Logo image
Logo image

Konuşma Bozukluğu: Türleri ve Özellikleri

4 dakika
Konuşma bozukluğunun kaç türü vardır? Bunların sebepleri ve belirtileri nelerdir? Bugünkü yazımızda bu soruların cevaplarını bulacaksınız.
Konuşma Bozukluğu: Türleri ve Özellikleri
Son Güncelleme: 19 Ocak, 2021

Sözlü dil insanların sahip olduğu en güçlü araçlardan biridir. Ancak, bazı insanlarda konuşma bozukluğu görülebilir. Bu durum; insanların konuşarak iletişim kurduğu, duygularını ve isteklerini aktardığı, kültürün ve öğrenilen bilgilerin sürdürülmesini sağladığı düşünüldüğünde olumsuz bir durumdur.

Dilin insan gelişimindeki rolü birçok psikoloğun araştırdığı bir konu oldu. Bunlardan biri de bu alana önemli katkılarda bulunmuş Rus psikolog Lev Vygotsky’di.

Konuşma bozukluğuna sahip olmak bir sürü sosyal, akademik ve kişisel sonuçlar doğurabilir. Konuşma günlük yaşamın bir parçasıdır ve etkileşim kurmaya, bilgi paylaşımına ve kendimizi ifade etmemize imkan sağlar. Peki kaç tür konuşma bozukluğu vardır? Bunların tanımını, sebeplerini ve belirtilerini keşfetmek için okumaya devam edin.

“Konuşmak güçtür; konuşmak ikna etmek, dönüştürmek, mecbur etmektir.”

– Ralph Waldo Emerson

Some figure

Konuşma bozukluğu çeşitleri

Konuşma bozukluğunun çeşitli türleri vardır ve bunlar konuşma sesi çıkarmak ya da oluşturmakta zorluk yaşamak şeklinde tanımlanır. Bu da çocukların telaffuz etme ve kelime dağarcığı oluşturma süreçlerini etkiler. Bu yüzden, başkalarının anlayabileceği bir şekilde konuşamazlar.

Bahsedeceğimiz iletişim bozuklukları DSM-5 (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) içerisine dahil edilmiştir:

  • Dil bozukluğu.
  • Konuşma sesi bozukluğu.
  • Çocukluk çağı kekeleme bozukluğu başlangıcı.
  • Belirtilmemiş iletişim bozukluğu.
  • Sosyal iletişim bozukluğu.

Biz bu yazımızda iletişim bozukluklarına değil konuşma bozukluklarına değiniyoruz. Yukarıdakilerden sadece konuşmakla ilgili olan birkaç tanesini tartışacağız. Her birinin en önemli özelliklerini keşfetmek için okumaya devam edin.

Konuşma bozukluğu – disfazi

Dil bozukluğu (ya da disfazi) dili anlamak ve ifade etmekte güçlük çekmek olarak tanımlanır. Bu, zekası gelişim düzeyine paralel gelişmekte olan çocukları bile etkileyebilen bir durumdur. Ayrıca bunlar sözlü ve yazılı dilde, hatta okumada bile kendini gösterir. Yani, geniş kapsamlı bir bozukluktur.

Kökenine bağlı olarak iki tür disfazi vardır:

  • Gelişimsel disfazi, çocuk iletişim kurmaya başladığı andan itibaren ortaya çıkar ve sebepleri henüz bilinmemektedir çünkü başka bozukluklarla herhangi bir ilişkisi olduğu görülmemektedir.
  • Sonradan edinilmiş disfazi beyne etki eden bir çeşit kaza, kafa travması, nöbet bozukluğu gibi şeylerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Başlıca özelliği, dilin hipo-üretkenliğindindeki fark edilir azalmadır.

Buna ek olarak, iki tür disfazi vardır:

  • Kavramsal disfazi kavramayı etkiler.
  • Anlatımsal disfazi ifade etmeyi etkiler.

Son olarak, bir de Landau-Kleffner sendromu olarak bilinen özel bir tür edinilmiş epileptik vardır. Bu da hastanın EEG’sindeki (elektroenselogram) birden fazla değişim olarak kendini gösteren kavramsal-anlatımsal bir bozukluktur. Epileptik nöbet sonucu oluşur ve tipik olarak üç ile yedi yaşları arasında başlar. Bunun yanı sıra, genelde birdenbire ortaya çıkar.

Fonolojik bozukluklar – dislali

Bu ise fonolojik bir bozukluktur, aynı zamanda fonetik bozukluk olarak da bilinir. Dislali, kelimeleri seslendirmede güçlük çekmeyi ifade eder. En yaygın olanları seslerin yerine koyma, sesteki bozulmalar ve ses eksiltme (çıkartma) ya da eklemedir (ilave etme). Sebepleri fonksiyoneldir, yani bunu gerekçeleyen organik bir lezyon yoktur (etiyolojisi hala bilinmemektedir).

