Logo image
Logo image

En Yaygın 4 Öz Güven Problemi

4 dakika
Öz güven, yaşamsal fonksiyonlarımızın temel dayanaklarından biridir. Bu yazımızda, en yaygın dört öz güven probleminin hangileri olduğunu ve bunların üstesinden gelebilmek için neler yapmak gerektiğini inceliyoruz.
En Yaygın 4 Öz Güven Problemi
Sergio De Dios González

Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González

Tarafından yazılmıştır Beatriz Caballero
Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Yaşadıklarımız ve tecrübelerimiz hem olumlu hem de olumsuz anlamda öz güvenimizi etkiler. Kim olduğumuz ve bizi biz yapan değerler dizisi sağlıklı ve mutlu bir insan olmamızın temel anahtarlarıdır. Bu nedenle öz güven sorunlarını asla göz ardı etmemek gerekir.

Öz güven yaşamsal fonksiyonlarımızın temel dayanaklarından biridir. Bu kavram kendimizi iyi ya da kötü hissetmemize neden olan adeta bir makine gibidir. Bu nedenle bu özelliğin son derece dikkate alınması gerekir. Ancak bazı zamanlarda yaşadığımız tecrübeler, algılarımız, yaptığımız kıyaslamalar ya da çevremizden aldığımız mesajlar bize bazı oyunlar oynayabilir ve kendimize verdiğimiz değeri etkileyebilir. Şimdi sizlerle birlikte, en yaygın dört öz güven probleminin hangileri olduğuna ve bunların üstesinden gelebilmek için neler yapmak gerektiğine bir göz atalım.

Kendimizi değersiz hissetmek, yetersiz ya da düşük bir kapasiteye sahip olduğumuzu düşünmek veya genel olarak kendimiz ile ilgili olumsuz bir algıya sahip olmak öz güven eksikliğinin işaretleri arasında bulunmaktadır.

En Yaygın 4 Öz Güven Problemi

Kendimiz Hakkında Olumsuz Bir Algıya Sahip Olmak

Gözlerimiz kendimize bakıp gördüğümüz ilk aynadır. Kendimize dair gerçekçi bir görüş sahibi olmalı ve hem olumlu yanlarımızı (erdemlerimizi), hem de olumsuz taraflarımızı (eksikliklerimizi) göz önünde bulundurmalıyız.

Eğer “şeffaf olmayan gözlüklerimizi” takıp kendimize bakarsak, ışığın gelip bizi aydınlatmasına izin vermemiş ve yalnızca eksik yönlerimize odaklanmış oluruz. Buna karşın eğer bu gözlükleri değiştirirsek, kendimize ilişkin algılarımız ve değerlendirme biçimimiz de değişecektir. Sadece işe yaramayan ve hatalarla dolu bir insan olma olasılığımız elbette yoktur. Ayrıca eğer kendimizdeki iyi tarafları görmeyi başaramazsak hayatın iyi yönlerini nasıl görebiliriz ki?

Hayatımızı gri ve siyah renkler yönlendirmeye ve yönetmeye başladığında diğer renkleri ve diğer alternatifleri de araştırmanın zamanı gelmiş demektir…

Some figure

Davranışlarımızdan ve Düşüncelerimizden Emin Olmamak

Şüphe duymanın bilgece bir davranış olduğu söylenir. Ancak hiç durmaksızın fikirlerimizi ve düşüncelerimizi sorguladığmızda büyük bir güvensizlik duygusuna kapılırız. Eğer sahip olduğumuz yeteneklere ve yaptığımız davranışlara duyduğumuz güvensizlik bir alışkanlık haline gelirse, bir süre sonra değerlerimizi yitirmeye başlar ve bunun sonucunda da öz güven kaybı yaşarız.

Kendimizi sevmek kendimize güvenmeyi gerektirir. Değerlerimize ve prensiplerimize sıkı sıkıya bağlı olmalı ve onlara güvenmeliyiz. Gerektiğinde bunları savunmaya hazır olmalıyız. Ancak hatalı olduğumuz durumlarda bu hataları düzeltmeye de açık olmak gerektiğini unutmamalıyız.

