süzgeçten geçirmeliyiz.
Durumu yorumlamadan önce dışarıdan bir seyirci gözüyle değerlendirmeye çalışmakta fayda vardır. Bunu yaparsak saldırıya uğradığımız hissiyatından da kurtulmuş oluruz. Her durumun pek çok açıklaması olabileceği ve korunmacı bir tavır takınmamız gerekmediği anlaşılacağı için, saldırıya uğruyormuş gibi de hissetmeyebiliriz.
Tabii bu kendimizi korumamamız gerektiği anlamına da gelmiyor. Kendimize duyduğumuz özsaygı oldukça önemlidir. Ancak kendimize saygı duymamız demek, korunmacı bir tavır takınmamız gerektiği anlamına da gelmez. Kim olduğumuzu ve hayattan ne istediğimizi bilmek, durumları olduğu gibi kabullenecek özgüveni bize verir, bizi karşılaştığımız durumları bireysel tehditler olarak algılama yanılgısından kurtarır. Kendi farkındalığımızın olması diğerlerinin fikirlerini anlamamızı, bunların sadece ve sadece onların fikri olduğunun farkında olmamızı sağlar. Fikirlerinin, düşüncelerinin bizimkilerden farklı olması en doğal şeydir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.