Hayat Arkadaşını Seçmek: Arzular İhtiyaçlara Karşı
Hayat arkadaşını seçmek isteyen bir kişi “onu bulma niyetiyle aramaya” açık olmalıdır. Bu size zaten gayet bariz bir şey gibi gelse de, birçok insan ya korkudan ya da olgunca düşünemediği veya bağlanmak istemediği için aslında tam tersini yapıyor. Hatta bir kişinin aşka direnmesi için birçok sebebi olabiliyor.
Bu yüzden, hayatımızda birinin olmasına duyduğumuz ihtiyaç yerine kendimiz istediğimiz için seçimler yapmak önemlidir. Aksi halde yalnız kalma korkusuyla hareket ederiz. İçimizdeki boşluğu doldurmak için seçimlerimizi herhangi bir ayrım gözetmeksizin yapabilir, sağlıksız kararlar verebiliriz.
Hayat arkadaşını seçmek: Yalnızlık
İnsanların partner arama sebebi çoğu zaman yalnızlık oluyor. Yalnızlık genellikle değersizlik, istenmeme, dışlanma, kabul edilmeme, ötekileştirilme, reddedilme ve terk edilme gibi duygularla ilişkilendirilir. Bunların yanı sıra üzüntü, ıstırap ve depresyon duygularını da yaratır.
Bu düşünce şekli tarih boyunca şahit olduğumuz bir şey. Hepimizin de bildiği üzere yalnızlık toplumumuzda pek uygun karşılanmıyor. Zaten bu kadar olumsuzluk yaratan bir durumda olmayı kim ister ki? Aslında tamamen yalnız olmak diye bir şey yok. Bazen bir başkasıyla beraberken bile yalnız hissedebilirsiniz.
İlişkide yalnız olmak
Yalnızlığın en zor türlerinden biri hayatınızda özel birinin olmasını istemenize rağmen olmamasıdır. Çünkü çocukluğumuzda karşılanmayan duygusal ihtiyaçlarımızı yeniden yaratır ve ortadan kaldırma ihtiyacı uyandırır.
Diğer yandan da çevrenin çok etkisi var. Yıllar boyunca bir ilişkiniz olmadığını size hep birileri hatırlatmaya devam eder. Yani aileniz, çocuklarınız ve sahip olmanız gereken diğer şeylerin olmadığı yüzünüze vurulur. Sonuçta da herkes size kendinizi işe yaramaz hissettirir. Özellikle de arkadaş gruplarınız zaten evlenmiş ya da çocuk bekliyorsa. Çünkü onlar sizin için istemeniz ve sahip olmanız gereken şeylerin bir yansımasıdır.
Bu durum yalnızlığınızı daha trajik bir hale getirir. Ayrıca kendinizde algıladığınız kusurlarla yüzleştirdiği için öz saygınızı da etkiler. Bir şeye sahip olamamanın eksikliği, sizde yoksunluk hissi yaratır. Bu şekilde iyice çaresiz hissedersiniz ve bu öyle katlanılmaz bir hal alır ki en sonunda bu yalnızlıktan kurtulmaya çalışırsınız.
Daha sonra ise…
Bu yalnızlıktan kurtulmaya çalışırken içinizdeki boşluğu dolduracak birini bulmaya çalışırsınız. Herhangi birini bulduğunuzda kendi içinizdeki yalnızlıktan sizi kurtaracağına inanırsınız. Bunun yarattığı çaresizlikle bulduğunuz bir kişiye kafanızdaki idealleri yansıtırsınız. Ama bu “o kişi” değil, üzerinden ihtiyaçlarınızı yansıttığınız bir hayalet gibidir.
Böyle bir ihtiyaç sizde olmayan bir şeyin eksikliğini yaratır fakat aslında bu noktada partnerinizin olmaması belli bir şeyden yoksun olduğunuz anlamına gelmez. Genelde insanların bir başkasına bağımlılık duyduğu ilişkiler kurmasının sebebi kendiyle yaşamaya katlanamamasıdır. Bu sebeple partnerinin onu onaylamasına ihtiyaç duyar. Sonuçta yalnızlık hissiyle yüzleşirken kişisel değerini bir başkasının onayına bağlı kılar.
