Problemleri Çözmek: Neden Hep Aynı Şeyi Yaparız?
Problemleri çözmek her zaman kolay değildir. Problemlerimiz, hayatta bizi endişelendiren şeylerin başında gelir. Hayat kolay değildir ve günlük hayatımızda sık sık sorunlar ortaya çıkabilir. Bu minik zorluklar büyük problemlere dönüştüğü zaman her şey daha da kötüleşir. Bu yüzden problemleri en iyi şekilde nasıl çözeceğinizi bilmek istersiniz. Daha fazlasını öğrenmek için okumaya devam edin!
Sorunlar birikir ve bu durum doğal evriminizi ve büyümenizi etkiler. Sorunlarınızı çözmediğinizde, bu da yeni bir sorun haline gelir. İnsanlar bir noktada bu sorunlarla yaşar hale gelir ve hayatları bu sorunların etrafında akmaya devam eder.
Zorluklar devamlı olarak problemlere dönüşüyorsa, bu durum aslında sorunlarınızı çözemediğiniz anlamına gelir. Yani bir yerde hata yapıyorsunuz ve sürekli olarak bu hatayı tekrarlıyorsunuz. Problem çözme yönteminiz işleri daha kötü bir hale getirebilir ve hatta çözdüğünüzü düşünürken her şeyi daha karmaşık hale getirebilirsiniz. Ne kadar çok çözmeye çalışsanız da hep aynı sonucu elde edersiniz. Sonuç olarak problemler daha da artarak tüm hayatınızı sarar.
Problemleri çözmek: Ne yapmanız gerekiyor?
Deneyimlediğiniz zorlukları aşmak umuduyla bir dizi eylem gerçekleştirirsiniz, bu eylemlerin amacı sorunları çözmektir. Kişi bir engelle karşılaştığında tipik bir mekanizma devreye girer ve harekete geçersiniz.
Genelde insanlar sorunları çözmeye çalışırken yaratıcılıklarından faydalanmazlar. Rasyonel mantık tarafından yönetilen (mantığın etkisiz olduğu birçok durum vardır) sahip olduğumuz kavramsal çerçevelerin çok dar bir problem çözme skalası var. Yani mantığınız niteliksel açıdan size çok fazla seçenek sunmayabilir.
Aslında insanlar daha fazlasını yapma eğilimindedir. Ancak sonuçlar istenen etkiyi vermediğinde ve başarısızlıkla karşılaşıldığında bile insanlar aynı şeyleri tekrar ve tekrar yapma eğilimindedir. İşte bazı örnekler:
- Çocukları eğitim hayatında sorun yaşamaya devam etse bile, ebeveynler özel öğretmenlere başvurmaya devam ediyor. Ancak bunun sonucunda sadece küçük iyileştirmeler elde ediyorlar.
- Yemek yemek istemeyen çocuğuna annesi aynı yemeği yedirmeye çalışarak ona baskı yapmaya devam eder. Bu durumun sonucunda sadece yiyeceğe karşı daha büyük bir isteksizlik yaratır.
- Bir çalışanın verimsizliğini aynı tavırla kınamaya devam eden patron herhangi bir sonuca ulaşamaz. Sonuç olarak, verimsizliği daha da arttırmaya yarayan daha fazla gerilim üretmiş olur.
- Çocuklarına bağırarak çığlık atmamalarını söyleyen ebeveynler de aynı şekilde bu tavırlarıyla çocuklarını eğitemezler.
Gördüğünüz gibi, problemleri çözmeye yönelik bu girişimler sadece kendi kendini gerçekleştiren kehanetlere neden olur (self-fulfilling prophecy). İnsanlar belli bir durumdan kaçınmaya çalışmak için çok fazla zaman ve çaba harcıyor ancak bu çabalarının sonucunda olumlu bir şey elde edemiyorlar.
İnsanlar neden aynı şeyleri yapmaya devam eder?
Etkisiz olmasına rağmen neden aynı formülleri tekrar ve tekrar uygulamakta ısrar ediyoruz? Ulaşmak istediğiniz sonucun aksini elde ettiğiniz halde neden problemlerinizi aynı şekilde çözmeye çalışıyorsunuz?
Bu sorunun cevabı aslında zihininizde mevcut, bilgiyi işleme sürecinizle bu durumun bir ilişkisi var. Problem çözerken kullandığınız mekanizmalar şu şekilde çalışır:
- Neden aramak: Düşünme biçimimiz doğrusal mantığa dayalıdır ve neden-sonuç ilişkisini kullanır. Yani herhangi bir sonuçla karşılaştığınızda bunun nedenini açıklamaya çalışırsınız.
- Açıklama prensibi: Başımıza gelen şeyleri genelde doğrusal olmayan basit bir şekilde açıklama eğilimine sahibiz.
