Logo image
Logo image

Ailemizin Öz Saygımıza Olan Etkisi

4 dakika
Ailemizin Öz Saygımıza Olan Etkisi
Tarafından yazılmıştır Valeria Sabater
Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Öz saygımız (bir noktaya kadar) yetiştirildiğimiz aile dinamikleriyle şekillenir. Bu, iz bırakan ve bazen de baş etmesi zor olan bir mirastır. Özellikle de bu mirası bırakan kişi kendini hiçbir zaman sevememiş, bizim ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek, bizi yüreklendirebilecek veya samimiyetle içini açabilecek becerisi olmayan bir baba ya da anne figürü ise.

Hayattaki fonksiyonlarımızı yerine getirebilmek için öz saygı “haznemizin” dolup taşması gerektiğini söyleyen psikologların sayısı az değil. Hoşumuza gitse de gitmese de bize kararlılık, öz güven ve yeterlilik hissi veren bazı “yakıtlar” vardır. Ancak, hayatı neredeyse boş bir hazneyle devam ettirdiğimizin de gayet farkındayız. Haznemizin doluluk seviyesi o kadar düşüktür ki motorumuzu tekrar çalıştırıp bu problemi çözmek adeta imkansızdır.

“Reddedilme korkumuzun büyük bir kısmı diğer insanların bizi onaylamasını istememizden gelir. Öz saygınızı onların fikirlerine dayandırmayın.”

– Harvey Mackay


Ünlü kültürel antropolog Margaret Mead, bizim için büyük önemi olan bir konudan bahsediyor. İnsanlarla etkileşime girme şeklimizin kim olduğumuzu (en azından hatrı sayılır bir kısmını) belirlediği ilk sosyal grubun aile olduğunu söylüyor. “Haznemizi” yeterli miktarda besleyici ve zengin bileşenlerle doldurma görevi ve sorumluluğu ebeveynlerimize aittir. Güven, sevgi ve ilgi bakımından bir eksiklik olmadığından emin olmaları gerekir. Bizim dünyada değerli bir insan olduğumuzu hissederek yürüyebilmemize yardımcı olacak hayati cesareti ve kuvveti sağlayacak olan onlardır.

Ancak, öz saygımızı inşa ettiğimiz bu zorlu yolda her zaman kaliteli yakıta erişimimiz olmaz. Bu da eninde sonunda bizi kim olduğumuzu keşfetmek için çabalamaya iter. Ayrıca birçok yönden eksikleri olan çocukluğumuzu da onarma çabasına gireriz.

Some figure

Öz saygımızın şekillenmesi ve ebeveynlerimizle kurduğumuz bağ

Öz saygımız çocukluk yıllarında şekillenmeye başlar. Fakat bu, karakterimiz tamamen çocukluğumuzda ve erken yaşlarda deneyimlediğimiz şeyler tarafından belirleniyor mu demek oluyor? Birçok bilimde olduğu gibi psikolojide de “determinizm” kelimesinin tehlikeli olduğunu ve derin anlamlar içerdiğini de belirtelim.

Psikolojik açıdan bakarsak, çocuklukta yaşanan her şey kişiliğimizi oluşturmada büyük bir etkiye sahiptir fakat bunlar kim olduğumuzu tamamen belirler diye bir şey söz konusu değildir. İnsan, özellikle de insan beyni, hakkındaki bir gerçek de gelişim konusundaki esnekliğimizin ve kapasitemizin sonsuz olmasıdır. Ancak buna rağmen yetiştirilme şeklimizin büyük öneminden de kaçamayız. Bu konudaki kilit nokta kesinlikle bize değer veren kişilerle olan ilişkilerimizin kalitesidir. Ailemiz bize sadece gıda ve besin sağlamaz, aynı zamanda duygusal ve eğitici bir miras da bırakır.

