Anne Babanın Vefatı - Bir Çocuğun Başına Gelebilecek En Kötü Şey
tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Sergio De Dios González
Babasını çok genç yaşta kaybeden Rafael Narbona sözlerine şöyle başlıyor:
“8 yaşımdayken, neredeyse 9 yaşındayken babamı kaybettim. Onun derin ve sevgi dolu sesini unutmadım. Ona benzediğimi söylüyorlar. Ama bizi farklı kılan bir şey var – babam iyimser bir adamdı.”
Bu hayatını ebediyen etkileyen bir durum. Bir çocuğa olabilecek en kötü şeyin ebeveynlerinin ölmesi olduğunun kanıtıdır.
Çocukluk döneminde, çocuklar ebeveynleri ile özel bir bağ kurarlar. Daha sık olmamakla birlikte, bu bağlar pozitif ve koşulsuzdur. Ebeveynleri sayesinde, çocuklar gelecekteki ilişkilerini şekillendirecek ilk ilişkiyi tecrübe ediyorlar. Onlara rol model olup destek vererek, bu insanlar çocuklarına hâlâ bilmedikleri bir yolu aydınlatmada yardım ederler… Unutmayın, çocuklar sadece yaşam oyunundaki çaylaklardır. Dolayısıyla, ebeveynlerinin genç yaşta ölmesi, onları çok derinden etkileyecek çok sert bir darbe olabilir.
Neden ben? Ailem ölmemiş olsaydı ne olurdu? Şimdiki hayatım hakkında ne demeleri gerekiyor? Verdiğim kararlardan gurur duyarlar mıydı ? Bunlar doğru ya da yanlış bir cevabı olmayan sorulardır. Yine de, birçok kez bu bireylere hayatlarının geri kalanında eşlik eder bütün bu sorular.
“Zihnimde, babamın artık benimle parkın etrafında yürüyemeyeceğini düşünmek akıl almazdı.”
– Rafael Narbona
Bir ebeveynin ölümü kalıcı bir iz bırakır – acı bir yara izi ya da hiç kapanmayan bir yaradır bu.Rafael Narbona henüz 8 yaşındayken babasını bir kalp krizi nedeniyle kaybetmenin ne kadar zor olduğunu hatırlıyor. Bu beklenmedik olay karşısında hiç bir şey anlayamıyor oluşu kendisine “Neden ben?” sorusunu sormasına neden oldu. Diğer çocuklarla birlikte yaşamın tadını çıkarması gerektiği teneffüs zamanlarında o, yalnız kalmayı istiyordu.
Bir yetişkinin bakış açısına göre, çocukların genellikle işleri çabuk unutabileceğini düşünebilirsiniz. Bununla birlikte, önemli yaşam olayları için durum böyle değildir. Bir çocuk, onlara yoğunlaşan her şeyi büyük bir yoğunlukla deneyimler. Ve her olayın geride bıraktığı baskıyı silmek çok zor olur. O anın hüznü, diğer çocukları ebeveynleriyle görmek ve bu yeni, bilinmeyen, acı veren ölüm gerçeğinin reddedilmesi çocuğun hayatının geri kalanı boyunca sürüp gidebilir.
Bir ebeveynin ölümü, kişiye bağlı olarak az ya da çok sürecek olan ardışık aşamalarla bir keder sürecini başlatır. Aynı zamanda durumdan ne kadar etkilendiğine de bağlıdır. İlk öfke, öfke ve inkar sonra üzüntü ve kabul ile ikame edilmelidir. Rafael Narbona’nın durumunda öfke ve öfkenin ortadan kaybolması biraz zaman almıştır. Özellikle ergenlik döneminde çok yoğun hissetmiştir bu duyguları.
Bir çocuk için, canlı varlıkların öldüğünü ve bunun asla geri dönmeyecekleri anlamına geldiğini kavramak çok zordur.
Otorite figürlerine karşı isyan ve sokağa çıkma yasaklarına saygı göstermemek bazen eğitim eksikliğinin bir göstergesi değildir. Bazen bir bireyde yaşayan korkunç bir acıya işaret eder. Onların iç dünyaları tarafından hala reddedilen bir şeye karşı mutsuzluklarını tezahür etmenin bir yoludur.
Huzurlu nostaljiye dönüşen hüzün
Bir ebeveynini kaybeden her çocuk gibi, Narbona da öfke şeklinde açığa çıkan dünyaya karşı sürekli bir mücadele halinden bir dönüşüm yaşamıştır. Tıpkı babası gibi bir profesör, gazeteci ve yazar oldu. Yaşadığı acı içinde babasını idealize etti. Öyle ki onun adımlarını izlemeye karar verdiği bir dönüm noktasına ulaştı. Yine de üzüntüsü geçmemiştir. Babasını kusurlu ama gerçek biri olarak görmesini sağlayan bir iyileşme süreci yaşadı.
Bir ebeveyn öldüğünde, çocuk sevdiklerinden onu koparmış olan dünyaya karşı isyan ederken idealize edilmiş imajlara tutunmaya eğilimlidir. Bazen derin köklü bir arzu nedeniyle kaybettiği ebeveynin ayak izlerini takip eder. Onların yerine geçme değil, sevdiği o insana daha yakın hissetme arzusudur bu. Ancak ailesindne biri almış olan o dünyaya karşı hâlâ derin bir üzüntü ve güceniklik vardır.
Bir aile üzüntülerini asla gizlememelidir. Çocukları bu yas sürecine dahil etmek pozitif olacaktır.
Çocuklar, erken yaşlarda ebeveynlerinden birini kaybederlerse çok acı çekerler. Dolayısıyla, onların duygularını ifade etmelerine, onlarla ilgili konuşmalarına ve kendilerini nasıl hissettiklerine izin vermek önemlidir. Bu, duygularını bir anlam veya amaç edinmeden içlerinde durgunluktan uzak tutmaya yardımcı olur. Bu durumlarda, duyguların yaşamlarının daha sonraki aşamalarında ortaya çıkması büyük olasılıktır. Ayrıca daha güçlü ve daha öfkeli bir şekilde çıkacaktır bu hisler. Bu noktada, çocuğa yardım etmek için daha az şansımız olacaktır.
Yaşananları engelleyemeyiz, ama her darbeyle daha fazla güç kazanabiliriz. Bu, öğrenmek ve daha esnek olmak için bir fırsat olacaktır. Kendi hızımızda olgunlaşmak. Hayatın size karşı olmadığını fark etmek. Hayat olduğu gibidir sadece, rastgele ve kimi zaman da kaprisli. Nihayetinde, kabullenme sayesinde kaybedilen ebeveyn için hissedilen üzüntü ve özlem, huzurlu bir nostaljiye dönüşecektir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.