En Yaygın Anksiyete Türleri: Sosyal Anksiyeteden OCD'ye
Anksiyete çağımızın en büyük sorunlarından biri. Esasen artık anksiyetenin belirlenmiş birden çok türü mevcut ve yeni sınıflandırmalar yapılmaya devam ediyor. Hakikaten günümüz dünyasının ne kadar talepkâr ve hızlı olduğunu göz önüne aldığımızda hiç de şaşırtıcı bir şey değil bu. Kendinizle ve başkalarıyla olan o denge, dinamiktir.
Anksiyete korkunun pek çok yüzünden biridir. Ama korkudan farklı olarak bu durumu tetikleyen özel bir uyarıcı yoktur. Belli bir tehditle karşı karşıya olduğunuzda ve kendinizi tehlike altında hissettiğinizde korku duymak normaldir. Ne var ki anksiyete çoğu zaman belli bir nedeni olmayan bir korku türüdür. Bu yüzden, kökenine ulaşmak veya ortaya çıkmasına neden olan şeyi bulmak kolay değildir.
Yaşadığınızın anksiyete olduğunu bilirsiniz çünkü “bir şey” konusunda kendinizi rahatsız, güvensiz ya da düşünceli hissetmektesinizdir. Ama ne olduğunu bir türlü çözemezsiniz. Sanki bir uçağa binmiş gibi hissedersiniz kendinizi, oysa aslında oturma odanızda oturmaktasınızdır. Belki de sizi bir türlü rahat bırakmayan bir iç sıkıntı vardır. Sonra siniriniz bozulur ve huzursuz hissedersiniz. Ama nedeni bir türlü belirleyemezsiniz.
Yaygın anksiyetenin pek çok türü vardır. Bazı insanlar buna “stres” ya da “kaygı” demeyi tercih eder. Ama ayrıntılı bir şekilde bakarsanız, anksiyetenin en ciddi türlerinden birini yaşıyor olabilirsiniz. İyi olan şey şu ki bu anksiyete türlerinin her biri tedavi edilebilir. Başlangıç olarak, bu anksiyete türlerini daha yakından görelim.
Anksiyetenin yaygın iki türü: genel anksiyete ve sosyal anksiyete
Genel anksiyete, hiçbir neden yokken sürekli olarak endişelenme hâlidir. En azından 6 ay sürmüş olması gerekir. Ve genelde uyuma güçlüğü, sinir bozukluğu, konsantrasyon problemleri ve genel yorgunluk gibi belirtilerle birlikte ortaya çıkar.
Buna karşılık sosyal anksiyete ise kişinin başkalarıyla etkileşime geçmek zorunda olduğunda korku duyması ya da üzülmesidir. Esas olarak bu anksiyete türüne sahip insanlar, başka kişilerle temas kurmaktan korkar. İlginçtir ki bu anksiyete türlerinin büyük bölümü önceden sezilir. Yani korkulan sosyal temas gerçekleşmeden önce yaşanır.
Her iki durum da kişinin hayat kalitesini önemli ölçüde etkiler. Ayrıca zamanla kendiliğinden iyileşmez. Bu tür anksiyete, kaçınma davranışlarını da besleme eğilimindedir. Ve unutmayın zor bir zamandan geçiyor olmanın yanında tedavi edilmesi gereken bir durum yaşamaktasınızdır.
Çoğu durumda kısa süreli terapi, kişinin duygularını kontrol edebilmesi için ihtiyacı olan tek şeydir. Diğer zamanlarsa ise daha çok zamana ihtiyaç vardır. Ne olursa olsun, bu koşulları aşma olasılığı çok yüksektir.
Obsesif kompülsif bozukluk ve travma sonrası stres bozukluğu
OCD (obsesif kompülsif bozukluk) korku ve anksiyeteyi tetikleyen sürekli ve rahatsız edici düşüncelerle kendini gösterir. Kişi o fikri aklından çıkarmak için ne kadar uğraşırsa uğraşsın, başaramaz. Takıntılar, kişiliğini işgal ederek hayatını büyük ölçüde etkiler.
Öte yandan PTSD ise travmatik bir tecrübenin ardından yaşanır. Huzursuzluk, uyuma güçlüğü ve hepsinden önemlisi travmanın yeniden yaşanacağı korkusuyla kendini gösterir. Dolayısıyla kişi daima tetiktedir. Öz güvensizlik ve izolasyonunu besler.
Her iki durumda da belirtilerin şiddetine göre problemle başa çıkmak için farklı yollar söz konusudur. Rahatlama teknikleri kullanılarak kişinin anksiyetesi büyük ölçüde azaltılabilir. Ayrıca kişinin konsantrasyon becerisi de güçlendirilebilir bu sayede. Eğer bu yöntemler işe yaramazsa profesyonel terapi, harika bir seçimdir ve çoğu zaman çok başarılıdır.
Agorafobi ve hipokondri
Agorafobi, anksiyetenin en yaygın türlerinden biridir. Kaçış yolu yok gibi gözüken bir durumda duyulan belirsiz korkudur. Başka bir deyişle, onları tutsak edecek ve panik atak yaşadıkları takdirde yardım istemelerine engel olacak durumlardan korkarlar.
Bir şekilde, korkunun kendisinden korkmak gibidir. Her gün agorafobi nedeniyle yardım isteyen pek çok insan var ve bu sayı giderek büyüyor. Agorafobi yaşayan insanlar gerçekten acı çekiyorlar ve normal bir hayat süremiyorlar.
Hipokondri yaşayan kişilerde de benzer bir durum söz konusudur. Bu kişiler, vücutlarının verdiği her işareti en kötü senaryo olarak algılar. Ciddi bir hastalıkları olmasından endişelenirler ve durumlarının her an kötüleşebileceğinden korkarlar. Ayrıca bu konuda hiç bir şey yapamayacaklarını düşünürler.
İki durumda da rahatlama teknikleri şiddetle tavsiye edilmektedir. Bu teknikler, anksiyeteyi azaltmaya veya etkisiz bırakmaya yardımcı olur ve daha fazla öz kontrole sahip olduklarını hissetmelerine yardımcı olur. Ayrıca vücutlarının gönderdiği işaretleri nasıl okuyacaklarını öğrenmelerine yardım eder. Düzenli fiziksel egzersiz de çok faydalıdır. Ve her zaman olduğu gibi tüm anksiyete türleri için bir terapistle görüşmek en doğrusudur.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.