Logo image
Logo image

Diyabet ve Bu Hastalığın Psikolojik Yönleri

3 dakika
İnsanlar genellikle diyabet hastalığının psikolojik yönlerini görmezden gelirler ve bu makalede bunlardan birkaçını vurgulayacağız.
Diyabet ve Bu Hastalığın Psikolojik Yönleri
Gema Sánchez Cuevas

Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas

Tarafından yazılmıştır Valeria Sabater
Son Güncelleme: 27 Aralık, 2022

Uzmanlar, hastalığın ilk keşfedilmesinden bu yana diyabet isimli problemin psikolojik yönlerini büyük ölçüde görmezden geldi. Bununla birlikte, bu hastalıktan muzdarip olanlar genellikle stres, ıstırap ve hatta depresyon yaşarlar.

Neyse ki, artık tüm bu çok sayıdaki faktörü dikkate alan yeni bir yaklaşım var. Doktorlar artık bir hastanın hayatının bu hayati yönlerine daha fazla önem veriyor.

Diabetes mellitusta yer alan metabolik değişiklikler, bir kişinin günlük yaşamını tamamen değiştirir. Bu nedenle, bazen ihmal edilen bir gerçek, tip 1 ve 2 diyabet ile akıl sağlığı sorunları arasındaki yakın bağlantıdır.

Uzmanlar, bu probleme sahip hastaların yaklaşık %50’sinin hayatlarının bir döneminde psikolojik bir rahatsızlık yaşayacağını tahmin ediyor. Dahası, diyabet hastalarının depresyona yakalanma olasılığı iki kat daha fazladır.

Bu hastalarda depresyon riskinin daha yüksek olduğuna dair kanıtlar var. Böylece, diyebiliriz ki, diyabet ile ilgili psikolojik yönler de her zaman için ortamdadır; açıktırlar ve ihmal edilemezler. Diyabetli kişilerde psikososyal faktörlerin göz ardı edilmesi, her bir diyabet hastasının ve ailesinin ihtiyaçlarına göre hazırlanmış doğru tedaviyi garanti etmemek anlamına gelir.

Profesyonellerin empati yeteneği ve yeterli seviyedeki eğitimi, bu insanların yaşam kalitesini artıracak doğru psikolojik tedaviyi yazmalarına yardımcı olacaktır.

Diyabet problemi ve psikolojik yönleri

Kronik bir hastalıkla yaşamak kimse için kolay değildir. Günlük alışkanlıkları, çevremizdeki insanlarla başa çıkma şeklimizi değiştirir ve hatta kendimize bakışımızı bile değiştirir. Diabetes mellitus, muhtemelen, bundan muzdarip olanların günlük yaşamlarını en çok değiştiren kronik hastalıktır.

Tip 1 diyabet genellikle çocukluk döneminde ortaya çıkarken, tip 2 diyabet dünyadaki en yaygın diyabet şeklidir ve tüm vakaların yaklaşık %90-95’ini oluşturur. Yetişkinlikte ortaya çıkar ve vakaların büyük bir kısmında beslenme alışkanlıkları da dahil olmak üzere sağlıksız bir yaşam tarzına bağlanabilir. Bu gibi durumlarda vücudumuz glikozu enerji kaynağı olarak kullanabilmek için yeterli insülin üretmeyi bırakır.

Bu yaygın metabolik bozukluğun tezahürüne yol açabilecek nedenlerin yanı sıra, diğer faktörleri de akılda tutmalıyız. Bu hastalığa bütüncül bir yaklaşım gereklidir. Pek çok doktor dikkatini diyabetin üretebileceği fiziksel-organik değişikliklere odaklıyor. Bunu yapmaları gerekse de, tıp uzmanlarının genellikle ihmal ettiği bir şey vardır: akıl sağlığı.

Some figure

Birçok Hastayı Etkileyen Bir Hastalık

Diyabetin sıklıkla neden olduğu psikolojik faktörler baskı, korku ve strestir. Bu, hastaların günlük olarak uğraşması gereken alışılmadık bir durumdur.

Hasta glikoz okumalarını izlemeli ve ne yapacağına karar vermelidir. Enjeksiyonların yanı sıra, hastalığın yönetimiyle ilgili sürekli bir günlük baskı vardır.

Hastalığın sürekli izlenmesine yönelik bu ihtiyaç, genellikle diyabet hastalarının benlik saygısını çok olumsuz yönde etkiler. Sıklıkla duygusal sıkıntıdan ve hatta yeme bozukluklarından muzdariptirler. Ek olarak, genellikle kendilerini çaresiz hissederler.

Some figure

Diyabet ve bu problemin psikolojik yönleri

Tip 1 diyabet hastalarının depresyona yakalanma olasılığı, hastalıktan muzdarip olmayanlara göre üç kat daha fazladır. Tip 2 diyabet hastalarının depresyona sahip olma olasılığı iki kat daha fazladır.

Anksiyete bozuklukları ile ilgili olarak, insidans oranları da eşit derecede çarpıcıdır. Diyabetik hastalar, hastalıktan muzdarip olmayanlara kıyasla %40 daha fazla anksiyeteye yakalanma şansına sahiptir.

Araştırmanın ortaya koyduğu gibi, bu durum aynı zamanda metabolik değişikliklere neden olur. Araştırmalar, diyabetin kendisiyle ilişkili enflamatuar değişikliklerin depresyon gelişimiyle bağlantılı olabileceğini öne sürüyor.

Proinflamatuar sitokinlerin beynin farklı bir alanıyla ve bu bozukluktan sorumlu nörotransmiterlerle etkileşime girdiği de keşfedilmiş durumda.

Diyabete Bütüncül Bir Yaklaşım İhtiyacı

Diyabetin psikolojik yönleri hafife alınmamalıdır. Psikolojik olarak iyi durumda olmayan bir kişi kendi hastalığına ait durumunu da yeterince kontrol edemez.

Doktorların, psikologların, beslenme uzmanlarının ve sosyal hizmet uzmanlarının hep birlikte kişinin ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olmak için birlikte çalıştığı bütüncül, yani başka ve yeni bir tür yaklaşıma ihtiyacımız var.

Hastalığın her alanında yeterli kaynak ve destek olduğu sürece, diyabet hastalığı, kişinin yaşam kalitesini sınırlamaz.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Bădescu, S. V., Tătaru, C., Kobylinska, L., Georgescu, E. L., Zahiu, D. M., Zăgrean, A. M., & Zăgrean, L. (2016). The association between diabetes mellitus and depression. Journal of medicine and life9(2), 120.
  • Pineda, N., Bermúdez, V., Cano, C., Ambard, M., Mengual, E., Medina, M., … & Cano, R. (2004). Aspectos Psicológicos y Personales en el manejo de la Diabetes Mellitus. Archivos venezolanos de farmacología y terapéutica23(1), 13-17.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.