Kültürel Sahiplenme - Ne Demektir?

Kültürel sahiplenme kavramını derinlemesine analiz ederseniz, bu fikrin aynı zamanda güç dinamiklerini de kapsadığını göreceksiniz. Başka bir deyişle, baskın bir kültür, sistematik olarak, baskı altında tuttuğu kültürlere ait ögeleri sahiplenecektir.
Kültürel Sahiplenme - Ne Demektir?
Gema Sánchez Cuevas

tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Gema Sánchez Cuevas.

Tarafından yazılmıştır Patricia Grande Yeves

Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Sanat, birçok taklit edici unsuru içeren efektlerin bir karışımı. Kültürel sahiplenme sorunu da, bu yaratma biçimi ile kopyacılık, bilgi hırsızlığı ve intihal kavramı arasındaki ayrımda yer alıyor.

Bu noktada, telif hakkı konsepti kolektif kimliklerin bulunduğu ortamlarda daha az görülüyor ve gerçek anlamda güçlünün zayıf olandan yararlandığı güç ilişkilerinden kaynaklanan geleneklerin yaygınlaşmasına da yol açıyor. Bu kavram, aynı zamanda, birçoğunun “haksız sahip olma” olarak da adlandırdığı şey.

Bu konu ile ilgili, önemli sayıda protesto eden tarzda girişimler de gerçekleşmiş durumda. Örneğin, Polinezya kabile motifleri kullanılarak yapılan dövmeler bir dönem oldukça popülerdi ve bu durum doğal olarak bazı tartışmalara yol açtı. Benzer şekilde, bundan uzun zaman önce, şarkıcı Rosalía tarafından Çingene sembollerinin kullanımı da geniş ölçüde eleştirildi.

Kültürel sahiplenmede dansın yeri

Kültürel sahiplenme tam olarak nedir?

Yukarıda bahsettiğimiz gibi, kültürel sahiplenme, kendisinden farklı bir kültüre ait enstrüman, imge ve sembollerin benimsenmesi olarak tanımlanabilir.

Bu tanımın etrafında, bir kişinin bir şeyi gerçekten yanlış bir yolla sahiplendiğinden veya çoğu durumda olduğu gibi bunun sadece diğer kültürlere yönelik bir yüceltme anlamında kullanıldığından söz edip edemeyeceğimiz hakkında bir soru işareti bulunuyor.

Kültürel sahiplenme kavramını daha fazla analiz edecek olursanız, bu fikrin aynı zamanda güç dinamiklerinin varlığını da kapsadığını göreceksiniz. Yani, insanlar sistematik olarak baskıladığı kültürlerin unsurlarını kullandığı için baskın kültürü suçlarlar.

Kültürel sahiplenme kavramı, yeni olmasa da, çok tartışmalı bir konu. Küreselleşme ve teknolojik gelişmeler, tek bir tıklamayla birçok bilgiye erişmemizi sağlıyor. Dolayısıyla, kültürel sahiplenme yeni bir kavram olmasa da, küresel boyutu elbette öyle. Bununla birlikte, kültürel sahiplenmeyi, sadece bir kültüre olan hayranlığa dayalı bir yüceltme faaliyetinden tam olarak ayıran nedir?

Bu soruyu cevaplamanın iki kilit noktası var. Rıza ve faydanın paylaşımı. Bunun nedeni, özellikle müzik alanında olmak üzere, bazı taklit biçimlerine olan ilginin açık bir biçimde ekonomik bazlı olması.

Bu anlamda, kültürel endüstriler tarafından belirli sembollerin sömürülme durumunu belirlemek için kültürel sahiplenme konseptinden yola çıkabilirsiniz. Bu sömürü, genellikle orijinal kültürü sembolik veya ekonomik bir şekilde tanımadan gerçekleşir.

Kültürel sahiplenme ve asimilasyon

Bu, herkesin hikayesinin birleştiği noktaya varan ve karmaşık bir konu. Bu nedenle, bu konuyu derinlemesine analiz edebilmek için, uluslararası güç dinamiklerinin nasıl hareket ettiğini anlamalısınız.

İlk olarak, konuyla ilgili diğer bakış açılarına başvurmalısınız. Örneğin, bazıları kot giyen ama Batılı olmayanların ya da İngilizce konuşan ama bir bölgenin yerlisi olan halkın bir şekilde baskın kültürleri benimsediğini iddia ediyor.

Bununla birlikte, buna karşı üretilen argüman ise, marjinal grupların kendi geleneklerine uyup uymamaya karar verecek yeterli güce sahip olmadıklarını söylüyor. Böylece, asimilasyon, marjinal gruplara mensup insanlar, hayatta kalmak için baskın kültürlerin unsurlarını benimsediğinde meydana geliyor.

Kültürel asimilasyon örnekleri

Müzik dünyası kültürel sahiplenmenin bazı net örneklerini sunuyor. Elvis Presley tarafından Afrikalı-Amerikan müziğinin popülerleştirilmesi ve yakın zamana kadar beyaz olmayan gruplar ve alt sınıf gruplarla ilişkilendirilen twerking denen dans hareketi sadece bunun bazı örnekleri olarak sayılabilir.

Meditasyonla ilgili önyargılar nedeniyle, genellikle barışla ilişkili bir din olan Budizm’den de verilebilecek örnekler de bulunuyor.

Bu nedenle, kültürel sahiplenme, bir zamanlar pazarın sınırlarının dışında olan şeyleri piyasaya ticarileştirmenin bir yolu olarak görülüyor.

Kına ve kültür

Kültürel sahiplenme gerçek bir problem midir?

Kültürel sahiplenme, bazı insanların ısrarla görmezden geldiği sorunlu bir kavram. Bunun birkaç nedeni var:

  • Birçok insan kültürel sahiplenmenin var olduğunu savunuyor, ama bu aslında onlar için bir sorun teşkil etmiyor.
  • Argümanları, kültürlerin sürekli değiştiği ve sınırlarının olmadığı fikrine odaklanıyor. Kültürlerin sürekli bir biçimde aktıklarını,  değiştiklerini ve bir trendden diğerine geçtiklerini belirtiyorlar.
  • Kültürel sahiplenmenin olabilmesi için, yalnızca birkaç kişiye ait kültürel unsurlar olmalı diye düşünüyorlar.
  • İhlal, bir kişinin, başka birinin eylemleri nedeniyle alıştığı bir şeyi artık yapamadığında ortaya çıkar. Bununla birlikte, kültürel sahiplenme, daha önce sadece küçük bir grup insan tarafından kullanılan bir şey moda olduğunda ortaya çıkıyor.
  • Irkçı değil ama ırkçı? Hiçbir kültürel ögenin %100 saf veya tamamen uygunsuz olmadığını unutmamalısınız.

Bu alandaki aktivistler, genellikle her insanın yetiştiği sosyal çevrelerin özelliği olmayacak şekilde bir saflık derecesinde olan kültürleri sahipleniyorlar.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.



Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.