Logo image
Logo image

Fibromiyalji Hastalığı ve Probiyotikler Arasındaki İlişki

3 dakika
Almería Üniversitesinde yürütülen bir çalışmada fibromiyalji hastalığı ve probiyotik arasındaki ilişki incelendi. Araştırma, bazı bakterileri tüketen fibromiyaljili hastalarının yaşam kalitelerini önemli ölçüde yükseltebileceği ortaya kondu.
Fibromiyalji Hastalığı ve Probiyotikler Arasındaki İlişki
Son Güncelleme: 23 Aralık, 2018

Fibromiyalji hastalığı, vücudun geneline yayılan kas-iskelet ağrısı şeklinde karakterize edilen ve etiyolojisi bilinmeyen kronik bir hastalıktır. Dolayısıyla, fibromiyalji hastaları fiziksel rahatsızlıklara ek olarak, fibromiyalji kişiler psikolojik ve duygusal zorluklar yaşarlar. Tahminlere göre, fibromiyalji hastalığı dünya nüfusunun % 2.7’sinde görülmektedir.

Psikolojik terapi ve meditasyon gibi uygulamalar genellikle fibromiyaljiden muzdarip insanların yaşadıkları farklı zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olur. Bununla birlikte, en son verilere göre, probiyotiklerin de bir alternatif olduğu görülmektedir.

Bu yazıda, fibromiyalji hastalığı ve probiyotik tüketme arasındaki ilişkiyi inceleyeceğiz.

Fibromiyalji hastalığı ve probiyotikler: Probiyotikler karmaşık bilişsel fonksiyonları iyileştirir

Probiyotikler vücudumuza yarar sağlayan canlı bakterilerdir. Bu faydalar arasında bağırsak floramızı dengelemek, bağışıklık sistemimizi geliştirmek ve daha iyi bir sindirime sahip olmamıza yardımcı olmak sayılabilir.

Almería Üniversitesindeki bir araştırma grubu tarafından yürütülen çalışmada bu hastalıktan muzdarip kişilerdeki dört probiyotik suşun neden olduğu etki izole edildi.

Bilim adamları klinik denemeleri yaptıktan sonra, yeterli miktarda sağlanan bu probiyotik bileşiklerin karmaşık bilişsel işlevleri geliştirdiği sonucuna varmıştır. Fibromiyalji hastaları genellikle bu işlevlerin değişmesinden muzdariptir. Bu araştırma, fibromiyalji hastalığına sahip kişilerde yeme davranışları ile ilgili diğer çalışmaların mükemmel bir tamamlayıcısıdır.

Some figure

Uzmanlar, bu probiyotiklere bir dizi avantaj atfettikleri ilk hipotezle işe başladılar. Bunların çoğu, hastanın zihinsel işlevleri ve fiziksel ve duygusal düzlemleri ile ilişkiliydi.

Almería Üniversitesindeki bu araştırmada görev alan uzmanlardan biri olan Pablo Román’a göre, araştırmaya başladıklarında bakterilerin hem ağrı yoğunluğunun hem de fibromiyaljili hastaların yaşadığı anksiyete ve depresyonun azaltılmasına katkıda bulunup bulunmadığını kontrol etmek istemişlerdi. Ayrıca hastalarda bilişsel iyileşme olup olmadığını görmek istiyorlardı.

Araştırmacılar bu amaçla, hastaların öz değerlendirme olarak tamamlamak zorunda oldukları anketleri ve deneysel görevleri kullandılar. Ağrı seviyesi, yaşam ve uyku kalitesi, fibromiyalji semptomlarının sıklığı ve şiddeti, hastalıktan etkilenenlerin yaşadığı duygusal semptomlar ve kaygı gibi göstergeler yoluyla yararlı bilgiler topladılar.

Çalışmanın sonuçları

Sonuçlar probiyotik alımının motor fonksiyonlardan sorumlu beyin alanını etkilemediğini göstermiştir. Öte yandan, hastanın belirli bir göreve uyum sağlama yeteneğini kontrol etmekten sorumlu olan kısmı etkiler. Dahası, probiyotik alan hastalar yorgunluk belirtileri göstermezler.

Araştırmacılar, probiyotik bileşikleri tüketen hasta grubunun daha az dürtüsel davrandığını ve karar vermek için daha az zamana ihtiyaç duyduklarını gözlemlemişlerdir.

Fibromiyalji ve probiyotik ilişkisini inceleyen çalışmada plasebo etkisi

Fibromiyalji hastalığı ve probiyotik arasındaki ilişkiyi ortaya koymak için uzmanlar yaklaşık 60 fibromiyalji hastası ile klinik çalışmalar yaptı. Fibromiyalji hastalığı daha ziyade kadınları etkilediği için araştırmaya katılan bireylerin çoğunluğu kadındı.

İlk olarak, araştırmacılar her bireyi tedaviden önce değerlendirdi. Bunun için çeşitli anket ve görevler sayesinde hastaların bilişsel kapasiteleri ile fiziksel ve duygusal durumlarıyla ilgili diğer faktörleri kaydettiler. İki gün boyunca hastaların yaşadığı acıyı ölçtüler. Ayrıca anksiyete veya diğer depresif belirtileri de ölçtüler.

Some figure

Grup ikiye ayrıldı. İlk grup sekiz hafta boyunca oral probiyotikler alırken, ikinci grup hasta aynı zaman aralığında plasebo aldı. Araştırmacılar hastalara günde dört hap verdi. Probiyotik kapsüller ve zararsız bir madde içeren plasebo haplar görünüş, tat ve koku bakımından aynıydı.

Tedaviden sonra araştırmacılar, tedavi öncesi ve sonrası aşamalarda elde edilen sonuçları değerlendirmek ve karşılaştırmak için hastalarla tekrar görüştüler. Plasebo hapları alan hastalar herhangi bir gelişme kaydetmemişti. Diğer taraftan, probiyotik tüketenler çeşitli dürtüsellik testlerinde bilişsel esnekliklerinin deneyden önce gösterdikleri esneklikten biraz daha yüksek olduğunu kanıtlamışlardır. Bu nedenle, bu tür tedavide plasebo etkisi elenmiştir.

Bu ilk aşamadan sonra, Almeria Üniversitesinin finans desteğiyle hemşireler, fizyoterapistler, psikologlar ve nörobilim uzmanlarından oluşan bu multidisipliner ekip, diğer hastalıkları iyileştirebilecek probiyotikler konusunda yeni araştırmalar yapmaya devam edecektir. Şimdilik, fibromiyalji ve probiyotik arasındaki ilişkinin olumlu etkilerinin ortaya konduğunu söyleyebiliriz.