Logo image
Logo image

İnsanın Kötülüğü: Ellis'in Üçüncü Akıl Dışı Fikri

5 dakika
Ellis'in akıl dışı fikirleri ve mantıksızlıklarının açıklaması, uzun süredir terapide toksik ve üretkenliğe aykırı bir düşünce biçimini ortadan kaldırmak için kullanılmıştır. Bu yazıda, insanın kötülüğü ve hak ettiği cezayla ilgili üçüncü fikre odaklanacağız.
İnsanın Kötülüğü: Ellis'in Üçüncü Akıl Dışı Fikri
Son Güncelleme: 23 Mart, 2021

Toplumun ve dolayısıyla insanın işleyişinin temelinde yatan bazı akıl dışı fikirler vardır. Albert Ellis bunlara “sapkınlıklar” der. Aslında, ruh halimizi karartan, davranışlarımızı yavaşlatan veya bilişsel yeteneğimizi bulanıklaştıran mantıksız düşüncelerin temelinde yatanların çoğu bu akıl dışı fikirlerdir.. Bu yazıda bahsedeceğimiz Ellis’in üçüncü akıl dışı fikri de bu rolü oynar.

Akıl dışı fikirler, Ellis tarafından dünyanın ve orada yaşayan insanların nasıl olması gerektiğine dair akılcı olmayan kabullenmeler olarak ortaya atılır.

Bu fikirlerin çoğu, her kültürün tarihsel sürecinden miras alınmıştır ve bizim durumumuzda çoğu, yakın zamana kadar toplumumuzun her köşesine nüfuz etmiş olan din geleneği ve ahlakından gelmektedir.

Bu nedenle, bu makalede Ellis’in üçüncü akıl dışı fikrine odaklanacağız. Bu kavramla özdeşleştiği için çoğu kişi hala inanmaya ve bilişlerini ve eylemlerini buna dayandırmaya devam etmektedir.

Some figure
Albert Ellis

Bunlar kötü insanlar mı?

Ellis’in ortaya attığı üçüncü mantıksız fikir şuna benzer:

“Bu fikir; belli bir insan grubunun aşağılık, kötü ve adi ve rezil dolayı ciddi bir şekilde suçlanıp cezalandırılmaları gerektiğidir.”

Birçok kişinin bu yargı ile hemfikirde olduğunu ve tartışabilir olduğunu kabul edebilir. İnsanları, gerçekleştirdikleri eylemlere göre “iyi” veya “kötü” olarak etiketleme eğilimi vardır.

Bir kişi suçlanmaya değer bir seçenek olarak anladığımız bir seçeneği seçerse, genellikle kötü etiketten vazgeçeriz. Tek etken bu da değildir, kötü insanlar da bundan dolayı ya da eylemlerinin doğası gereği acı çekmek zorundadır. Bu insanlar cezalandırılmalıdır.

Deneyimlenmemiş bilgiye ve yine sahip olduğumuz bağlamsal  ve sosyo-demografik miras çerçevesinden bakıldığında bu tamamen çılgınca bir fikir değildir. Ellis bunu kanıta dayanmayan ve mutlakları suistimal eden irrasyonel düşüncenin temelinde bulur. Bunun anlamı bize hiç faydası olmayan toksik düşünce tarzıdır.

Peki ama bu neden doğru değildir? Kötü işler yapan kötü insanlar yok mudur? Peki cezayı hak ediyorlar mı?

İnsanın gösterilemez kötülüğü

Ellis, Psikoterapide Akılcı Duygusal Yaklaşım (1962) adlı çalışmasında, kötülüğün neden böyle bir gerçek olmadığını açıklamaya çalışır. Diğer şeylerin yanı sıra, insanların iyi ya da kötü olabileceği fikrinin, özgür iradenin eski teolojik doktrininin bir parçası olduğunu savur.

Çoğu filozoflar (Descartes, Hume, hatta Kant…) özgür iradeden ve her şeyden önce özgür iradeye dayalı etikten söz etmişlerdir. İyi veya kötü insanlar ve özgür irade varsa, bu, insanların “iyiyi” veya “kötüyü” yapmakta özgür oldukları anlamına gelir.

Bir şekilde bu öncül, neyin “iyi” ye neyin “kötü” ye dönüşeceğini belirleyen bir “tanrı” ya da “doğal yasa” tarafından dikte edilen mutlak bir hakikat olduğu gerçeğine de atıfta bulunabilir.

Bu öğretinin bilimsel bir temeli yoktur ve anahtar kelimeleri (tanrı, mutlak gerçek, özgür irade…) ne kanıtlanabilir ne de çürütülebilir. Bu nedenle, temel olarak kötü (veya iyi) insanların olduğunu doğrulamak bir anlam ifade etmeyecektir.

