Sinema Tarihinde Tartışma Yaratan 5 Film

Sinema tarihinde gösterime girmesiyle birlikte büyük tartışmalara yol açmış pek çok film bulunmaktadır. Ancak bunlardan bazıları, bir film gecesinde izlenmeye değecek kült birer yapım haline dönüşmüştür.
Sinema Tarihinde Tartışma Yaratan 5 Film
Cristina Roda Rivera

Yazan ve doğrulayan psikolog Cristina Roda Rivera.

Son Güncelleme: 27 Aralık, 2022

Beyaz perdede izleyiciyle buluştuğu an tartışmalara yol açan, halen izlemesi pek de kolay olmayan ancak kültürel hafızada yer tutan pek çok film vardır. Bu tür filmler belirli bir döneme damga vurmuş, yeni bir estetik anlayışını tanımlamış ya da ahlaki anlamda bir skandala imza atmışlardır.

İlk gösterimlerinden itibaren büyük tartışmalara yol açan filmlerde en korkutucu cinsellik içerikli sahneler, en dehşet verici şiddet ya da en müstehcen dil kullanımı bulunabilir. Bu durum, o an itibariyle çeşitli aktivist grupların, farklı dinlere mensup kişilerin ya da belirli bir kültürün savunucularının şiddetli tepkilerine yol açmıştır.

Yine de bu filmlerden bazıları, çıkardıkları karışıklığa rağmen ya da belki de sırf o nedenle Oscar ödülüne layık görülmüş ve sinema tarihinin en iyi filmleri arasındaki yerlerini almışlardır. Elbette Srpski Film, Cannibal Holocaust ya da Dönüş Yok gibi filmlerden bahsetmiyoruz. Bu yazımızda, gösterime girdiğinde büyük tartışmalara yol açmış ve geçen zaman içinde hoş bir biçimde yıllanmış (ya da yıllanmakta olan) bazı filmleri sizlere sunuyoruz.

Brokeback Dağı (2005), Ang Lee

Politik ve dini muhafazakarlar tarafından hoş karşılanmayan bu film beyaz perdeye ana akım bir eşcinsel / biseksüel romantizmi yansıtmıştır. Film hem sinema eleştirmenleri hem de izleyiciler tarafından övgüye layık görülmüştür. Benzer bir konuya sahip Making Love (1982) adlı yapımdan yaklaşık çeyrek asır sonra beyaz perdeye gelen ve en iyi film dalında Oscar ödülüne aday gösterilen Brokeback Dağı, 1963 yılında çobanlık yaparken beklenmedik bir biçimde ilişki yaşamaya başlayan iki genç kovboyun hikayesini konu almıştır. Film, bu ikilinin talihsiz aşklarının sonraki otuz yıl boyunca hayatlarını nasıl etkilediğini gözler önüne sermektedir.

Bazı muhafazakar Katolik organizasyonlar filmi, eşcinsel bir ilişkinin açık bir biçimde ifade edilmesi nedeniyle “ahlaki olarak kötü” olarak nitelendirmiştir. Diğer bir kesim ise cinsel propaganda yapıldığı gerekçesiyle filmi eleştirmiştir. Muhafazakar Hıristiyan kökten dinci gruplar ise filmin eşcinselliği yücelten ve cinsel gündem yaratan bir niteliğe sahip olduğunu iler sürmüşlerdir. Filmi eleştirenler zaman içinde “homofobik” olarak nitelendirilmişlerdir.

Eşcinsel sinema açısından devrim niteliğinde bir film olarak görülse de, ne filmin başrolündeki iki karakter, ne yönetmeni ne de senaristleri eşcinseldir. Aslında filmin tanıtımının da eşcinselliğe özel bir atıfta bulunmaksızın yapıldığının altını çizmek gerekir.

Tartışmalara Yol Açan Bir Film: Düz Beni (2000), Virginie Despentes

Katil Doğanlar ve Thelma & Louise karışımı bir film olan bu dram, taciz mağduru olan iki kadının kendi adaletlerini kendilerini sağlamalarını konu almıştır. Film kendi ülkesi olan Fransa’da yasaklanmıştır. Film hakkındaki en büyük tartışmalardan biri uygulanan sansür olmuştur. Çünkü filmdeki şiddet içeriğinin benzerleri erkek yıldızların bulunduğu filmlerde oldukça yaygın bir biçimde bulunmasına rağmen bu film sansüre uğramıştır.

