FOMO Sendromu: Eksik Kalma Korkusu
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Çağımızda, başkalarıyla hem çevrimiçi hem de çevrimdışı olarak iletişim kuruyoruz. Yeni bilgiler, teknolojiler ve sosyal ağlar aracılığıyla, dijital ortam bize etkileşimde bulunabilmemiz için yeni bir ortam sunuyor. FOMO sendromu ya da bir diğer adıyla”eksik kalma korkusu” ise, bu yeni dünyanın bize getirdiklerinin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.
Dürüst olmak gerekirse, FOMO’yu karakterize eden en temel unsur, her zaman var olan sosyal bir korkudur: dışlanmak. Başkalarının keyif aldığı bir şeyden mahrum kalmanın bizde yarattığı tatsız bir his. Basit bir algı olarak başlayan bu his zamanla gelişir ve bizi, hiçbir şeyden eksik kalmayalım diye sürekli olarak sosyal medya platformlarına bağlı kalmaya ihtiyaç duyduğumuz bir noktaya kadar düşürür.
“Sosyal olmaya odaklanın, sosyal yapmaya değil.”
– Jay Baer
Arkadaşlarımızın bizim planımızdan daha iyi bir şeyler yapacağını bilmek kendimizi ezik bir kimseymiş gibi hissetmemize neden olur. Onların hayatının bizim hayatımızdan daha ilginç olduğunu düşünmeye başlarız. Zira, akıllı telefonlar ve sosyal ağlardan gelen anlık bildirimler sayesinde, söz konusu korkular ve her an tetikte olma hali artık birçok insanın hayatının ayrılmaz bir parçası haline geldi.
Bu fenomenin arkasında yatan neden, sürekli olarak sosyal medya ağlarına bağlanmak. Bu sosyal kaygı, her gün ortaya çıkan yeni teknolojiler nedeniyle, sosyologların, psikologların ve hatta doktorların analizini gerektiren yeni bir boyut kazandı. Gelin, bu konuyu birlikte biraz daha derinlemesine inceleyelim.
Başkaları çok güzel eğlendiği için siz eğlenemiyor musunuz?
Sıradaki senaryoyu hayal etmeye çalışın. Cumartesi gecesi evde kalmaya karar verdiniz. İyi bir filmin, kitabın ya da sohbetin keyfini çıkarıyorsunuz. Bir ara, Facebook sayfanızı ziyaret ettiniz ve arkadaşlarınızın çoğunun seyahat etmek ya da seçkin restoranlarda akşam yemeği yemek gibi eğlenceli şeyler yaptığını fark ettiniz. Eğer bu durum sizde bir sıkıntı yaratıyorsa, FOMO’nun tuzağına düşmek üzeresiniz demektir.
“Sosyal medyanın zamanınızı çalmasına engel olmak disiplin gerektirir.”
– Alexis Ohanian
Hepimiz hayatımızın bir noktasında önemli bir şeylerden eksik kaldığımızı düşünüp endişe duymuşuzdur. Bu tamamen normal bir durum. Asıl sorun, sırf başkaları o anda daha heyecan verici şeyler yapıyor diye biz (eğlensek bile) eğlenemediğimizi hissettiğimiz zaman ortaya çıkar.
Hayatımızın en güzel anlarını sosyal medya hesaplarımızda paylaşıyoruz. Facebook ve Instagram gibi birtakım sosyal medya platformları bazı insanlar için karşı konulamaz bir hale geldi. Öyle ki, her an, sahip olamayacağımız bir şeyi elde etmek istiyoruz. Mutlu olmak için ihtiyaç duyduğumuz bir düşüncenin, sürekli olarak önemli bir şeylerden yoksun kaldığımıza inanmanın acısıyla harmanlanması ise kaygı seviyelerimizin önemli ölçüde artmasına neden oluyor.
FOMO sendromu yeni teknolojiler sayesinde yükselişe geçti
Eksik kalma korkusunun insanların hayatında her zaman var olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, akıllı telefonlar ve sosyal ağlar yüzünden başka bir şey haline geldi: ait olma ihtiyacımızdan doğan temel bir insani motivasyon.
Bir grubun parçası olmak, sosyal kimliklerimiz açısından önemli bir faktör ve benlik saygımızın önemli bir bileşenidir. Bu nedenle, sosyal medya ağları, bireyler arası ilişkilerde büyük bir role sahiptir.
Yeni teknolojiler sayesinde, başkalarının neler yaptığını her zaman takip eder haldeyiz. Bu nedenle, her zaman nelerden eksik kaldığımızı biliyoruz. Gerçekte FOMO sendromunu üreten şey de budur ve kendimizi endişeli, dışlanmış ve reddedilmiş hissetmemize neden olur.
Bir araştırmaya göre, 13 ve 34 yaşları arasında yer alan her 10 kişiden 3’ü en az bir kez FOMO sendromunun kurbanı olmuştur. Her şey, arkadaşlarının onlardan habersiz heyecan verici bir şeyler yaptığını öğrenmeleriyle başlamıştır. Buna benzer bir şey hiç sizin de başınıza geldi mi?
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.