- Analitik yöntem: Karşılaştığınız sorunları parçalarına ayırırsınız, her birini analiz edersiniz ve tekrar bu analizleri bir araya getirerek büyük resmi daha iyi anlamaya çalışırsınız.
- İkili düşünme: Zıtlıklardan faydalanarak sorunları çözmeye çalışırsınız. (siyah/beyaz, alçak/yüksek, kapalı/açık)
- Matematiksel mantık: Duygusal problemleri tümdengelim mantığı ile çözmeye çalışırsınız.
- Objektif (nesnel) gerçeklik: Gerçekte görülemeyen, ancak nesnel olarak gözlemlenebilen mutlak bir gerçeklik arayışını ve inancını her ne pahasına olursa olsun sürdürürsünüz.
- Mutlak gerçekliği aramak: Sadece bir gerçeklik olduğunu ve sorunu çözdüğünüzde ortaya çıkması gereken gerçekliğin bu olduğunu düşünmektir.
- İçgörü: Dış gerçekliği veya mutlak gerçeği keşfetmenin, onu açıklamanın ve anlamanın, sorunu çözmenin anahtarı olduğunu düşünmekle ilgilidir.
- Bilişsel atalet: Problem çözümünde tekrarlayan düşünce kalıplarını uygulamak. ve bilişsel domino etkisi gibi süreçleri uygulama eğiliminde olmaktır.
Yukarıda sıraladıklarımız problemlere farklı şekillerde yaklaşabilmemizi sağlıyor. Bu yöntemleri kullanarak sorunlarımızı analiz ediyor ve çözmek için formüller üretiyoruz.
Ezberlenen çözümleri uygulamak
Genelde ezberimizde olan çözüm yöntemlerini uygulamaya çalışırız ve aynı yöntemi sürekli tekrar ederiz. Zihinsel planlardaki bu katılık ve değişmezlik, insanların bilişsel modellerini de şekillendirir. Eğer yaratıcılığınızı kullanmazsanız ve zihinsel sınırlarınızın ötesine geçemezseniz, bu tekrar eden modellerin tutsağı olursunuz.
Beynin sol, rasyonel ve mantıksal yarım küresi, olası bir çözüm bulmak için deneyimlediğiniz durumu analiz ettiğinizde baskın olan taraftır. Diğer taraftan sağ yarım küre ise daha yaratıcı ve duygusal olandır. Beyniniz en çok ihtiyacınız olduğu anda otomatik olarak hangisini kullanacağını bilecektir.
Problemleri çözmek: Daha geniş bir perspektiften bakmak
Örneğin 9 nokta gibi mantık problemlerinde çözüme ulaşmak için yaratıcı düşünmeniz gerekir. 9 nokta problemi, basit ancak öğrenmesi zor bir problemdir. Bu, problem çözmede arka arkaya başarısız olmanın net bir örneğidir.
Elinizi kaldırmadan aşağıda gördüğünüz 9 noktanın üzerinden geçmeniz gerekiyor. Ve sadece 4 çizgi çekme hakkınız var.
9 nokta problemi
Yukarıdaki görsele baktığınızda 9 noktanın oluşturduğu kareyi görmeme ihtimaliniz yoktur. Buna neden olan şey, Gestalt’ın yakınlık yasasının bir sonucudur; art arda gelen birden çok nokta düz bir çizgiyi oluşturur.
Yani bir bakıma, yaratıcılığınız da o ızgaranın içinde sıkışıp kaldı. Sorunu çözmek için attığınız herhangi bir adım, diğer noktalarla değil, karenin çevresiyle sınırlıdır.
Bu sorunu çözmek için karenin ötesine geçmelisiniz, çünkü bu bir yanılsama ve sorunu çözmek için çizmeniz gereken çizgiler hayali karenin sınırlarını aşmalıdır.
Bu örnekteki kare sadece bir kare değil, aynı zamanda sizin etrafınızdaki şeyleri “kare” şeklinde, sınırlı görme biçiminiz ve bu aslında bir metafor. Kare, tıpkı bilgi işleme yöntemlerinizden uzaklaşmanıza izin vermeyen katı fikirler gibi.
Yaratıcılık bir ihtiyaçtır
Bu ruhsal karenin ötesine geçmek yaratıcılık gerektirir. Bu yüzden bu noktada iki farklı yarım küreden oluşan beynimiz bize yardımcı olabilir. Kare, matematiksel olan alanı yani sol yarım küreyi temsil ediyor. Diğer taraftan, sağ yarım küre ise karenin sınırlarını aşan bu çizgileri gösteriyor; bu kısım daha duygusal olan tarafınız ve yaratıcı çözüme ulaşmanızı sağlıyor.
Beyniniz sadece içeriği değil, aynı zamanda bilgiyi işleme yöntemlerinizi de sisteme sokar. Ancak beyniniz daha çok rasyonel mantıkla çalışmaya meyillidir ve bu yüzden sorunlarınızı çözmek için sürekli olarak formüller uygular. Beyin çoğu zaman insan sorunlarının esas olarak duygular tarafından yönetildiğini dikkate almaz.
