Logo image
Logo image

Viktor Frankl ve En İyi 9 Cümlesi

4 dakika
Hayatları boyunca çok farklı tecrübeler yaşamış olan ve hala bunları yaşamaya devam eden kişilerden öğrenebileceğimiz çok önemli hayat dersleri bulunmaktadır. İşte bu insanlardan biri de Victor Frankl'dir. Bu yazımızda sizler için Frankl tarafından söylenen en bilinen ve özel cümleleri bir araya getirdik.
Viktor Frankl ve En İyi 9 Cümlesi
Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Viktor Frankl tarafından kurulmuş olan cümlelerin bazıları gerçekten çok önemli hayat dersleri içerir. Onun sarf ettiği sözcükler, hayatımızı kara bulutlar kapladığında ve hiçbir çıkış yolu yokmuş gibi hissettiğimiz anlarda içimizi umutla doldurmaya yardımcı olur. Bu cümleler sadece vurguladıkları konularla değil, aynı zamanda Frankl’in kendi kişisel geçmişinin ve tecrübelerinin de meyveleri olduğu için son derece etkilidirler.

Avusturyalı bir psikiyatr, nörolog ve felsefeci olan Frankl, logoterapinin yaratıcısıdır. Nazi soykırımının dehşetini bizzat tecrübe etmiş ve farklı Nazi kamplarında esir hayatı geçirmiştir. Aslında bu tecrübelerinden yola çıkarak İnsanın Anlam Arayışı adlı en meşhur kitabını yazmıştır. Bu kitap, yüzleşmek zorunda kaldığı zorlukların bir hesabı niteliğini taşımaktadır.

Frankl, eserleri aracılığıyla bizlere anlamlı bir hayatın ne denli önemli olduğunu öğretmektedir. Aynı zamanda etrafımızı çevreleyen şartları değiştirme gücümüz olmadığında kendimizi dönüştürmemizin ne denli ciddi bir gereklilik olduğunu göstermektedir.

Şüphesiz Frankl dayanıklılığın ve gelişimin çok açık ve başarılı örneklerinden biridir. Şimdi geride bıraktığı büyük mirası onun kaleminden dökülen birkaç güzel cümle ile hatırlamaya çalışalım.

Some figure

Gözyaşlarının Verdiği Cesaret

“Gözyaşlarınızdan utanmamalısınız; çünkü onlar bir insanın cesaret sahibi olduğunun, acı çekme cesaretini gösterdiğinin şahitleridir.”

Viktor Frankl’a göre hayatın anlamını aramak aslında onun özünü oluşturan en önemli ihtiyaçtır. Yani bu arayış sonuçlanmayınca, verilen çaba için gerekli motivasyonun temel ögeleri güç ve keyif halini alır. Bu ögeler kişinin hayatını yönlendirmeye başlayınca anlamsızlık ortaya çıkar ve varoluşsal boşluk duygusu tüm yaşantısına hakim olur.

Bu durumu yaşamanın en büyük nedeni kişinin mutluluk arayışını kendisi için bir son olarak algılamaya başlamasından kaynaklanmaktadır. Böyle bir insan kendisini mutlu etmeyen zevkler girdabı içine düşer ve bunlar aslında onun hissettiği acıları geçici olarak iyileştiren birer yama olmaktan öteye geçemez.

“Hayata anlam kazandırdığımızda sadece kendimizi iyi hissetmekle kalmayız, aynı zamanda acılarımızla başa çıkmayı da öğreniriz.”

Yani bir amaç edinmek ve hayata bir anlam kazandırmak gerçek anlamda geliştirici ve dönüşüm sağlayan bir faktördür. Çünkü hayatta her şey değişir. Bu değişim sürecine zorluklarla yüzleşme kabiliyetimiz de dahildir. Bir “neden” sahibi olmak için belki de olası tüm “nasıl”larla yüzleşmek durumunda kalırız. Çünkü her zorluk ve acı bir engel olarak karşımıza çıkar.

“Başkalarının hayatlarının anlamını bulmalarına yardım ederek kendi hayatımın anlamını buldum.”

Toplama kamplarında yaşadıktan ve ailesini kaybettikten sonra Viktor Frankl hayattaki hedefi konusunda son derece kendinden emindi: Diğer insanlara, hayatlarının anlamını bulmaları konusunda yardımcı olmak ve hissettikleri duygusal acılarla başa çıkmaları için onlara ihtiyaçları olan desteği vermek. Ve gerçekten de hayatını bu amaçlara adamış ve odak noktasına anlam bulma çabasını yerleştirmiştir.

