Lekeli Kedi ve Kırlangıç Sinha
Bu masal, vefat eden Brezilyalı yazar Jorge Amado tarafından yazıldı. Birçok fablda olduğu gibi ana karakterler, insanlara özgü özellikleri olan hayvanlar. Bu tür hikayelerin amacı daima bir ders ya da öğüt vermektir. Öğretici bir işlevleri vardır ve ayrıca insan olmanın bazı yönlerini incelerler.
Bu fablın anlatım yapısı, tezata dayanıyor. Yani ana karakterler, çeşitli güçlüklerle karşılaşıyor. Fakat bu yüzleşme, eşit olmayan koşullarda gerçekleşiyor. Mesela, sosyal açıdan bakıldığında üst sınıf ve daha düşük sınıftan iki kişinin arasında yaşanabilecek bir durum. Fakat öngörülmeyen anlatım unsuru nedeniyle durum tersine dönüyor.
Lekeli kedi
Ele alacağımız hikaye lekeli kedi ve kırlangıç Sinha’nın öyküsü. Bu masal farklı ağaç ve hayvan türleriyle dolu bir parkta yaşanıyor. Konu ilerledikçe, mevsimlerle beraber hava durumunun karakterlerin ruh halini etkileyen bir atmosfer yaratmaktadır.
“Yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını, yeni bir acıyla hafifler eski bir ağrı.”
– William Shakespeare
Amado (ana karakterlerden biri olan) lekeli kediyi orta yaşlı, gençliğindeki halinden uzak biri olarak tasvir eder. Ve şöyle devam eder: “dünyanın o bölgesinde daha bencil ve yalnız bir başka canlı daha yoktu. Komşularıyla geçinemiyordu ve yanından geçenlerin nezaketten ziyade korkudan dile getirdiği iltifatlara neredeyse hiç cevap vermezdi.”
Bahar gelene dek parkta hep aynı şeyler oldu durdu. Sonra “neşeli renkler, çarpıcı aromalar ve güzel sedalarla bahar geldi. Bahar birden ve tüm gücüyle vardığında lekeli kedi uyumaktaydı. Ama baharın varlığı öyle güçlü ve ısrarlıydı ki kediyi rüyasız uykusundan uyandırdı. Kısık gözlerini açtı ve kollarını gerdi kedi.”
Bu yeni bahar aşamasında lekeli kedi alışılmışın dışında bir iyimserlik süreci yaşadı. “kendini hafif hissediyor, bağlanmaksızın güzel şeyler söylemek varacak bir hedef belirlemeden dışarı çıkıp yürümek ve hatta biriyle konuşmak istiyordu. Yine kara gözleriyle etrafa bakındı ama kimseleri bulamadı. Herkes kaçıp gitmişti.” Ne var ki “bir ağaç dalında kırlangıç Sinha şakıyıp lekeli kediye gülümsemekteydi.” Bu sırada “parkın bütün sakinleri saklandıkları yerden çıkıp kırlangıç Sinha’ya korkuyla bakmaya başladı.”
Kırlangıç Sinha
Jorge Amado bize diğer karakterden söz ediyor: “Tebessümler saçıp cilveli bir edayla yürürken onu görüp de iç çekmeyen evlilik çağında hiçbir kuş yoktu. Hala çok gençti ve nereye giderse, parktaki genç kuşlar da ardından geliyordu.
Onlarla gülüşüyor, iyi geçiniyordu ama hiçbirini sevmiyordu. Dertsiz tasasız ormanda ağaçtan ağaca kanat çırpıyordu. Meraklı ve konuşkan, masum kalpli. Doğruyu söylemek gerekirse, yakındaki parkların hiçbirinde kırlangıç Sinha kadar güzeli ya da kibarı yoktu.“
Kırlangıç, kediyle konuştu ve hatta ona hakaret etti. Bu olay, parkın diğer sakinlerince kuşun ölüm cezası olarak görüldü. Anne babası ona kedilerden uzak durmasını söylemişti, çünkü kuşların doğal avcılarıydı bu hayvanlar. Ama Sinha bu emre hiç kulak asmadı ve kediyle konuştu.
O gece kırlangıç, “sevimli küçük başını yastık niyetine bir gül yaprağına koydu. Ertesi gün kediyle konuşmasına devam etmeye karar vermişti: “Çirkin ama hoş…” diye mırıldandı uykuya dalarken. Lekeli kediye gelince, o da kendisine kaba davranmış olan kırlangıç Sinha’yı düşünüyordu. Ne var ki, onda olmayan bir şey vardı: bir yastık. Zalim ve çirkin olduğu gibi lekeli kedi, fakirdi de ve başını kollarına dayayarak uyudu.”
Kedinin hastalığı
Kedi çok yorgundu. Öyle ki hastalandığını düşündü. Sonra ateşinin çıktığını fark etti ve içindeki alevi dindirmek için su almak üzere göle gitti. Orada gölün sularında kırlangıç Sinha’nın yansımasının ona baktığını gördü: “Ve her yaprakta, her çiğ damlasında, batan güneşin her bir ışığında, çöken gecenin her gölgesinde onu gördü.” Nihayet uykuya dalmayı başardığında “kırlangıcı gördü rüyasında. Yıllardır ilk defa rüya görüyordu.”
