Anlamlı Yaşam ve Logoterapi

Kimi zaman kaos içindeki bir dünyada kendimizi hayatın anlamını bulmak zorunda hissederiz. Bunu başarmak, ruh sağlığı ve Viktor Frankl zamanında yaratılmış olan logoterapinin temel gereksinimlerinden biridir.
Anlamlı Yaşam ve Logoterapi
Valeria Sabater

Yazan ve doğrulayan psikolog Valeria Sabater.

Son Güncelleme: 14 Aralık, 2021

Anlamlı yaşam, varlığımızı mutluluğu aramaya yönlendirmek demek değildir. Anlamlı yaşam, bir amaç bulmak ve bu amaca kendimiz adamak demektir. Bu her şeyden önce kendimiz, sahip olduklarımız ve çevremizdekiler hakkında iyi hissetmektir. Ne eksiği ne de fazlası… Ancak günlük yaşantımızda bu varoluşsal hedefe tüm zihnimiz, kalbimiz ve gözümüzle odaklanmak pek de kolay değildir. Çünkü çoğu zaman bunu son derece saçma buluruz.

Stres söylenceleri ve kaygı baskısı bizi endişeler, olumsuzluklar ve belirsizliğin gölgesi ile adeta doldurur. Peki sadece bu gerçeklikler içinde yaşarken hayatın anlamını bulmamız nasıl mümkün olabilir? Evet, bunun oldukça karmaşık bir durum olduğunu kabul etmek gerekir. Psikanalist Erich Fromm’un da dediği gibi, hayatın anlamı aslında kişinin kendisiyle yaşamayı bilmesinden daha fazlası değildir.

Psikolojik sağlığın doğru anahtarı ve gerçek sırrı işte tam da budur: İçsel uyum ve dengemizi yakalamak için çalışmak… Böyle bir şey kişinin gelişimini, kendini iyi bir şekilde tanımasını ve ayrıca Viktor Frankl’a ait logoterapinin temel varsayımlarını uygulamasını gerektirir.

Şimdi konunun detaylarını inceleyelim.

duvarda oturan bir adam

Logoterapi: Anlamlı Yaşamayı Öğrenmek

Genelde insanlar hayatın anlamı üzerinde yalnızca olumsuz durumlarla karşı karşıya kaldıklarında düşünürler. Bu tür anlarda hep o klasik soru akla gelir: “Neden bunlar başıma geldi? Tüm bunların anlamı ne?” İşler yolunda değilken ve kader ağlarını örmüşken bile çok az şey bir insanın bu sorulara cevap vermesi, yani hayatın anlamını bulması kadar önemli ve etkilidir.

Kıbrıslı Zenon tarafından M.Ö. 301 yılında kurulan felsefe okulunun üyeleri stoacılar, mutluluğun başımıza gelenleri kabul etmekten geçtiğini ileri sürmektedirler. Ancak şu gerçekle yüzleşelim… Olumsuzluklarla yüzleştiğimizde bile bunu nasıl başarabiliriz? Fikir güzel görünüyor ve kulağa hoş geliyor ancak yaşadıklarımızı bilerek ve isteyerek kabullenmek her zaman kolay değildir. Bu nedenle kaybettiğimiz şeyler ya da başımıza gelenlere karşı direnç göstermek, kızmak ve acı çekmek oldukça yaygın olarak görülen durumlar arasında yer almaktadır.

Stanford Üniversitesinde psikiyatr dalında bir profesör olan Irvin David Yalom, anlamlı bir biçimde yaşamanın insanın zaman içinde öğrendiği bir şey olduğunu açıklamaktadır. Sanki bir an gelir ve insanlar kendilerine dair iç gözlem yapmak ve daha sonra gerçek anlamda uygun olan şeyleri bularak ihtiyaçları ile bir bağlantı kurmak için gerekli o adımı atarlar.

Er ya da geç hayatın çözülmesi gereken bir problem değil, kabul edilmesi gereken bir gizem olduğunun farkına varırız.

Anlamlı Yaşam Ne Demektir?

Anlamlı yaşama konsepti ile en fazla ilgilenen ve bu konu üzerinde çalışan isimlerden biri Viktor Frankl olmuştur. Ona ait bir terapötik yaklaşım olan logoterapinin temel dayanak noktalarından biri anlamlı yaşamdır. Viyanalı psikiyatra göre varoluşsal bir anlamı bulma arzusu çoğumuzun bir noktada mutlaka hissettiği bir duygudur. Bu anlamı bulmak zor anlarda kişiye yardımcı olan önemli bir araçtır.