Duygusal anlamda bağlı olmak

Bu konuların derinine inmek için, çocuk gelişimi knusunda uzman ve Harvard Üniversitesinde pediatri profesörü olan Dr. Ed Tronick‘in yazılarını okumanızı tavsiye ediyoruz. Tronick, çocuklara iyi bir öz saygı ve kaliteli bakım imkanı sağlamak için onlarla duygusal bir bağ kurmamız gerektiğini söylüyor. Bununla birlikte, iyi ebeveynlerin bile %40 oranında çocuklarıyla bir bağ kuramadığını da araştırmalarının çoğunda gösterebilmiş.

Some figure

Bu bulgular endişe yaratabilir ya da abartıldığını düşünebilirsiniz. Ancak Dr. Tronick, üzerinde düşünmemiz gereken bir konuya dikkat çekiyor. Birçok ebeveynin çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını %100 karşılayamamasını, bunu kendilerine karşı bile yapamayı becerememelerine bağlıyor. 

Stres yüklü, çözülmemiş duygusal düğümleri olan bir ebeveyn, çocuğuna farkında olmadan bazı sinyaller ve bilgiler verir. Bunun sonucunda çocuk da bu bilgileri kendi hayatına dahil etmeye başlar. Yani ebeveynlerin yüksek bir öz saygısı yoksa çocuğa da öz saygı aşılamaları çok zor olur. Eğer çocuk anne-babasında bu temeli hissedemezse kendi de bu güveni oluşturamaz.

Ailenin etkisi büyük olsa da son karar sizin

Öz saygımızı çocukluk döneminde şekillendiren üç tane faktör vardır. Fiziksel görünüşümüz, davranışlarımız ve akademik performansımızEbeveynlerimizin bu üç konuyla başa çıkma biçimi kendimize olan güvenimizi artırmamız için bizi teşvik edebilir. Tam tersi durumda ise çaresizlik, yalnızlık ve korku hisleri yaratır.

“En kötü yalnızlık kendinden memnun olmamaktır.”

– Mark Twain

Hepsinden daha zor olan kısmı ise bugün hala ebeveynlerin bu konuda bir olgunluğa erişemediğini görmeye devam etmemiz. Kullandıkları dil ile iletişim stillerinin sebep oldukları problemlerin farkında bile değiller. Sadece okul kapısında konuşulan diyalogları dinlerken bile ebeveynlerin nasıl farkında olmadan çocuklarının kanatlarındaki tüyleri birer birer yolduklarını görebiliriz.

Kıyaslamanın kullanım şekli

Kıyaslama yapma ve negatif onaylamayı kullanma şeklimiz çocuğun öz saygısında son derece büyük bir etkiye sahiptir. Bir çocuğa matematik konusunda umutsuz vaka olduğunu ya da sınavlarını asla geçemeyeceğini söylemek öz saygısının yıkılmasına sebep olacaktır. Bunu yapan ebeveynler, çocuklarındaki gizli duygusal problemleri görmekten acizdir ve öz saygı konusunda kendilerinin düştüğü uçurumun aynısına çocuklarının da düşmesine izin vermiş olur.

Some figure

Ailenin öz saygımızın oluşmasındaki etkisi büyük olsa da, geçmişte yaşananların hayatta gideceğimiz yolu kesin olarak çizmeyeceğini de bilmek gerekir. Düşük öz saygımıza ilişkin konuşmaya devam ederek bunun etkisinden çıkmak bizim elimizde. Başkalarının bize veremediği olgunluğu kendimiz kazanmak için eksiklerle dolu çocukluğumuzu onarma şansına sahibiz. Kendi yakıtımızı üretmeyi ve bunun için başkalarından medet ummamayı öğrenmeliyiz. Her gün öz saygımız üzerinde çalışmaya devam etmeliyiz. Değişme, cesur olma ve kendimizi sevme isteğini göstermeliyiz. Geçmişimize rağmen değişmek ve öz saygımıza yatırım yapmak için hiçbir zaman geç değildir.