İhtiyaç duygusunun anksiyeteye dönüştüğünü ve dürtüsel hareket etmeyi tetiklediğini hiçbir zaman unutmamalısınız. Bu yüzden yalnızlık korkusu, onaylanmama ve değersiz hissetme sizi toksik ilişkilere itebilir.
Bir hayat arkadaşına ihtiyaç duymak
Bir kişi ihtiyaç duyduğu için biriyle beraber olduğunda seçimlerini çaresizlikle yapar. Bu şekilde kurulan bir ilişkide kişi karşısındakini olduğundan daha üst, kendisini de alt bir konuma koyar ve onun onayına muhtaç hisseder. Bu zararlı bir aşk oyunudur ve partnerinizle gittikçe birbirinizden uzaklaşırsınız.
Çaresizce yapılan seçimler kendi kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşür. Yalnız olan kişi yalnızlıktan kurtulmayı öyle çok ister ki yaptığı seçimler yüzünden yine en sonunda yalnız kalır. Çünkü bu çeşit ilişkiler uzun sürmez ve kişi kendini daha çok yalnız hisseder.
Diğer yalnızlık türü
Yalnızlığın bir türü daha var: sağlıklı bir öz saygıyla kendi kendinize mutlu ve keyifli bir yaşam sürmek.
Öz saygısı tam olan kişiler bağımsız olur. Bir partneri olmadan da hayatını yaşayabilen bir kişinin değerli vaktini kendine daha uygun biriyle geçirmek istemesi de kaçınılmaz olur. Kendi değerini zaten bilen bir kişi başkası onu onaylamasa da anksiyete ve çaresizlik stresini yaşamaz, hayatının tadını çıkarmaya bakar.
Hayatının tadını çıkaran biri de zamanını ve kişisel alanını değerli gördüğü için gelen teklifleri kabul etmeden ve hayatına birini almadan önce iki kez düşünür. Bunun sebebi, kendinizle barışık olduğunuz zaman kendinizle geçirdiğiniz vaktin de değerini gerçekten biliyor olmanızdır. Bu yüzden de daha seçici olursunuz çünkü zamanınızı boşa harcamak istemezsiniz. Bunu bir savunma halinde değil de doğal bir güdüyle olarak yaparsınız.
Ne de olsa yalnızlık, bir partneriniz olduğunda da ilişkinin olmazsa olmaz bir koşuludur. Her insan yalnızlığıyla barışık olmalıdır çünkü kendinizle olan ilişkiniz partnerinizle olan ilişkinizde mutluluğu yakalama şansınızı belirler.
İsteklerinize göre partner seçimi yapmak
İsteklerinize uyan birini seçtiğinizde sevdiğiniz kişinin hem iyi hem de kusurlu yanlarını görebilirsiniz. Bunlar kendi içinde erdemli ya da kusurlu şeyler değildir ama o kişiyle bir ilişki kurup kuramayacağınızı belirler. Yani bunlar sizin kişisel ve öznel tercihlerinize göre belirlediğiniz özelliklerdir.
Bu durumda arzularınıza göre seçim yapmak yalnızlığı da kabul etmek anlamına geliyor. Kendi kendinize kalmak sizin için problem yaratmadığı zaman değerli vaktinizi harcayacağınız şeyleri ve kişileri daha iyi seçebilirsiniz.
Böylece yalnızlığı kabul etmek hatta bundan keyif almak partner seçimi yaparken çıkış noktanız olur. Bunu yaparken daha dikkatli olmanızı sağlar. Ancak fazla sakıngan davranmak da arayışınızda fazla seçici olmanıza ve savunmacı bir pozisyon almanıza sebep olabilir. Hatta savunma konumu çok kolay bir şekilde fobiye dönüşebileceği için yine yalnız kalırsınız.
Hayat arkadaşını seçmek için oynanan zararlı aşk oyunları
Size yargılayıcı ve hatta kesin yargı belirtiyor gibi gelebilir ama, yıkıcı ilişkiler peşindeyseniz ya da kötü aşk oyunları oynama niyetiniz varsa bu ihtiyaçlarınıza göre seçimler yaparsınız. Bir sevgili istemekle sevgili olmayı gereklilik olarak görmek aynı şey değildir.