  • İlk olarak anlaşılması gereken nokta, her insanın kendi hayatının anlamını bulmak için çalıştığı gerçediğidir. Yani bu yolculuk her bir insana özel ve ona ait bir süreçtir. Ayrıca bu süreç zaman içinde değişiklikler de gösterir. İçinde bulunduğumuz durumlara ve kendimiz için belirlediğimiz hedeflere bağlı olarak, o içsel duyu bir şekilde değişkenlik gösterecektir.
  • Benzer şekilde bu arayış insanoğlu için bir tür motivasyon kuvvetidir. Kendimize şu soruyu her soruşumuzda dikkatimizi gerçek benliğimizi araştırmaya yönlendiririz: “Şu anda benim için en önemli olan şey ne?” Yani aslında bu şekilde bir tür kendi kendimizi tanıma egzersizi ile yüzleşiriz.
  • Anlamlı yaşamak aynı zamanda bizleri geçmişimize ve bugünkü tecrübelerimize değer vermeye zorlar. Yani bu kavram, bizim için her zaman önemli olan şeyler (değerlerimiz) ile hayattan beklentilerimiz (hayallerimiz) arasında bir ahenk yakalamak demektir.

Hayata anlam kazandırmak psikolojik açıdan sağlıklı bir insan olmamıza yardımcı olur. Çünkü bu boyuta netlik kazandırınca, varlığımız için bir neden bulur, her sabah kalmamıza bir anlam katar, inanacak, savaşacak ve heyecanlanacak bir şeye sahip oluruz.

denize bakan bir kadın

Anlamlı Yaşam ve Viktor Frankl’dan Bir Miras: Logoterapi

Viktor Frankl ismini bilmemizin en temel iki nedeni vardır: II. Dünya Savaşında iki toplama kampından sağ çıkması ve İnsanın Anlam Arayışı adlı meşhur kitabın yazarı olması. Bu aşamada onun psikiyatri alanında önemli bir profesör olduğunu ve bu alanda 30’dan fazla kitap yazıp dünyanın neredeyse her yanındaki üniversitelerinde 210 civarında konferans verdiğini de hatırlamamız gerekir.

Frankl’ın geride bıraktığı en dikkat çekici miraslarından biri şüphesiz logoterapidir. Bu terapi, Freud’un psikanalizinden sonra üçüncü Viyana terapi okulu programına dahil edilmiştir. Bu psikolojik yaklaşımın ardında yatan itici güç insanların anlamlı bir biçimde yaşamalarıdır. Frankl, hastalarının bu hedefe ulaşabilmelerini şu şekilde sağlamıştır.

Bir Bedene, Zihne ve “Ruha” Sahipsin

Viktor Frankl’ın terapisi teolojiye dayanmıyordu. Yani dinsel ögeler içeren bir terapi değildi. Ruh kavramı, kişinin gerçek özüne işaret eden bir metafordu. Ona göre her bir insan geçmişini içeren bir bedene, zihne ve ruha sahiptir. Bu geçmişte sesimiz, değerlerimiz ve kişiliğimizin bulunduğu içsel bir köşe bulunur. Amaçlarımızdan biri işte bu üç boyutun birbiri ile uyumunu sağlamak olmalıdır.

İyi Ya Da Kötü Yaşadığın Her Şeyin Bir Anlamı Vardır

Mutluluk, belirsizlik, terslikler, sakin geçen günler, tutku, korku… Yaşadığımız her bir anın kendine ait bir anlamı vardır. İşte yapmamız gereken şey bu anlamı tanımlamaktır.

Kendi Anlamına Göre Hayatını İstediğin Gibi Yönlendirme Konusunda Özgürsün

Bazen içinde bulunduğumuz durumlar belirli gerçeklerin esiri konumuna düşmemize neden olabilir. Evet, bu doğrudur. Örneğin terk edilmek bizi yalnızlık içinde bırakır ya da çok kritik bir anda işimizi kaybetmemiz zorluklar ve belirsizlikler içinde kalmamıza neden olur. İşte bu tür durumların ortasında her birimiz istediğimiz yolu seçmekte ve kendi yaşamsal anlamımıza giden yolculuğa yeniden başlamakta özgürüz oluruz. Ancak bu yolculuğa çıktığımız zaman mutluluğa ulaşabiliriz.

Anlamlı yaşamak bizi tanımlayan şeyleri takip etmeye kendimizi adamakla mümkündür. Bu sayede yaşantımızın karanlık anlarında bile kendimizde ihtiyaç duyduğumuz cesareti bulabiliriz. Günlük yaşantımız zaten özümüzden ve Viktorl Frankl’ın bahsettiği o ruhtan uzaklaşmak için yeterince karmaşa ile doludur. Bunu aklımızdan hiçbir zaman çıkarmayalım.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Frankl V (1994). El hombre en busca de sentido, Herder, Barcelona.
  • Frankl V (1991). A pesar de todo, decir sí a la vida. Herder, Barcelona, 
  • Frankl V (2002). Psicoanálisis y existencialismo. Herder.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.