Birini kaybettiğimizde, gerçekten ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz. Bunun nedeni, çok genç yaştan itibaren belirli durumlarda nasıl davranacağımızın öğretilmiş olmasıdır. Bize bir şeylere nasıl sahip olacağımız, nasıl konuşacağımız vs. öğretilmiştir. Fakat hiç kimse değer verdiğimiz biri gittiğinde ve acı üzerimize çöktüğünde ne yapacağımızı öğretmemiştir.
Burada toplumun ve ailemizin acının üstesinden gelme adına bize aşıladığı 6 yanlış fikri ele alacağız. Bakalım bunlardan herhangi biri size de tanıdık gelecek mi?
“Ne acı çekmeyle aşkı karıştırın, ne de acıyı unutarak yenin…”
-Margarita Rojas-
1. Eski sevgilini başka biriyle çıkarak unut
Bize bir kaybı unutmak için basitçe kaybolanın yerine başka bir şey koymamız gerektiği öğretilmiştir. Mesela, bir evcil hayvanımız ölürse yenisini alırız.
Bundan aldığımız mesaj, birinin yerine başka birini bulmanın acıdan kurtulmak için aradığımız ferahlığı sağlayacağıdır. “Denizde çok balık var” deyişini hiç duydunuz mu? Özellikle bir ayrılık durumundan sonra bunu birisine söylemiş olabilirsiniz, ya da bu küçük tavsiye size verilmiş olabilir. Fakat gerçekte bunu duymak sizi daha iyi hissettiriyor mu, yoksa sonrasında daha kötü mü hissediyorsunuz?
Bize bu kadar çok şey ifade eden birinin yerine başka birini koymaya asla ama ASLA çalışmamalıyız. Başka bir ilişki ya da partner zamanla gelecek olmasına rağmen, asla eskisinin aynısı olmayacaktır. Niçin acımızdan kaçmaya çalışalım ki? Onunla başa çıkamayacak kadar zayıf mıyız?
2. Acı çektiğinde yalnız çekersin
Birisi ağlarsa, yalnız bırakılır; acı çekiyorsak kendi başımıza kalmak isteriz; bize öğretilen budur. Toplum içinde asla ağlama, duygularını baskıla!
Acı çekerken ağlamak istersek bunu kuytu bir yerde yaparız. Herkesin içinde duygularımızı sergilemek utanç vericidir. Üzüntü, mutlulukta olduğu gibi arkadaşları davet etmez. Bütün bunların neticesi: üzüntünün iyi bir duygu olmadığına inanmaya şartlanmışızdır. Fakat aslında sadece başkasının üzüntüsünden rahatsızlık hissedenlerce kötü kabul edilir. Geri kalanlarımız içinse, üzüntü diğer duygular gibi kaçınamayacağımız bir durumdur.
3. Zaman her şeyin ilacıdır
Bu da her şeyin zamanla unutulacağı ve acının kaybolacağını anlatan yaygın bir deyiştir. Gerçekte ise bu, terk edip giden kişinin kim olduğuna ve sizin için ne ifade ettiğine bağlıdır.
“Zaman her şeyin ilacıdır” deyişinde biraz olsun gerçek payı vardır, çünkü çoğu durumda biraz zaman geçince acı tazeykenki kadar üzgün hissetmeyiz. Fakat bu bizim “iyileştiğimiz” anlamına gelmez. Oğlunu kaybeden bir annenin acısı belki de hiçbir zaman tamamen iyileşmeyecektir. Acı tamamen yok olmadan ya da iyileşmeden yıllar geçebilir. Bu sebeple, zaman içinde acıyla yaşamayı öğreniriz dersek daha doğru olacaktır.
4. Bir hafta içinde daha iyi hissedeceksin
Acı gerçekten belli bir süre sonra geçer mi? Acı kişiseldir. Bazıları için bir hafta sürerken, bazıları için aylar, bazıları içinse yıllarca sürebilir. Acıyı önemsememek ve belli bir süre içinde geçip gideceğini söylemek düşüncesizce olabilir ve acı çeken için fazladan ızdıraba yol açabilir.
Birini kaybettiğimizi unutmayız. Unutmanın alacağı zaman kişiye bağlıdır. Acının üstesinden istediğimiz zaman değil ancak hazır olduğumuzda gelebiliriz.
5. Sadece kafanı dağıtmaya ihtiyacın var
Yaygın inanca göre kafayı dağıtmak bizi sakinleştirip iyileştirir. Yanlış! Meşgul olmak yaralarımızı ne kadar iyileştirirse kafamızı da o kadar dağıtır. Duygularımız kandırılamaz. Acımızı erteleyebiliriz, fakat gideremeyiz. Eninde sonunda, üstelik çoğu zaman daha şiddetli olarak geri döner.