Bu konuşma bozukluğu en çok çocukluk çağında görülür. Tahminlere göre 6 ila 7 yaşları arasındaki çocukların %2-3’ünde orta derece ya da ileri derece dislali görülmektedir. Orta derecedeki vakalarda tekrarlama sıklığı artar. Bu bozukluğun tanısını koymak için çocuğun konuşurken yaptığı hataların gelişim seviyesine göre yetersiz kaldığının ve çocuğun sosyal ve ekonomik işlevselliğini etkilediğinin görülmesi gerekir.

Kekeleme ya da disfemi en yaygın görülen konuşma bozukluklarındandır

DSM-5‘te çocukluk çağı kekeleme bozukluğu başlangıcı olarak geçen bu bozukluk konuşma bozuklukları arasında en çok bilinendir.

Disfemi konuşmanın akıcılığını ve ritmini etkiler. Bu bozukluğa sahip kişi konuşurken bir ya da daha fazla spazm sergiler ve konuşmanın başlangıcında ya da konuşma sırasında tıkanma yaşar. Bunun sonucunda da iletişimin normal ritmi kesintiye uğrar.

Bu bozukluk genelde 3 ila 8 yaşları arasında ortaya çıkar çünkü normal konuşma paterni bu yaşlarda edinilmeye başlar. Süresine bağlı olarak farklı fonksiyon bozukluğu çeşitleri vardır:

  • Doğuştan gelen disfemi birkaç ay sürer.
  • İyi huylu disfemi birkaç yıl sürer.
  • Kalıcı disfemi kroniktir ve genelde yetişkinlerde görülür.

İlginçtir ki bu bozukluğa sahip kişiler şarkı söylerken, ezberledikleri bir yazıyı sözlü olarak aktarırken, tek başına olduklarında ya da evcil hayvanlarıyla konuşurken kekelemezler. Bu tavır biçimi bunun sosyal anksiyeteyle bağlantılı bir bozukluk olduğunu gösteriyor.

Dahası, Ramos tarafından yapılan ve başka araştırmaların bir araya getirilmesiyle yürütülen bir araştırmaya (2019) göre müzik ve müziğin unsurları (ritim gibi) kekeleyen kişilerin ses hızını kontrol etmesine, yüzdeki gerginliğin azalmasına, ses-solunum koordinasyonunun ve konuşmadaki akıcılığın artmasına yardımcı olmaktadır.

Some figure

Konuşma bozukluğu – disglosia

Bu konuşma bozukluğu konuşmada kullanılan sesleri telaffuz etmede zorlanmaya sebep olur. Ağız organlarındaki (örneğin; dudak, dişler ya da dildeki doğuştan gelen kusurlar) biçim bozukluklarının sonucunda oluşur. Bu yüzden de nedeni organiktir.

Dizartri

Bu bozukluk nöromotor kontroldeki değişimlerin (sinir sistemindeki hasar) bir sonucudur. Bu yüzden, ağzın konuşurken kullandığı kas tonunu bozan nörolojik problemler yüzünden kelimeleri telaffuz etmekte güçlük çekme olarak kendini gösterir. Kişinin doğru ve anlaşılır bir şekilde telaffuz etmesini güçleştirir. Dislali gibi dizartri de en çok bilinen konuşma bozukluklarındandır.

Afazi

Afazinin farklı sınıflandırmaları vardır. Klasik nöropsikolojik modele göre disfaziye kıyasla oldukça ciddi bir durumdur. Disfaziyi afaziden ayıran şey, disfazinin doğuştan gelmesi afazinin ise sonradan gelişmesidir. En azından bilişsel modele göre böyledir.

Bununla birlikte, araştırmacılar afaziyi disfaziden ayıran şeyin çocuklarda değil yetişkinlerde görülmesi olduğunu da belirtiyor. Sınıflandırması ne olursa olsun, afazi dili kullanım yetisinin yitirilmesine tekabül eder. Beyindeki bir hasar (örneğin; inme ya da kafaya darbe) ya da doğuştan gelen bir kusur sonucunda oluşur. Ayrıca afazinin farklı türleri hasarın yerine göre farklı belirtilerle kendini gösterebilir.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Arlington, VA: American Psychiatric Publishing.
  • Barraquer Bordas, L. (1976). Afasias, apraxias, agnosias. Barcelona. Toray, 2ª ed.
  • Neira Espinoza, A. y Gómez Arreaga, M. (2012). La disglosia y su influencia en la comunicación verbal de los niños.
  • Rodríguez, P. (2002). La tartamudez desde la perspectiva de los tartamudos. Universidad Central de Venezuela.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.