Lekeli kedi, aşık olduğunun farkına varmadı. Hislerini tanıyamadı. Gençken defalarca yaşamıştı bu duyguyu, neredeyse her hafta aşık olurdu. Ama bu duygulara hiç dikkat etmemişti. Uyandığında bütün gece kırlangıcı rüyasında gördüğünü hatırladı ama artık onu düşünmemeye karar verdi.
Ne var ki bahar boyunca kırlangıç Sinha’yı ziyaret etmeye devam etti. Sinha ile konuştu durdu konuşacakları konular hiç tükenmiyordu. Çok geçmeden parkta birlikte yürümeye başladılar. Kedi, taze çimlerde yürüyor ve kırlangıç ise yanı başında uçuyordu. Belli bir yol olmaksızın yürüdüler ve çiçeklerin renklerinden, dünyanın güzelliğinden bahsettiler.
Lekeli kedi bir dönüşüm yaşadı. Artık “Başka canlıları tehdit etmiyor, patileriyle çiçekleri ezmiyor, bir yabancıya yaklaştığında tüyleri dikleşmiyor ve bıyıklarını burup kısık sesle onlara hakaret ederek köpekleri korkutmuyordu. Yumuşak, nazik bir canlıya dönüştü. Parkın diğer sakinlerine ilk o iltifat ediyordu, daha önce ona iltifat ettiklerinde cevap vermediği canlılardı bunlar.”
Ve yaz bitmek üzereydi. Kırlangıç ile kedi birlikte yemek yediler. Bir anda, konuştukları sırada kedi artık kendini tutamadı ve eğer kedi olmasaydı onunla evlenmek için teklifte bulunacağını söyledi. “Bu olayın yaşandığı geceden sonra kırlangıç bir daha geri gelmedi. Kedi, ona neler olduğunu, nasıl güç duygularla başa çıkmaya çalıştığını anlamaya çalıştı. Üzüntü ve yalnızlık içinde baykuşa gidip ona derdini açmaya karar verdi.”
İlk önce havadan sudan konuştu baykuşla. ama kuş çok bilge olduğu için bu beklenmeyen ziyarette nelerin saklı olduğunu anladı. Onun sormasını beklemeden kırlangıçla buluşmaları konusunda parkta kulaktan kulağa yayılan dedikodulardan söz etti.
Herkes onun hakkında kötü şeyler düşünmüştü ve bu da kediyi öfkelendirdi. Sonunda yaşlı baykuş kendi fikrini söyledi: “Eski dostum, yapacak bir şey yok. Kırlangıcın seni koca kabul edeceğini nasıl düşünebildin? Seni sevdiğini farz etsek bile böyle bir evlilik asla görülmemiştir.”
Her şeye rağmen sonbahar gelince lekeli kedi, kırlangıcı yine ziyaret etti. Ama kırlangıç çok ciddi ve mesafeliydi. Artık gülmüyordu ve eskisi gibi sempatik davranmıyordu. Kedi çok üzüldü bu işe ve üzüntüsünü saklayamadı. Baykuşun sözleri kulaklarında çınladı ve kırlangıçla beraber sessizce yürüdü.
O gece benekli kedi yine hep olduğu kabadayıya dönüştü. Kara ördeği kovaladı, papağanı korkuttu, köpeğin burnunu tırmaladı ve tavukların yumurtalarını alıp tarlaya fırlattı. Parkın sakinleri bu haberi etrafa yaydı ve adeta kötülüğün vücut bulmuş hali olan kediden yine eskisi gibi korkmaya başladılar.
Son
Birkaç gün sonra ekeli kedi, ulak serçe sayesinde kırlangıç Sinha’dan bir mektup aldı. Mektupta bir kırlangıcın bir kediyle asla evlenemeyeceği ve birbirlerini bir daha görmemeleri gerektiği yazıyordu.
Ne var ki lekeli kediyle birlikte parkta dolaştıkları o farklı zamanlarda hayatının en mutlu anlarını yaşadığını söyledi kırlangıç. Mektubunu kedinin kalbini yakan bir cümleyle bitirdi: “Daima senin olan, Sinha.” Lekeli kedi, ezberleyene dek mektubu defalarca okudu.
Bir süre sonra kırlangıç hiç haber vermeksizin ortaya çıktı. Tıpkı bahardaki gibi, çok nazik ve büyüleyiciydi. Sanki hiçbir şey olmamış, sanki onları ayıran bütün o mesafeler kapanıvermişti. Kedi çok etkilenmişti. O günün sonunda gerçeği öğrendi: “Gece olana dek birlikteydiler. Sonra kırlangıç ona birbirlerini son kez gördüklerini, yakında bir bülbülle evleneceğini söyledi. Neden mi? Çünkü bir kırlangıç, bir kediyle evlenemezdi.”
Bu haberi duyan lekeli kedi yıkıldı. Düğün boyunca ayakta zor durdu ve kutlama törenindeki misafirlerin önüne çıktı. Adımlarının sesine aşina olan kırlangıç, kedinin orada olduğunu anladı ve rüzgarın, göz yaşlarından birini alıp kedinin eline götürmesine izin verdi.
Bu olay “o yıldızsız gecede kedinin yalnız yolunu aydınlattı. Kedi, dünyanın sonundaki kavşağa giden dar yolların yönünde ilerledi.” Kısacası, bize imkansız aşkın sonsuz karanlığını hatırlatan çok güzel bir öykü bu.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.