İnsanlar alışkanlıkları sever, bunu biliyoruz. Çoğumuz aynı formülleri her zaman istemediğimiz sonuçları elde edemememize rağmen tekrar ve tekrar uyguluyoruz. Bizi bu noktaya getiren süreci değil de, sonuçları sorgulamaya daha çok meyilliyiz.
Uzmanlar, insanların sorunları aynı şekilde çözmeye çalışmasının nedenlerini araştırdığında, bu tür bir davranış şeklinin geçici bir rahatlama sağladığını keşfetti.
Çevrenizdeki her şey sizi etkiler
Konuyu daha iyi anlamanızı sağlayacak bir örnek vereceğiz. Bir erkeğin evinde üzgün hissettiği bir gün yaşadığını hayal edin. Bu üzgün adam neden üzgün olduğunun nedenini anlamaya çalışıyor ve daha sonra dışarıya bakıyor. Dışarı baktığında gri yağmurlu bir gökyüzü görüyor. Bu hava durumunu doğrudan kendi iç sıkıntısına bağladığını düşünün. Bu ilişki kurma biçiminin üzgün adama aslında hiçbir faydası yoktur. Ancak yağmurlu günü suçlayarak bir an da olsa kendine geçici bir huzur sağlamış olur.
Problemleri çözmek: Birçok yöntem başarısız olmaya mahkumdur
Sorunları çözme girişimleri, her zaman düşündüğünüz kadar kişisel değildir. Bir kişi problemlerini devamlı olarak çözemediğinde, aynı çözme sürecini yıllar içinde sistemleştirir. Bu şekilde daha da savunmasızlaşır ve yakın çevresine bağımlı hale gelir; gelişmesine ve daha iyi çözümler bulmasına yardımcı olabilecek cevapları aramak için bu kişilere güvenecektir.
Bütün bu başarısız denemeler kişiyi çözüme ulaştıramaz. Kişi sürekli olarak problemlerini çözmeye çalışırken başarısız olur çünkü yıllar boyunca kullandığı çözüm yöntemleri bu bahsettiğimiz sistemin dışına çıkamaz.
Bu başarısız çözme girişimlerini senelerce deneyimleyen bir kişi “Bu benim başıma gelmeyecek, hayır bu kez başıma gelmeyecek” veya “Lütfen, her şey iyi gitsin; lütfen daha iyiye gitsin” gibi mantralara başvurabilir.
Bu kişisel çözüm girişimlerinin yanında, insanlar zaman zaman farklı uzmanlardan çözüm bulmalarına yardımcı olmalarını isteyebilir.
Ancak size en yakın olan kişiler (komşular, arkadaşlar, aile gibi) de sorunlarınızı çözmenize yardımcı olmaya çalışır. Genellikle size pek de “işe yaramayan” tavsiyeler vermeye çalışırlar ve bu faydasız tavsiyeler durumu daha da kötü bir hale getirir. Çevrenizdeki insanlar genelde sizi motive etmeye ve teşvik etmeye çalışır. Ancak sorunlarınıza karşı ürettikleri çözümler veya yöntemler etkisiz ve eksiktir.
Problemleri çözmek: Bunu başarabilirsiniz!
Çevrenizdeki birçok insan sizi yukarı çekmeye çalışacak ve “Yapabilirsin!” diyecek. Ancak probleminize çözüm bulmak yerine kafanızdaki ensişelerle sıkışıp kalırsınız. Çünkü etrafınızdaki insanların yapabilirsin demesi üzerinizde bir tür beklenti de yaratacak. Bu beklenti ise daha çok endişelenmenize neden olacak. Bu durum, sorunlarınızı çözmenize yardımcı olamaz.
Bunu yapmaya devam ederseniz, çözüm yolunda çok az şey elde edersiniz. Ne demek istediğimizi daha iyi anlamanız için size bir futbol örneği verebiliriz. Bir futbol maçının ortasında olduğunuzu düşünün, maçı kaybedeceğinizi hissediyorsunuz. Tüm oyuncular topu elde etmek için umutsuz bir şekilde koşuyorlar. Ancak bu şekilde başarıya ulaşmak pek de mümkün görünmüyor. Peki o zaman ne yapmanız gerekiyor?
Size bazı tavsiyeler verebiliriz. Topu ayağınıza alın, orada tutun, kontrol edin, durun ve hangi yöne gitmek istediğinizi görmek için başınızı kaldırın. Topu sizden daha başarılı olabileceğini düşündüğünüz birine teslim edebilirsiniz. Ya da tam tersi, kendinize bir şans vermek isteyebilirsiniz. Etkili olduğu sürece herhangi bir seçeneği değerlendirebilirsiniz. Problemleri çözmek, yöntemlerinizi değiştirdiğiniz zaman çok daha kolay olabilir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.