Adonis Efsanesi ve Aşkın Kırmızı Gülleri

Adonis efsanesi, klasik çağın en güzel ve merak uyandıran efsanelerinden biridir. Her şey annesi Myrrha’nın hikayesiyle başlar. Muhteşemdi ve onu gören her erkek ona umutsuzca aşık oluyordu. Bu nedenle erkekler üzerindeki etkisinden endişe eden babası, onu dünyadan izole etmek için yedi kilitle kilitledi.

Bu hikayenin birkaç versiyonu vardı. Ancak bu hikayelerin arasından günümüze gelen, Myrrha’nın babasının, kızının tanrıça Afrodit’ten daha güzel olduğunu iddia ettiğini söylüyor. Doğal olarak, bunu duyan tanrıça kızar ve genç kadını kendi babasına aşık etmek için bir büyü yapar. Diğer versiyonlar, Myrrha’nın babasına aşık olmasına yol açan şeyin onun hapsi olduğunu söylüyor.

Ensest arzusunun iğrenç olduğunun farkında olan Myrrha, ölmek ister. Ancak ona bakan kadınlardan biri intihar etmesini engeller. Myrrha, kendisini kurtaran bu bakıcı kadına gizli tutkusunu itiraf eder. Bakıcı kadın, kendini tekrar öldürmeye çalışmadığı sürece yardım edeceğine söz verir. Böylece ikili bir plan yaparlar.

“Gülün dikenleri olsa da, koparılmış.”

-William Shakespeare, Venüs ve Adonis –

Baştan çıkarma ve sonuçları

Hizmetçi, Myrrha’nın dileklerini gerçekleştirmesine yardım eder. Babasına, kendisini gizlice seven ve yüzünü görmemesi şartıyla onunla beraber olmak isteyen bir kadın olduğunu söyler ve babası kabul eder. Kızıyla, kızı olduğunu bilmeden dokuz gün birlikte olur.

Ancak gizli sevgilisinin kimliğini öğrenmek ister, yüzünü açar ve kendi öz kızının onu kandırdığını öğrenir. Onu oracıkta öldürmek istese de kızı uzak diyarlara kaçar. Babası onu tam yakalamak üzereyken Tanrılardan yardım ister ve Zeus ona acayarak onu bir ağaca, mür ağacına çevirir.

Hikayeye göre, bitkinin aromatik sızıntıları, talihsiz genç kadının hala talihsizliğine yas tutan gözyaşlarıdır. Hikayeye göre, Myrrha ağaç olduğunda hamiledir ve dokuz ay sonra ağaç aniden açar ve Adonis doğar. Annesinin güzelliğini miras almıştır.

Adonis efsanesi

Tanrıça Afrodit olanlardan dolayı suçluluk duyar, hatta ağacı ziyarete gidip çocuğu kurtarır. Onu güzel bir sandığa yerleştirir ve onu yeraltı dünyasının tanrıçası Persephone’ye verir. O da küçük Adonis’i görünce hemen evlat edinir.

Adonis yakışıklı bir genç adama dönüşür ve Persephone ona aşık olur. Sonra bir gün Afrodit, yanlışlıkla çıplak uyuyan Adonis’e bakar ve çocuğa aşık olur. Daha sonra Persephone’den onu kendisine geri vermesini ister. Tabii ki, Persephone bunu reddeder ve anlaşmazlığı çözmek ve arabuluculuk yapmak için Zeus’un yardımına başvurmak zorunda kalırlar.

Zeus, genç adamın yılını üç bölüme ayırmasına karar verir. Adonis, Afrodit bebekken onu kurtardığı için, zamanın üçte birini onunla geçirecektir. Onu büyüten Persephone olduğu için de üçte birlik bir bölümü de onunla geçirecekti. Diğer üçte biri ona aitti ve zamanını istediği gibi geçirebilirdi.

Adonis efsanesi, trajik bir aşk

Adonis efsanesi, genç adamın yılın üçte ikisini Afrodit ile geçirmeye karar verdiğini söyler. Ancak genç adam avlanmayı severdi ve tanrıça sevmezdi. Yine de av gezilerinde ona eşlik ederdi. Bir noktada onu terk etmek zorunda kaldı, ama ondan önce, korku göstermeyen hiçbir hayvanı avlamaması için onu uyardı.

Adonis yine de onun uyarısını dikkate almadı. Bir gün, hiçbir korku belirtisi göstermemesine rağmen bir yaban domuzu gördüğünde onu avlamak istedi. Bu yaratık aslında Afrodit’in aşıklarından biri olan ve olaydan haberdar olan ve Adonis’i öldürmek isteyen tanrı Ares’ti. Bu nedenle öfkeyle ona saldırdı.

Hikayeye göre Afrodit ona yardım etmek istemiş ama dikenlerle dolu bir çalılığa takılmış. Kendini kurtarmaya çalışmış ama başaramamış. Bu arada, sevdiği adamın öldürülmesini izlemek zorunda kalmış. Her yeni yarayla birlikte kanı yere damlamış ve anında kırmızı bir güle dönüşmüş. O zamandan beri kırmızı güller aşkın sembolü olmuştur.

Adonis öldükten sonra yeraltı dünyasına gitti. Elbette Persephone oradaydı ve Afrodit durumu çözmek için tekrar Zeus’a döndü. Zeus, genç adamın her biri ile altı ay geçirmesine karar verdi. O zamandan beri, Persephone ile yeraltında geçirdiği altı ay sonbahar ve kış oldu. Ancak Afrodit’le geçirdiği altı ay ilkbahar ve yaza tekabül ediyordu.