Geldiğiniz Ülke Kişiliğinizi Etkiliyor mu?
Doğduğunuz ülkenin olduğunuz kişi üzerinde nasıl bir etkisi var? Bu soru yüzyıllardır bir çok filozofun ve bilim adamının sorduğu bir sorudur ve cevabı coğrafi kararlılıktan evrensel insan özüne kadar değişmektedir.
İçinde büyüdüğünüz kültürün, düşünme biçiminiz ve duygularınız üzerinde kesinlikle bir etkisi vardır. Benlik algılamasının oluşması üzerinde de etkisi büyüktür. Varolmanın ulusal bir yönü vardır. Her ülkenin bazı baskın özellikleri ve değerleri vardır.
“Milliyetçilik seyahat ederek yok olur.”
– Camilo José Cela
Yine de, ait oldukları kültürden bağımsız olarak insanoğlunun bazı ortak özellikleri vardır. 1920’li yılların başında oldukça popüler olan İngiltereli antropolog Margaret Mead, en egzotik kültürlerde bile cinsiyetler arasında görevlerin ve güçlerin farklı olduğunu söylemiştir. Her kültürün toplum tarafından onaylanmış farklı estetik yargıları vardır.
Varoluş yolları ve stereotipler
Geldiği ülkeye bağlı olarak bir kişinin varoluşunu belirleyen özellikleri oluşturması oldukça kolaydır. Kimi zaman önyargılar etkili olurken kimi zaman da bazı kültürlerin stereotipleri etkili olmuştur. Ne de olsa, bazı özelliklerin öne çıkması aynı ülkeden gelen tüm insanların aynı şekilde olacağı anlamına gelmez.
Tabi ki, aynı kültüre ait insaların kişiliğini etkileyen bazı baskın gelenekler vardır. Aynı ülkeden gelen insanların, aynı tarihi olaylara maruz kaldıkları ve bu olaylardan özellikle etkilenen üzerinde bir iz bıraktığı da açıktır.
Öte yandan, her milliyetin hem ailede hem de okulda öğretilen kendi milli değerleri vardır. Politik ve ekonomik düşünceler sebebiyle stereotiplerin genellikle bir grup insanı değersizleştirdiği veya önemsizleştirdiğini unutmamak gerekir.
Örneğin olarak hilekar olarak nitelendirilen Yahudiler ya da sinsi, pis ve yobaz olarak adlandırılan Kızılderililer ve kana susamış, tembel ve deli sayılan Vietnamlılar. Liste bu şekilde uzar gider.
Başlıca özellikler ve stereotipler
Varolmanın yollarını tanımlamak için farklı blokları oluşturan kültürel kimliklere dayanarak bir ayrım yakmak oldukça yaygındır. Aglo-sakson, Latin ve Asyalılar. Bu grupların her biri önemli farklılıklarla beraber bir çok ülkeyi barındırsa da, ortak özellikleri de bulunmaktadır.
Aglo-saksonların özellikle bireysellikleri ile nitelendirildiği söylenir. Bu onların, içine kapanık, bağımsız ve pratik olmalarına sebep olmuştur. Rekabetçidirler, özgürlükle otonomiyi her şeyin üzerinde tutarlar.
Kesinliği, doğruluğu ve metodu takdir ederler. Genellikle sistematik olmaları ile bilinirler. Mizahı, bir ruh hali olarak değil zekanın bir ürünü olarak varsayarlar. Başarı ve başarısızlık anlayışı, kendileriyle özleşmiştir ve hayatlarını bu ikisi arasında organize ederler.
Asyalıların otoriteye karşı büyük bir saygıları vardır ve kendilerinden çok fazla şey talep ederler. Asya ülkelerinde, neredeyse tüm hiyerarşilere; ailevi, dini ve politik vb. saygı duyarlar ve taparlar.
Başkaları karşı saygıyı ve hoşgörüyü kendilerine misyon edinirler. Davranışlarını bu etik ilkeler etrafından sergilerler. Her şeyden önce, bir kimsenin çalışma kabiliyetini ve onurunu takdir ederler.
Latinler ise, beceri, iyi bir iletişim ve dışa dönüklük ile bağdaşan insanlardır. Normlara genellikle bağlı olmadıkları söylenir ve bunun yerine hazza teslim olmadan önce oldukça duyarlıdırlar. Yaratıcı, misafirperver, candan ve cömerttirler.
Profesyonel başarı yerine aile ve arkadaşlarla geçen sakin bir hayatı tercih ederler. Mizah anlayışları güçlüdür, hislerini özellikle sanat yoluyla dışa vurmayı severler. En iyi sevgililer olarak bilinirler ve ailelerine çok bağlıdırlar.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.