Yapmak istediklerimizi ve hatta düşüncelerimizi bile başkalarının onaylamasını beklemek doğru bir davranış tarzı değildir. Genellikle diğer insanlar bizim gerçekten ne istediğimizi bilemezler ya da bu insanların başka öncelikleri vardır. O halde neden risk alarak kendimiz olmaya başlamıyoruz? Bu sayede diğer insanlar karşısında kırılgan olmaktan kurtulabilir ve gerçek kimliğimizi ortaya koyabiliriz.

Kendimizi Kabul Etmenin İmkansızlığı

Öz güven problemine yol açan en büyük etkenlerden biri insanın kendini olduğu gibi kabul etme konusunda yaşadığı sorunlardır. Kendimize sahip olduğumuz yetenekleri tanıyıp kabul etme fırsatı vermez, hatalarımızı ve duygularımızı kabul etmezsek, bu durumda kendimizi olduğumuz gibi kabul etmemiş oluruz.

Bizi biz yapan parçalara uyma konusunda başarısız olursak öz güvenimiz azalmaya başlayacak ve bir süre sonra kırılıp yok olacaktır. Sonuçta kişisel gelişimimiz sınırlı kalacağı için bu durum ilişkilerimize de olumsuz bir biçimde yansıyacaktır.

Peki, birileri tarafından keşfedilmek ya da insanların farkımıza varmasının nesi kötü olabilir ki? Kişinin kendini kabul etmesi büyüyüp gelişmesi ve aynı zamanda dönüşüm ve değişimin kapılarını açması anlamına gelir. Carl Jung’un da dediği gibi; “Reddettiğiniz şeyler sizi kendine mahkum eder. Kabul ettikleriniz ise sizi dönüştürür.”

Some figure

Sık Sık Olumsuz Hislere Kapılmak

Hepimiz zaman zaman tam olarak ne olduklarını bilmesek de olumsuz ya da içinden çıkamadığımız hislere kapılırız. Olumsuz duygular öz güven problemlerine yol açar. Bu tür duygular çok farklı biçimlerde ortaya çıkabilir:

  • Genel olarak yaşama sevincinin eksik olması
  • Olaylara pozitif açıdan bakma konusunda sorunlar yaşamak
  • Kişinin kendinden nefret etmesi
  • Anksiyete
  • Ruh halinde ani ve abartılı değişimler
  • Nevrotik suçluluk
  • Abartılı davranışlar
  • Aşırı hassasiyet gösterme ya da hiperaktif davranışlar sergileme
  • Yetersizlik duygusu
  • Kendi kendini yıkıma sürükleme
  • Kronik kararsızlık
  • Mükemmeliyetçi olma

Yani hissettiklerimiz konusunda kendimiz hakkında çizdiğimiz imaj, gözden geçirmemiz gereken önemli detaylar arasında yer almaktadır. Çünkü eğer kötü hissediyorsak olumsuz duygulara kapılma olasılığımız olumlu hislerin ortaya çıkmasından daha büyük bir ihtimale sahip olacaktır. Örnek olarak utanç duygusu harekete geçmemize neden olabilir, korku bizi gerginleştirebilir, üzüntü ise büyük bir ihmal ve rahatsızlık durumuna yol açabilir.

“Zaman zaman kendimizi kontrol etmemiz kendimize verdiğimiz değer konusunda ipuçları verecek ve hislerimizi kontrol etmemize yardımcı olacaktır.”

Some figure

Öz Güven, Sahip Olduğumuz “Ben”in İskeletidir

Öz güven problemleri, önem verilmediğinde yenilgi ve başarısızlık hissine yol açar. Bu nedenle duygusal zeka üzerinde çalışmak, kendimize değer verme yollarını geliştirme ve bu yöntemleri kontrol etme açısından yardımcı olacaktır.

Değerler, gelenekler, yargılar ve kabul edişler varoluşumuzu ve davranış biçimlerimizi etkileyen faktörlerden bir kaçıdır. Bunlara ek olarak, diğerlerinin bizim hakkımızda nasıl düşündüklerine ilişkin inançlarımız ve algılarımız da oldukça etkilidir. Sağlıklı bir öz güvene sahip olmak için gerekli farkındalığı yaratırsak hayallerimizi gerçekleştirme fırsatını yakalayabiliriz. Bunun da ötesinde mutlu olma şansımız yükselir. Unutmayalım ki her şey, insanları sevmekle başlar.

“Mutluluk sahip olduğumuz bir şey değil, olduğumuz şeydir.”

– Angel Rielo

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.