Logo image
Logo image

Zihin Teorisi: Empatinin Kökeni

3 dakika
Zihin Teorisi: Empatinin Kökeni
Tarafından yazılmıştır Alejandro Sanfeliciano
Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Zihin Teorisi kendi zihninizle başkalarının zihnini ayırt edebilme yeteneğidir. Başkalarının davranışlarını, onlara atfettiğiniz ruhsal durum aracılığıyla yorumlar ve tahmin ederiz. Burada ruhsal durumdan kasıt bir kişinin düşünceleri, hisleri, inançları, istekleri v.b. olabilir.

Şu örneği düşünün, diyelim ki pencereden dışarıya bakıyorsunuz ve komşunuzun evinden çıktığını gördünüz. Komşunuz birkaç adım ilerledikten sonra ceplerini yokladı, geri döndü ve eve tekrar girdi. Büyük ihtimale bu davranışı anlamakta zorluk çekmezsiniz – belli ki evde bir şey unuttu. Bunun nedeni onun beynine girip davranışını yorumlayabilmeniz. Psikolojide, bu yetenek zihin teorisi olarak bilinen şemsiyenin altında yer alır.

Zihin teorisi – kavram bir sistem

Zihin teorisi, insanları, kavramlara dayanarak gerçek hakkında sezgisel teoriler üreten canlılar olarak gören konstrüktivizm (oluşturmacılık) anlayışına dayanır. Bu, zihin teorisinin temelinde beyin hakkındaki tüm fikirlerin ve düşüncelerin büyük bir kavramsal sistem oluşturduğu inancının yattığı anlamına gelir. Kavramsal sistem, net bir tanımı olmayan, ilişkili kavramlar ağının oluşturduğu bir şeydir.

Some figure

Bu kavramsal sistem hakkında anlamamız gereken iki temel nokta vardır: 

  • Yorumsaldır – ruh durumunu temsil etmek ve bu bilgi etrafında bir gerçeklik inşa etmek için kavramları kullanırız.
  • Çıkarımsaldır – kavramlar arasındaki mantıklı ilişki, sebep ve sonuç aracılığıyla gelecekteki davranışları açıklamamızı ve tahmin etmemizi sağlar.

Bu yüzden, zihin teorisini, kavramsal sistemlerin ve çıkarımların desteğiyle, davranışları yöneten, yorumlayan ve tahmin eden bir bilişsel sistem olarak tanımlayabiliriz. Bu tanım zihnin algı ve davranış arasında bir aracı olduğunu ifade eder. Eğer kendi zihninizde başkasının davranışını canlandırırsanız, onun davranışının anlamını çözebilirsiniz.

Zihin davranışa vasıta olur

Ancak bu şu sorunun akla gelmesine sebep oluyor, nasıl oluyor da zihin algı ve davranış arasında aracılık edebiliyor ve biz nasıl başka insanların zihninde olup bitenlerle ilgili çıkarımlar yapabiliyoruz? Başka insanların yalnızca düşüncelerini sezerek onların davranışlarını nasıl ettiğimizi açıklayabilmek için bu soruları cevaplamak önemli. Psikolog Riviére ve ekibi bunu açıklamak için nedensel bir teori geliştirdi.

Riviére’ye göre her şey, gerçeklik hakkında inançlar oluşturduğumuz algı ile başlıyor. Algı, eğitimsel ve biyolojik geçmişimize eklendiğinde ortaya arzular çıkıyor. Bu arzular, onları hayata geçirmemizi sağlamak için niyetlerimizi değiştirmemize sebep oluyorlar. İnançlar ve arzular arasındaki bu etkileşim, arzularımızı gerçekleştirme amacıyla yaptığımız bir dizi davranışın ortaya çıkmasını sağlıyor. 

Bu teoriyle ilgili sorun davranış denilen realiteyi açıklamak için fazla basit görünmesi. Ancak, aslında ne olduğunu değil de beyinin nasıl akıl yürüttüğünü anlamaya çalıştığımız için illa ki bilimsel bakış açısıyla değerlendirmek zorunda değilsiniz. Öyle görünüyor ki beyin, bireyin kendisinin ve başkalarının davranışlarını tahmin etmek ve yorumlamak için bu teoriyi kullanıyor. Tam bir kesinlik arz etmeyebilir, zaman zaman başarısız gibi görülebilir ancak çoğunluğu doğru olan bir kısayol.

Zihin teorisi nasıl gelişir?

Zihin teorisiyle doğmadık ancak ona hazır bir potansiyelle doğduk. Beyinde kurulu olarak geliyor ancak tamamen işlevsel olabilmesi için kritik gelişim dönemlerinde doğru bir şekilde uyarılmaya ihtiyacı var.

Genellikle 4-5 yaş aralığında, çocuklar yanlış-inanç problemini (false-belief task) çözmeye başladıklarında gelişiyor. O zamana kadar gelişmiyor çünkü öncelikle çocuğun iki önemli kavramı anlayabilecek şekilde yeteneklerinin gelişmiş olması gerekiyor: 

  1. Arzular ve inançlar – çocuk bir kişinin davranışlarının kendi arzuları ve inançları tarafından idare edildiğini anlamalı. İnançların yanlış olabileceğini, arzuların hayata gerçekleştirilemeyebileceğini öğrenmeliler.
  2. İnsanlar objektif gerçekliğe subjektif bir açıdan bakarlar – çocuk davranışın, gerçeğin subjektif değerlendirmesiyle idare edildiğini anlamalı. Böylece yanlış inançların varlığını anlayıp onlar için sebepler üretebilecekler.

Zihin teorisi çok gelişmiş olsa da, pasif bir süreç haline dönüşmüyor. Empati de dahil, diğer pek çok yeteneğin gelişmesini etkileyen bir yetenek. Çocuk inançları ve başka insanların arzularını anlamaya başladığında, kendini onların yerine koymaya da başlayabilir.