Acınızı kabullenin, bırakın aksın gitsin. Duygularınızdan dikkatinizi dağıtarak kurtulmaya çalışmayın. Onu kabul edin, hissedin ve onunla uzlaşmaya varın. Doğal olan bir şeyi reddedemezsiniz, o yaşanmak zorundadır. Onu istemeseniz, ona isyan etseniz, onu göz ardı etmeye çalışsanız bile acı yine de sürecektir.
6. Güçlü ol!
Bir kaybın ardından direnip güçlü olmamız gerektiğine, böylece tamamen yıkılmayacağımıza inanırız. Gerçekte ise, bu prensiplere sıkı sıkı bağlı olanlar, çoğu vak’ada ilk yıkılanlar olur. Niçin? Çünkü acıyı içlerinde tutarlar. Güçlü bir görüntü verirlerken içten içe acı çekmektedirler.
Bir kayıp, korkutucu bir zayıflığa yol açabilir. İnsanlar fark etmesin diye onu çoğu zaman saklamaya çalışırız. Niçin zayıflıklarımızı gösteremeyiz? Öyle olmadığımız halde niçin güçlü bir görüntü vermeye çalışırız? Çünkü taştan değiliz! Hisseder, endişelenir ve acı çekeriz. Sahte görüntü vermeyi bir kenara bırakmak bizim için daha iyi olacaktır.
Çoğumuz acıyla ilgili bu 6 yaygın inançtan derin şekilde etkilenmişizdir. Bunlardan biri size tanıdık geldi mi? Hiç duygularınızdan sıyrılma, acınızı kafanızı dağıtarak unutma, aslında zayıf hissederken güçlü olma ihtiyacı duydunuz mu? Acımızla uzlaşmaya varıp aslında bizi daha savunmasız bırakacak bu inançlardan kaçınmalıyız. Acı bizi zayıflatmaz, en çok neyi ve kimi umursadığımızın farkına varmamızı sağlar.
p>Bugünlerde birçok yalan ya da eksik haberle karşılaşıyoruz, bunu birçoğunuz “yalan haber” ya da asparagas olarak da biliyor olabilir. Yanlış bilgilendirme günümüzde çok yaygın hale geldi ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu hiç ayırt edemez hale geldik. Ama insanların yaşadığı sürece…
p>Bazen insanlar başka yetenekler geliştirmek veya zamanlarını farklı aktiviteler yaparak geçirmek istediklerini düşünürler. Ancak, “uçmaya gidiyorum” veya “bir değişikliğe ihtiyacım var” dedikleri zaman, etraflarındaki insanların kendilerini desteklemediğini keşfedebilirler.
Robert Cialdini, Arizona Üniversitesinde (ABD) tanınmış bir psikolog ve araştırmacıdır. 1984 yılında ilk kitabı olan Etki: İkna Psikolojisi’ni yayınladıktan sonra uluslararası ün kazandı. Robert Cialdini, üç yıl boyunca gizlilik ve aldatmaya dayanarak bu kitap üzerinde çalıştı. Araba galerilerine, telefon pazarlama…
Çözümsüz Çelişki Teorisi, antropolog Gregory Bateson ve Kaliforniya Palo Alto’daki araştırma ekibi (1956) tarafından geliştirilmiştir. Sistematik bir bakış açısı ile çerçevelenir ve biriyle iletişim kurduğunuz zaman çakışan mesajlar aldığınız tüm durumlardan bahseder. Şizofreninin psikolojik kökenlerini açıklamaya çalışmak için bu teoriyi…
Risk almaktan hoşlanan bazı insanlar var. Sağlıklarını, fiziksel iyiliklerini, hatta mali kaynaklarını, düzenlerini vb. riske atan insanlardan bahsediyoruz. Riske ilgi duymak ayrıca uygun koruma olmadan cinsel ilişkiye girmek gibi şeyleri de içerir. Diğerleri arasında, elbette, çok hızlı araba sürme, sarhoş…
Çarpıcı bir ilerleme kaydetmek için motivasyonel görüşme amacıyla kısa sürelerde birkaç metot denenmiştir. Birkaç faktör sayesinde başarılı olmuştur. Sabırla insanlar arası ilişkileri kolaylaştırmıştır. Verimliliği bilimsel olarak kanıtlanmıştır ve işbirliğiyle geliştirilmiştir. Günümüzde motivasyonel görüşmeye birçok alanda başvurulmaktadır. Danışanlar, hastalar, öğrenciler, vasiler,…