Logo image
Logo image

Başkalarının Hatalarından Ders Alamazsın

3 dakika
Başkalarının Hatalarından Ders Alamazsın
Son Güncelleme: 30 Aralık, 2016

Öğrenmek çok etkileyici bir süreçtir. Ama, etkileyici demek öğrenmenin hep çok zevkli veya çok kolay olduğu anlamına gelmez. Bir şeylerle zamanın gerektirdiği kadar derinlemesine baş etmeye her zaman hazır olduğumuzu da göstermez.

Bu öğrenme sürecine gözlerimizi ilk kez açıp dünyayı inceleyerek, şaşkın bir biçimde çevremizde olup bitenleri izleyerek başlarız. Aile üyelerimiz ne kadar sevimli olduğumuzdan bahsederken biz başka şeylere odaklanırız.

Bir nesne ortaya çıkarken ve gözden kaybolurken izleriz ve aynı obje olduğunu varsayarız. Bir şeyler görüş alanımızdan çıksa bile var olmaya devam ettiklerini varsayarız. Diğer herkesin birbirini anladığı ortak bir dilde konuştuğunu fark ederiz, bizim çıkardığımız saçma seslerle değil.

Böylece, iletişimin bu yönünü öğrenmeyi amaçlarız, çünkü biz aynı zamanda paylaşmanın da, bir şeyler istemenin de, fikirlerimizi paylaşmanın da deneyimini yaşamak istiyoruz.

Some figure

Kısa zamanda bu gözlemlerimize deneyler eklemeye başlarız. Bir kaşık dolusu bebek mamasını veya bir alıştırma bardağını yere fırlatarak yer çekimi denen o muhteşem şeyi öğreniriz.  Tabii ki bu kızgın anne ve babamızdan da dedelerimizin durumu kafaya takmamasından da daha ilginç bir şeydir.

Biz büyürken, ebeveynlerimiz de bizimle beraber büyümeli. Elbette bu iki gelişme de basit değil, çünkü doğal olarak ebeveynler çocuklarını korumak ister. Ama aynı zamanda çocuklar da hep daha fazla özgürlük ister.

Anne ve baba, bir gün çocuklarının yuvalarını terk ettiklerini ve kendi başlarına deneyimleyecekleri pek çok şey olduğunu fark ederler. Bununla birlikte, ebeveynlerin bazı şeylerin hala kendi kontrolleri altında olduğunu anlamaları daha da zordur. Nihayetinde çocuklarının bazı şeyleri kendi başlarına öğrenmesi gerektiğini bilirler.
 

Some figure

Öğrenmenin tadı

Eminim ki ergenlik çağındaki bir kişi aşk hakkındaki tüm edebi eserleri okuyabilir, ama kendisi yaşayana kadar asla gerçek anlamda öğrenemez. Elbette, aşkın bir çok tanımı mevcut, ama biz onları ancak aşkı kendimiz de deneyimlediğimizde tanıyabiliyoruz. Onu deneyimlemeden önce, dünya dışından gelen yabancı bir şey gibi görünür.

Benzer şekilde, ancak birinci elden yaşayarak ve görerek alabileceğiniz dersler vardır. Peki ya neden? Çünkü bu dersler bizimle ilgilidir. Onlarla doğrudan etkileşim halindeyiz. Tüm bunlar olgunluğa erişmemiz ve kendi yolumuzu keşfetmemiz adına geliştirmemiz gereken karışık duygusal süreçlerdir.

Başka bir deyişle, ne kadar benzer genlere sahip olursak olalım, belirli bir miktar toleransa sahibiz. Dünyayı kendi yeteneklerimizle öğrenmek zorundayız, başkalarının nitelikleriyle değil.

Kendi aşk, nefret ve güvensizlik tanımlarımızı oluşturmaya ihtiyacımız var. Herkesin tanımının birbirine çok yakın olduğu gerçeğinin bununla bir ilgisi yoktur. Fark yaratacak olan detaylardır. İyi niyetle bize tavsiyeler veren insanlar değil, kendimiz olmamızı sağlarlar.

Some figure

Tabi bazı kaçınılmaz acılar da var. Mesela, dostluğun ilk büyük hayal kırıklığı gibi. Başkaları bize bir kişinin kötü olduğunu ve bize iyi gelmeyeceğini söyleyebilir, ama bizim kanıta ihtiyacımız olacaktır. Kaşığı yere bizim fırlatmamız gerekiyor, başkalarının kaşığın düşeceğini söylemesi bizim için yeterli olamaz.

Gerçekten de bu hayal kırıklığı dönemini öğrenmek zorundayız, çünkü sonrasında akıllı davranmamız gerekecek. Evde acıyı hafifletmeye çalışacağımız birkaç günden çok daha fazlasının tehlikede olup olmadığını bizim bilmemiz gerekiyor.

Deneyimlerimizi sınırlayabilir miyiz?

Tabii ki, öğrenme sürecinde bir takım sınırlar vardır. Örneğin, birinin kendini köprüden atmasına her zaman engel olmalıyız. Ama görünüyor ki bu sınırlar pek çok zaman özgürlükçü olmaktan çok kısıtlayıcı olma eğiliminde.

Bu sadece birini öğrenmesi gereken bir şeyi öğrenmekten alıkoyabileceğimiz için değil, pek çok durumda bir dersin bizden olabildiğince uzakta alınmasını sağlayabileceğimizden dolayı önemlidir.

Öğrenme sürecindeki kişi, bizim onu bir şekilde etkilemeye çalıştığımız korkusuyla gereksiz yere geri çekilebilir. Bu, gerçekten ihtiyaç duyduğunda ona yardım etmemizi engelleyebilir. Ve bu sizi günden güne daha da uzaklaştırır, ta ki iki yabancıya dönüşene kadar.