Logo image
Logo image

Anılar Hakkında Çok Fazla Düşünmek Daha Az Yaşamak Demektir

3 dakika
Anılar Hakkında Çok Fazla Düşünmek Daha Az Yaşamak Demektir
Tarafından yazılmıştır Fátima Servián Franco
Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Anılarda yaşamak sınırlayıcıdır. Yaşadığımız an bir şeyler deneyimleyebileceğimiz tek an olduğuna göre, onun keyfini çıkarmamak, onu yararlı bir şekilde değerlendirememek anlamına da gelir. Hayat anılar hakkında düşünüp durmak yerine harekete geçmektir. Geriye dönük değil ileriye dönük yaşanır.

Ayrıca hayat sanki bugün yokmuş gibi geçmişle gelecek arasında bir yerde takılıp kalmak da değildir.

“Dün bugünün anısıdır ve yarın bugünün düşüdür.”

– Halil Cibran

Geçmişi anmak hayatın doğasında vardır ve genellikle kaçınılmazdır. Anılar bizim için sevdiğimiz şeylere, kimliğimize ve kaybetmek istemediklerimize tutunmanın bir yoludur. İçimizde bir yerlere dokunan şeylere tutunur onları bırakmayız.

Anılar aldatıcıdır çünkü bugün yaşananlarla ve beynin tuzaklarıyla bezelidirler. Sahte anılarla benzersiz anılar arasındaki fark mücevherlerde olduğu gibidir: Sahte mücevherler genelde gerçek mücevherden daha çok parlarlar sanki gerçek olan onlarmış gibi görünürler.

Her şeyi hatırlasaydık yaşamak imkansız olurdu

Yazar ve yönetmen Ray Loriga’nın “Tokyo Doesn’t Love Us Anymore” (Tokyo Artık Bizi Sevmiyor) isimli kitabında söylediği gibi, “Hafıza çok aptal bir köpek gibidir. Siz ona yakalaması için bir çubuk atarsınız. O size attığınız çubuk yerine yerde bulduğu eski bir şeyi getirir.” Bilim adamları da yıllardır bizi bu konuda uyarıyorlar.

“Hayatının her gününün tadını çıkarmanı diliyorum.”

– Jonathan Swift

Bir röportajda birisi Albert Einstein’a aklına yeni bir fikir geldiğinde ne yaptığını sordu. Bir kağıda not alıyor olabilir miydi? Fikirlerini yazdığı özel bir defteri mi vardı? Einstein bu soruya kararlı bir şekilde şu cevabı verdi: “Yeni bir fikrim olduğunda onu unutmuyorum.”

Söylediği şey çok doğru çünkü bir şey bizi heyecanlandırdığında onu unutmak neredeyse imkansızdır.

Some figure

Bu yüzden bizi heyecanlandırabilen ve gerçekten önemli olan şeyleri hatırlarız. Çünkü bu tür şeyler, beyindeki belli bölgeleri ve bağlantıları aktifleştirir. Böylece bunları hafızamıza kaydederiz. Sorun beynin unutmamız gereken şeyleri de iyi bir şekilde kaydetmesidir. Bir anıyı unutma isteği, onun kalıcılığını garanti altına alır denebilir.

Bunu da okuyun: Albert Einstein’ın Kişisel Gelişim Hakkındaki 5 Sözü

Anılarda yaşamak yerine anı yaşamak

Ters psikoloji, bazı anıları saklayabilmek için unutma işlevinin gerekli olduğu konusunda bizi uyarır. Sonuçta anılarımız o kadar aptal olmayabilirler ve attığımız çubuğun yerine bize gerçekten de işimize yarayacak bir şey getirebilirler.

“Anı yaşamalısınız, her bir dalga sizi canlandırmalı, her an sonsuzluğunuzu keşfetmelisiniz. Aptallar fırsatlarla dolu bir adada yaşayıp başkalarının adalarını gözleyenlerdir. Başka bir ada yok, bir hayat daha yok.”

– Henry David Thoreau

Anılar kalıcı bir parfüme benzerler

Haz, anı yaşadığımızda, harekete geçtiğimizde veya aktif olduğumuzda açan bir çiçek gibidir. Onunla birlikte her gün anılarımızı inşa ederiz. Bu anılar kalıcı bir parfüm gibidirler. En mutlu anılar çok uzamadan tam da olması gerektiği anda bitenlerdir.

Bu yüzden günleri değil anları hatırlarız. Bu yüzden anılarda yaşamak yerine her daim yeni deneyimler yaşamalıyız.

Hayatın serveti, biriktirdiğimiz anılarda yatar. Özellikle de konfor alanımıza sıkışıp kalmışsak her zaman hareket halinde olmak bizim için kolay olmaz. Ancak tüm yoğunluğuyla hayatın tadını almak istiyorsak bunu yapmalıyız.

Some figure

Dış dünyayı somut olarak vücudumuzla ve tüm duyu organlarımızla algılamak yerine zihnimizin içinde yaşamaya alıştık. Her şeye rağmen bir karar vermeliyiz.

Hayatımızı geçmişte yaşanan olayları ve bu olayların bize hissettirdiği şeyleri düşünerek geçirebiliriz. Bunun yerine, deneyimlerimizin ve elbette duygularımızın kontrolünü ele geçirmeyi de tercih edebilirsiniz. Ancak ikincisini yaparsak var olmanın keyfini çıkarabiliriz.

Anılarda yaşamak yerine hayata daha çok odaklanmanın anahtarı düşünmek, hayal kurmak ve daha az beklenti içine girmektir. Yaşadıklarımızı kabullenmeliyiz. Zihnimizin kurduğu tuzaklara düşmeden anı yaşamasını bilmeliyiz.

Genellikle yaşamıyor, yaşamaya hazırlanıyor oluyoruz. Ancak hayat tam tersini yapmaktır. Mutluluk başka bir yerde değil, yaşadığınız yerde ve anda saklı. Bunu hiçbir zaman unutmayın.