Film, kadının cinsel öfkesine dair cesur ve şoke edici bir sanat eseri niteliği taşımaktadır. İki kadının merhametsiz ve akıldışı kaçışı, Fransız film yapımcısı Virginie Despentes ile eski porno oyuncusu Coralie Trinh Thi’nin ilk işbirliği olarak tarihe geçmiştir. Filmin senaryosu 1995 yılında basılmış Despentes adlı romandan uyarlanmıştır. Kült filmler kategorisinde yer almaktadır.

Brian’ın Hayatı – Monty Python’s Life of Brian, (1979, Birleşik Krallık)

Monty Python, düşmanların dikkatini çekmeden Kraliçe’yle alay edebilirdi. Bunda herhangi bir problem görülmemiştir. Fakat sıradan bir Nazarene Kilisesi aylağını Mesih olarak hicvedince, filmin yapımcıları ölüm tehditleri almaya başlamışlardır. Bunları Picket’lar takip etmiş ve bu arada Hristiyan örgütler İsa ile alay etmenin büyük bir günah olduğunu ifade etmişlerdir. Ancak işin ironik tarafı Ptyhon’un aslında dinci fanatiklerle alay ediyor olmasıdır.

İlkler Barındıran Bir Film: Sapık (1960), Alfred Hitchcock

İzleyiciler, Hitchcock’un teknikolor gerilimlerinde siyah ve beyaz sürprizlerle karşılaşmaya alışkındır. Ancak Hitchcock bu filminin henüz yarısında, filmin yıldızı Janet Leigh’i öldürmeye de cüret etmiştir.

Alfred Hitchcock’un güçlü ve karmaşık psikolojik gerilimi, modern korku sinemasının “anası” olarak kabul edilmektedir. Film tek başına ekranda kan dondurucu suikastlar ve akıl almaz görseller sunan yeni bir çağın başlangıcına ön ayak olmuştur.

Sapık aynı zamanda tüm sinema kurallarını da alt üst eden bir filmdir. Filmin kadın yıldızı ilk sahnede iç çamaşırları içinde izleyicinin karşısına çıkar. Başrol oyuncusu Janet Leigh, daha filmin bitmesine oldukça uzun bir süre varken ölür. Banyodaki cinayet sahnesi sinema tarihine geçmiş unutulmazlar arasında yer almaktadır.

Sapık‘ta ayrıca tüm kurnazlıkları seyirciye aktarmak için çok katmanlı ve karmaşık pek çok görsel efekte ihtiyaç duyulmuştur. Film ilk çıktığında eleştirmenler tarafından tam olarak anlaşılamamıştır. Her ne kadar korku ve gerilim izleyicilerin hafızasına kazınmış olsa da, hikayenin içinde travestilik, gizli ensestlik ve nekrofili (ölüsevicilik) gibi tabular da yer almaktadır.

Altın Tabancalı Adam (1955), Otto Preminger

Eroin bağımlılığının konu alındığı ilk Hollywood yapımı olan bu Otto Preminger filminde Frank Sinatra’nın yıldızlaştığını görüyoruz. Film gösterime girdiği anda ahlak polislerini alarma geçirmiştir.

Ancak filmin izleyicileri farklı ve çok hoş başka bağımlılıklara yakalanma riskine maruz kalmışlardır: Saul Bass’ın şık sinematik montaj sahneleri ve Elmer Bernstein’ın film müziklerine ömür boyu duyulan bir özlem. Otto Preminger, Carmen Jones adlı yapımla bir tarih yazdıktan sonra bu cesur kara filmi çekmiştir.

Lolita (1997), Adrian Lyne

Lolita, yumuşak bir Kubrick uyarlaması ile 35 yıl sonra bile şaşırtmayı başarmış bir filmdir. Adrian Lyne imzası taşıyan 1997 yapımı bu film, Vladimir Nabokov’a ait romanın duygusal ve erotik bir uyarlamasıdır. Filmde 14 yaşındaki su perisi (Dominique Swain) ve onun ismine takıntılı olan bir profesör olan Humbert Humbert’in (Jeremy Irons) hikayesi konu alınmaktadır.

Film, daha ilk gösterime girdiği andan itibaren genç cinselliği ve ensest pedofili gibi sapkın ve son derece hassas konuları içermesi nedeniyle yoğun bir eleştiriye maruz kalmıştır. Farklı gruplar filmi pedofili propagandası yapmakla suçlamıştır.

Ancak yine de filmin antisosyal davranışa karşı toleranslı yaklaştığı ve reklamını yaptığı şüpheli bir yaklaşımdır. Filmde kadın çıplaklığı yer almamış (karanlık bir ortamda geçen kısa bir cinsel sahnede manken kullanılmıştır) ve film boyunca bu konuya oldukça hassas yaklaşılmıştır.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.