Logo image
Logo image

Bilişsel Dikkat Sendromu: Bu Da Neyin Nesi?

3 dakika
Bilişsel Dikkat Sendromu: Bu Da Neyin Nesi?
Tarafından yazılmıştır Laura Reguera
Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Bir şey bizi alaşağı ettiğinde genelde ne yaparız? Yanıt, kişiden kişiye değişir tabii. Bazı insanlar duygusal düzen stratejilerine diğerleri ise, öte yandan, olumsuz ve tehlike yaratan düşüncelere başvururlar. Eğer bir şey onların canını sıkar, üzer veya kızdırırsa, bu konu hakkında düşünmekten başka bir şey yapamazlar.

Aşırı düşünmek olumsuz duyguları ortadan kaldırmaya yardımcı olur mu? Kesinlikle hayır. Tam tersine. Aşırı düşünmekten elde ettiğimiz tek şey, yalnızca sorunlarımıza odaklandığımız ve sonuç olarak kendimizi daha kötü hissettiğimiz bir kısır döngüye girmektir. Sorun şu ki, faydasız bir kısır döngüye girdiğimizi ise her zaman fark edemeyiz. Bazı insanlar bu durumun diğerlerinden daha fazla farkında olsalar da, onu durdurmak için hiçbir şey yapmazlar – ya da yaparlar mı?

“Düşündüğümüz şey biziz. Olduğumuz her şey düşüncelerimizle ortaya çıkar. Düşüncelerimizle dünyayı yaratırız.”

– Buda

Bilişsel dikkat sendromu nelerden oluşur?

Bilişsel psikoloji, bir durumla ilgili bilgileri ve düşüncelerimizi işleme şeklimizin aslında duygusal deneyimlerimizi belirlediğini ileri sürer. Bu, “duygusal” düşüncelerimizi işleme şeklimizin refahımız üzerinde bir etkisi olduğu anlamına gelir. Ve söz konusu iç deneyimi ele almanın bazı yollarının diğerlerinden daha etkili olduğu söylenebilir.

Bir şey hakkında üzgün ya da endişeli olan, ancak çözüm arayan ve zihnini rahatlatan bir kişi, zararlı fikirleri arasında sıkışan ve yarın olmayacakmış gibi konu hakkında aşırı düşünen biriyle aynı şekilde hissetmeyecektir. Bu son örnek, bilişsel dikkat sendromundan muzdarip olanların yaşadıklarını açıklar.

Bilişsel dikkat sendromu, kişinin kaybolmalarına izin veremediği olumsuz düşünce ve duygulardan oluşan bir modelle karakterize edilir. Peki bu neden olur? Çünkü bu döngüyü kronik ve değişmez hale getiren bir dizi bilişötesi süreç bulunur.

Some figure

Bilişsel dikkat sendromunda bilişsel süreç

Bu sendrom, uzun uzadıya düşünme, endişe, sabit dikkat ve negatif mücadeleyi kapsayan bir düşünce modeliyle karakterize edilir.

İlk olarak, dikkat temayülümüz bizi rahatsız eden uyaranlara veya durumlara sabitlenir. Dikkatimizi olumsuz olaylara odakladığımız zaman, onlar pozitif olaylardan daha olumlu bir hal alırlar. Böylece, birisi bize nasıl olduğumuzu sorduğunda aklımıza bir olayın olumsuzdan çok daha olumlu olması gerektiği gelir.

Ayrıca, bu olumsuz durumlar hakkında çok fazla düşünmeye devam ederiz, bu da karamsar düşüncelerden dikkatimizi başka yöne çekmemizi imkansız hale getirir. Son olarak, uygun duygusal düzen stratejilerinin yokluğu bu süreci önemli ölçüde sürekli kılar.

“Olumsuz düşüncelerin ve yıkıcı duyguların üstesinden gelmenin yolu, daha dayanıklı ve daha güçlü olan karşıt, olumlu duygular geliştirmektir.”

– Dalai Lama

Some figure

Bu sendromun sonuçları nelerdir?

Olumsuz konular hakkında durmadan düşünmek depresyona ve anksiyeteye yol açabilir. Depresyon söz konusu olduğunda, bilişsel dikkat sendromu, bu bozukluğun karakteristik özelliği olan negatif bilişsel üçlünün (kendisi, dünya ve gelecek hakkında olumsuz düşünceler) yoğunlaşması ve süresinin uzaması ihtimalini ortaya koyar.

Bu yüzden, depresyondan muzdarip olan bireyler kendilerine “neden bu şekilde hissediyorum?” gibi sorular sorar ve çoğu zaman gerçekçi olmayan, olumsuz bir yanıt verirler. Örneğin, “bu şekilde hissediyorum çünkü zor bir zaman geçiriyorum, ama geçecek” demek yerine “çünkü tam bir başarısızlık örneğiyim de ondan” diye düşünürler.

Birey, bu süreci otomatik hale gelene kadar sürekli biçimde tekrarlar, bu da onu herhangi bir konunun olumlu yönlerini algılayamaz hale getirir. Öte yandan, kaygıyla ilgili olarak, muhtemel tehlikeler üzerine dikkat yanlılığı mevcuttur. Böyle bir durumda “Ya bu olursa?” gibi geviş getiren düşünceler bu “tehdit gözetimini” açığa çıkarır.

Problem, bireyin sadece gelecekte karşılaşabileceği sıkıntılara odaklanması ve asla bu gibi durumlara karşılık bir çözüm arayışına girmiyor olmasıdır. Bu, bireyin anksiyete seviyelerini arttırır ve psikolojik müdahaleyi çok daha zor bir hale getirir. Buna ek olarak, birey bu gibi problemlerin ortaya çıkabileceği durumlardan kaçınmaya çalışır.

Bu, kişinin endişe veren ve asılsız deneyimlerin aksine gerçekçi olanları hayal edemiyor olmasının neden bu kadar zor olduğunu bize açıklar. Kısacası, bilişsel dikkat sendromu, bir şey bizi rahatsız ettiğinde hali hazırda zor bir eylem olan zihnimizi rahatlatma işlemine engel olur. Bu yüzden durumu kontrol altına almak ve refahımızı yeniden kazanmak için dinamiklerinin farkında olmak çok önemlidir.

“Bir insan düşüncelerinin ürünüdür. Ne düşünürse, o olur.”

– Mahatma Gandhi