Viktor Frankl ve Yargılamamanın Önemine Dair

“Hiç kimse dürüst bir biçimde kendisine, benzer bir durumda aynı şekilde davranıp davranmayacağını sormadan yargılamamalıdır.”

Bu cümle Viktor Frankl’in hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamamız gereken cümlelerinden biridir. Hemen her gün diğer insanları yargılama eğilimi gösteririz. Bir kişi bize doğru gibi görünen bir şekilde davranmadığında genellikle onu anlamaya çalışmadan derhal yargılarız.

Oysa her birimizin birey olarak birer hikayesi bulunduğunu, içinden geçmek durumunda kaldığımız şartları ya da yaşamış olduğumuz her şeyi göz ardı ederiz. Sadece bununla da kalmaz, çoğu kez kendimizi doğruları bilen ya da her zaman örnek davranışlar sergileyen bir insan olarak görürüz.

Burada sorulması gereken asıl soru şudur: Eğer diğer insanların yerinde olsaydık nasıl davranacağımız konusunda gerçekten de kendimizden emin olabilir miyiz? Bunun da ötesinde biz kim oluyoruz da doğru ya da yanlış diye birtakım yargılara varıyoruz? Diğer insanlardan daha üstün bir yanımız mı var?

Davranışın Gücü

“Bir durumu değiştirme gücünü yitirdiğimizde kendimizi değiştirme zorluğu ile karşı karşıya kalırız.”

“Bir insandan bir şey hariç her şeyi alınabilir: insan özgürlüğünün son noktası olan – farklı durumlarda kişisel davranış tercihi – kendi yoluna kendisinin karar vermesi.”

Viktor Frankl’in yukarıdaki cümleleri en çok bilinenler arasında bulunmaktadır. Pek çok yazar ve profesyonel, her türlü zorluklar ve şartlar karşısında takındığımız tavrın ne denli önemli olduğunu vurgulamak ve bu konudaki farkındalığı artırmak için kendi konuşmalarında, kitaplarında ya da söyleşilerinde bu cümleleri kullanırlar.

Çoğunlukla olayların ve insanların değiştiklerini, hayatın bize göre adapte olduğunu ve her şeyin planladığımızı gibi geliştiğini düşünürüz. Ancak bu hiç de mümkün olabilecek bir durum değildir. Ne kadar istersek isteyelim hemen hemen hiçbir şey üzerinde hiçbir kontrolümüz yoktur. Bununla birlikte elbette hayata karşı takınacağımız tavrı kendimiz belirleyebiliriz. Bu seçim kimsenin elimizden alamayacağı kişisel bir özgürlüktür.

Yani kendimizi değiştirme, gitmek istediğimiz yönü seçme, nasıl davranacağımızı belirleme ve sonuçta da bu davranışa karar verme şansına sahibiz.

Some figure

Aşk ve Gerçek: Bir Viktor Frankl Yorumu

“Gerçeğin, pek çok şair tarafından kaleme alınan şarkı dizelerine döküldüğünü ve pek çok düşünürün bilgeliklerinde açığa vurulduğunu anladım. Gerçek şu ki aşk, insanın arzulayabileceği en son ve en yüksek hedeftir.”

“Aşk, başka bir insanı kişiliğinin en derinlerinden yakalayabilmenin tek yoludur. Eğer sevgi yoksa hiçbir insan bir diğerinin gerçek özünün farkına varamaz. İnsan duyduğu aşk sayesinde bir diğerinin önemli özelliklerini ve karakterini görebilir.”

Viktor Frankl tarafından üretilen tüm cümleler arasında en derin bilgelik içeren cümleler belki de bunlardır. Frankl aşkı bir gerçek, meta ve her şeyin temeli olarak betimlemiştir. Aslında Frankl’a göre kişinin üstün olabilmesi ancak kendisinin bir şeyden ya da yakınındaki bir kişiden keyif alması ve kendisini unutması ile mümkün olabilir.

Görüldüğü gibi bu cümleler, okuyan hiç kimseyi kayıtsız ve ilgisiz bırakmayan cümlelerdir. Yani gerçek anlamda birer hayat dersi niteliği taşırlar. Bu cümleler, gerçekten kendimizi tanımak istediğimizde, daha ileriye ulaşmayı hedeflediğimizde ve neyin önemli olduğunu aklımızda tutmayı amaç edindiğimizde başvurabileceğimiz özel cümlelerdir.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Becoña Iglesias, E. (2006). Resiliencia: definición, características y utilidad del concepto.
  • Frankl, V. (2004). El hombre en busca de sentido. El hombre en busca de sentido, 9-157.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.