Anna Freud'un En Ünlü 5 Sözü
Anna Freud, babası Sigmund Freud’un bıraktığı mirası devralan bir psikoanalistti. Bununla birlikte, çalışmaları neredeyse tamamen çocuklara yönelikti. Bunun böyle olması gayet normal bir durumdu çünkü Anna’nın kendisi de çok çalkantılı bir çocukluk geçirmişti.
Anna dünyaya geldiği andan itibaren, annesi zaten çocuk büyütmekten bıkmıştı. Hali hazırda beş çocuk doğurmuş olduğu için, bir altıncısına kendisini adayamıyordu.
Bu nedenle, Anna’nın, kendisini “psikolojik anne” olarak tanımladığı bir mürebbiyeyi işe aldı.
Anna Freud, kendi babasıyla psikolojik analizler yaptı. Tarihin en önemli adamlarından birinin takipçisi ve çocuğu olması, onun için çok zor olmuştur.
Klasik psikanaliz öğretisini takip etmesine rağmen, Anna Freud’un aşağıda paylaşacağımız sözleri daha hassas bir tarafı ortaya çıkarıyor. İşte onun en ünlü sözlerinden bazıları:
“Bazen en güzel şey, beklenmedik ve hak edilmemiş bir şekilde dolayısıyla gerçekten de bir hediye olarak elde edilen şeydir.”
– Anna Freud
1. Annesi, Anna Freud’un alıntılarında ortak bir tema
Anne figürü, her bir insanın yüreğinde güçlü bir ağırlığa sahiptir. Bu nedenle, Anna Freud’un bazı sözleri, bu ağırlığa atıf yapar şekildedir. Örneğin, bu aşağıdaki söz, bunları çok iyi bir şekilde temsil eder.
“Ebeveynlerin duyguları etkisiz ya da çok kararsız olduğunda ya da annenin aklı başka bir yerde olduğu zaman, çocuklar kendilerini kaybolmuş hisseder.”
Bunun kendi psikanalizinin sonuçlarından biri olduğunu söyleyebilirsiniz. Her ne kadar, yukarıda ifade ettiği fikri, kendi yaşantısına uygulamış olsa da, Anna’nın düşüncesinin evrensel geçerliliği de vardır. Ailesinin kalbinde yer bulamayan bir çocuk, dünyada da kendisi için bir yer bulmaz.
2. Temel bilgiler hakkında
İşte Anna Freud’un çocukluk travmalarından, annesinin sevgisinden yoksunluğuna ışık tutan başka bir alıntı.
“Kendim için istediğim şey çok daha ilkel bir şeydi. Muhtemelen sadece temasta olduğum kişilerin sevgisi ve benim hakkında iyi düşünmeleriydi.”
Duygusal olarak bir takım eksikliklerle büyümüş olanların yüreklerinde, derin bir boşluğun oluşması gayet normaldir. Dolayısıyla, sevginin belli edilmesi ve başkalarının onayını almak çok önemlidir. Bunu Anna Freud’un pek çok sözünde görüyoruz: hiç sahip olmadığı bir sevginin arzusu.
3. Memnuniyetsizlik ve yaşam
Hayat, sadece Anna Freud’un değil, tüm insanlığın yaşamı, ebedi bir memnuniyetsizlik ile damgalanmıştır. Psikanaliz, tamamen iyileşmesi imkansız bir hastalığın var olduğunu iddia etmektedir. Yaşam, o kadar ucu başı bucaksız tutkuların peşinden koşmamızı ister ki, hoşnutsuzluk içimize kadar işler.
Anna Freud’un en iyi bilinen sözlerinden biri de budur:
“Eğer bir şey sizi tatmin etmiyorsa, şaşırmayın. Zaten hayat da böyle bir şeydir.”
Yaşamak, boşluklar ve çelişkilerle uğraşmak demektir. Memnuniyetsizlik yaşamın kendisinin bir parçasıdır.
4. Dünyayı değiştirmek
Her ne kadar, Anna Freud’un sözlerinden birçoğu az ya da çok acı çeken bir ruh gösteriyor olsa da, onun içinde büyük bir umut vardır. Bu, eserlerinde ve sözlerinin çoğunda görülebilir. İşte onlardan biri:
“Dünyayı güzelleştirmeye başlamadan önce, kimsenin bir an bile beklemesinin gerekmediği ne güzel bir gerçektir.”
Bu söz, Anne Freud’u, özellikle babasının akılcı kötümserlik yaklaşımından uzaklaştırıyor. ‘Gelecek bir İllüzyondur’ (The Future is an Illusion) kitabının yazarı, dünyanın muhtemelen değişmeyeceğini öngörüyordu.
Öte yandan Anna, insanlığa büyük bir umut aşılayarak, ulaşılabilecek yapıcı değişiklikleri yansıtıyor.
5. Hata ve gerçek
Anna Freud’un alıntılarının çoğunun felsefi bir yanı vardır. Evrensel temalara atıfta bulunup, düşüncelerinin başka bir yönünü görmemize izin verir. Bu sayede, bireyin analizinden yola çıkarak, toplum bazında bir çıkarıma doğru gider. Örneğin:
“Bir hata, toplum tarafından yapıldığı zaman, bir gerçeğin gücünü kazanır.”
Bu söz, bireyin üzerinde var olan grubun gücü üzerine yoğunlaşıyor. Yani, toplumun bir dereceye kadar gerçeklik kazandırdığı bir mekanizma.
Eğer bir hata, bir çok insan tarafından yapılırsa, hayali bir gerçeklik yaratır. Bu yolla, aklın gücü üstün gelmez, kolektif, yani toplumun gücü, daha baskın bir hal alır.
Anna Freud, psikanaliz alanı üzerinde büyük bir etki yapmıştır. Her ne kadar babasının gölgesinden kalmaktan kurtulamasa da, son derece önemli bir figürdür. Anna Freud, okunması ve bilinmesi gereken bir düşünürdür.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.