Some figure

Kötü eylem bir insanı kötü yapmaz

Kötü bir eylem ya da hatalı bir eylem, onu yapan kişiyi “kötü” olarak tanımlamaz. Aslında, bazen bu dürtülerin açıkça kötü bir doğadan geldiği sonucuna varsak da, çoğu zaman bu cehalet, basitlik veya bir tür şefkat nedeniyle bu eylemler gerçekleşmiş olabilir.

Bu kişiler, kötü davranışlarıyla üçüncü şahıslara zarar verip vermemelerine bakılmaksızın, saflık, cehalet veya bir tür şefkat göstergesi nedeniyle aşağılayıcı ve ölümcül bir cezayı hak ettikleri anlamına gelmez. Pek çok durumda, suç işleyen kişilere ceza verildiğinde, iddia edilen bu suçu işleyen cezalandırmaya çalışılır.

Cehaleti, saflığı veya bir sevgiyi cezalandırmak mantıklı mıdır? Bunun yerine, bir dahaki sefere o kişinin bu kadar cahil, bu kadar basit veya böyle bir duruma sahip olmamasını sağlamak daha mantıklı olmaz mıydı? Aynı şekilde, kötü bir şey yapan adamın kötü olduğu fikri, farklı kiliselerin birçok vaazında yansıtılmıştır: birçok din kendilerini ahlakın koruyucusu olarak görür.

Buna rağmen, gerçekliğin daha karmaşık olduğu kanıtlandı. Evsiz bir kişiye para veren biri, gece eve gelip çocuğunu taciz edebilir. Yaşlı bir adamın metroda oturmasına izin vermeyen bir kişi, babasının bakım masraflarını karşılamak için on dört saat çalışmasına izin veremez.

“Kötü” bir eylem hiçbir şeyi belirlemez ve “kötü” nün tanımı öznel iken, bazıları iyiyi kötüde ve kötüyü iyide bulacaktır.

Doğamızdaki yanılabilirlik

Ellis, çalışmasında her şeyi doğru yapacağımızı düşünmenin gerçekçi olmadığını savunuyor. Aslında, yanılabilirlik insanoğlunun doğasında bulunur; öğrendiklerinin çoğu deneme yanılma yoluyla elde edilir.

Bu nedenle, bir kişinin “bir şeyi” “yapması” gerektiğini “farklı şekilde yapması gerektiğini” söylemek yanlıştır. Mutlak ve gerekli kelimelerinin kullanımı, tüm mantıksız düşüncelerin temelinde bu yatar. Kişi bunu “yapmamalıydı” ama insan yanılabilen ve hata yapabilen bir varlıktır.

Some figure

Kötü olanı cezalandırmanın faydası

Cezalandırmanın birçok durumda öğrenme süreci üzerinde olumsuz etkileri vardır. Bir kişi bir hata ya da “kötü” bir hareket yaparsa, onu kinci ve öfkeli bir şekilde suçlamak ters etki yaratabilir.

Kişi basitliği ya da cehaleti nedeniyle hata yaptığında, eylemleri için verilen ceza o kişiyi daha az cahil ya da daha az basit yapmayacaktır. Bu nedenle, cezadan sonra kişinin farklı davranmasını beklersek, bu pek bir anlam ifade etmez. Ellis, bu sorunu bir örnekle özetlemektedir:

“Ondan bir insan yerine melek olmasını ve hata yapmamasını bekledim; şimdi yanılabilir olduğunu gösterdiğine göre, ondan daha az gerçekçi bir şekilde [cezadan sonra] gelecekte mükemmel bir melek olmasını istiyorum.”

Dahası, bir kişi psikolojik bir durum nedeniyle bir hata yaparsa, onu suçlamak o durumu “besleyebilir” bile. Diğer taraftan suçluluk, öfke ve düşmanlık birçok psikolojik bozukluğun temelinde yer almaktadır.

Çocukların çok küçük yaşlardan itibaren içinde olduğu bir suçlama felsefesi olduğu gibi geçmiş, şimdiki ve gelecekteki hataları içinde suçlamaktadır. Bu suçluluk duygusu olmadan endişe, suçluluk ya da depresyon duyguları bizi ele geçirmekte zorlanırdı.

Ellis’in Üçüncü Akıl Dışı Fikri üzerine eğitim alanlar

Bu nedenle, çoğumuz Ellis’in üçüncü mantık dışı fikrini destekleyen, bizi suçlu hissettiren, hata yapmaktan, ceza almaktan korkutan ve neyin iyi neyin kötü olduğuna dair belirsiz fikirlere karşı eğitildik. Bu, zihin durumumuzu, var olma şeklimizi ve davranışlarımızı şartlandırır.

Bu nedenle, bir kişinin kötülüğü hakkında bir yargıya varmadan önce, onu birkaç kez düşünmek gerekir; tıpkı bir kişinin eylemlerimizi yargılaması veya onları kınaması gibi, Ellis’in üçüncü mantık dışı fikrini de düşünmeli ve suçumuzun yasal olup olmadığına karar vermeliyiz.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Ellis, A. (2009). Razón y Emoción en Psicoterapia. Ed: Desclée de Brouwer.