Şu benzetmeye bir bakalım: bir restoranda üç gün boyunca bir şey yemeden oturduğunuzu düşünün. Bu çaresizlikte önünüze ne koyulsa yersiniz. Ancak atıştırmalık bir şeyler yiyip restorana giderseniz menüyü iyice inceler ve en sevdiğiniz şeyi sipariş edersiniz.
Kendinizle ve yalnızlığınızla barışık olmak illa ki doğru seçimi yapacağınız anlamına gelmez ama en azından bir ilişkiye özgürce ve acele etmeden başlarsınız. İlişkinizi çaresiz bir yaklaşımla kurarak kendinizi manipülasyona açık hale getirmek yerine uyumlu yönlerinize göre kurabilirsiniz.
İdealize etmek ve farkında olmak
Hayat arkadaşı olarak sevginizi vermeyi seçtiğiniz kişiyi iki şekilde ele alırsınız. Ya sadece iyi taraflarını görür idealize edersiniz ya da dikkatli bir şekilde analiz edip hem iyi hem de kusurlu yanlarını görürsünüz.
Ancak her ilişkinin ilk zamanlarında idealleştirme evresinden geçtiğini de belirtmek gerek. Sonrasında ise her zaman olmamakla birlikte onaylama kısmı gelir. Taraflar birbirini herhangi bir filtre olmadan görür.
Yoksunluk çekmek
Bu yoksunluk hissi yüzünden kişi, içindeki boşluğu dolduracak bir kurtarıcı ve kafasındaki ideal kişiyi arar. Bu durumda ise yoksunluğun yarattığı ihtiyaç haliyle kişi, insanların sadece bu ihtiyacını giderecek yönlerine odaklanır. Sadece görmek istediği kısımlarını görür ve diğer kısımları önemsemez. Bu yüzden de o kişinin beğenmediği yönlerini reddeder ve olmayan iyi yönlerini yaratarak kendi ideal insanını oluşturur.
Sadece istediği için partner arayan biri seçimlerini kişisel tercihlerine göre yaptığı için daha objektif bakabilir. Karşısındaki kişiye bir bütün olarak bakar ve daha eleştirel olur. O kişiyi daha iyi tanıyabilir ve böylece daha çok samimiyet kurabilir.
İhtiyaç duygusuyla davranan kişiler sadece ideallerine odaklanırken, isteklerine göre davranan bir kişinin diğer insanlara bakışı çok daha farklıdır.
Elbette birine aşık olmak için, o kişinin erdemli ve kusurlu yanları arasındaki denge ilişkisinde iyi tarafın ağırlıklı gelmesi gerekir. Her aşk ilişkisinin başarısını belirleyen de bu dengenin sağlanmasıdır. Ancak birçok kişinin, ilişki yaşadığı partnerinde beğenmediği yönleri baskın olsa bile o ilişkide kalmakta ısrarcı olması da bir hayli ilginç.
Hayat arkadaşını seçmek: hayal kırıklığı
Bazı insanların beklentisi genelde fazla yüksektir ve karşısındaki kişi istediği davranışları tam olarak sergilemediğinde hayal kırıklığı yaşar. Bu sebeple de ilişkilerindeki memnuniyetsizliğini kolayca ifade eder. Bir hayalete “aşık olan” kişi kişisel ihtiyaçlarından başka bir şey göremez.
Bu insanlar içten içe acı çektiği için, karşısındaki kişinin gerçekten nasıl biri olduğunu önemsemeden onu kendi tercihlerine göre şekillendirmek gibi imkansız bir göreve soyunur. Bu durumda kişinin partneri, onun ulaşılamaz taleplerini karşılayamadığı ve olduğu kişi gibi davranamadığı için devamlı olarak kendini yetersiz hisseder.
Gördüğünüz gibi, tutkunun gerçek aşka ve olgun bir ilişkiye dönüşmesi, aşıkların birbirine olan sevgisinden emin olması ve birbirilerinin kusurları karşısında sabır göstermesiyle mümkündür.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.