Logo image
Logo image

Kimmiş Yaşlı? Eskinin 65 Yaşı Şimdinin 85'i Oldu!

4 dakika
Son yıllarda insan ömrü bir hayli uzadı. Bu durum yaş anlayışımızda kaçınılmaz bir değişikliğe sebep oldu. Şu anki 85 yaş gerçekten de eski zamanlarda 65 olmakla aynı olabilir mi? Bu yazımızda daha fazlasını öğrenin!
Kimmiş Yaşlı? Eskinin 65 Yaşı Şimdinin 85'i Oldu!
Son Güncelleme: 02 Aralık, 2019

Yaşlı bir insan denince aklımızda canlanan klişeyi bir düşünelim: evinde yalnız başına oturan, hak edilmiş bir emeklilikle sakin bir hayat yaşayan, bahçe ile uğraşan ya da bingo oynayan 60 yaşlarında birini hayal ederiz. Fakat bu ne kadar gerçekçi bir tablo? 85 yaşın üstüne çıkan insan sayısı son otuz yılda %231 artış gösterdi. Bu durumda eskinin 65 yaşı şimdinin 85’i olabilir mi?

Daha da önemlisi, insan ömrü gittikçe uzarken doğum oranları da birçok yerde düşüşe geçti. Bu ters orantılı ilişki, aile kavramı ve sosyal yapılar hakkındaki düşüncelerimizde de değişiklikler yapmak gerektiğini gündeme getiriyor.

Cennet beklesin: eskinin 65 yaşı şimdinin 85’i oldu

Yaşlılık artık geçmişte kaldı… Şimdiki yaşlıların eski yaşlılarla pek bir alakası yok. Seneler önce haberlerde 60-65 yaşlarında birinden bahsederken “yaşlı” ya da “ihtiyar” gibi tabirler kullanılırdı. Ancak devir değişirken yaşlılık kavramı da değişti.

Some figure

Eskiden ileri orta yaş ve ileri ihtiyarlık gibi yaş gruplarını da kapsayan “yaşlılık” kavramını tanımlarken kişilerin belli başlı karakteristik özellikleri ele alınırdı. Örneğin, yaşlı insanlar sonun yaklaştığını çağrıştıran renkler giyerdi: kahverengi, siyah, gri, koyu mavi gibi renkler ölüm ve yas kavramlarıyla ilişkilendirilir. Doğal olarak, desenli giysiler tercih etmez ve modaya uymaya çalışmazlardı. Hatta tam tersine giderlerdi.

Yaşlı bir adam kot pantolon giydiğinde kendini genç sanıyor denirdi. Yaşlı bir kadın makyaj yaptığında ya da topuklu veya renkli bluz giydiğinde ise birkaç ihtimal vardı: ya aklı karışmıştır ya da kızıyla yarışıyordur. Hele ki renkli külotlu çorap giymeyiversin…

Dünya genelindeki ortalama ömür uzunluğu göz önüne alındığında, (WHO’nun 2013 istatistiklerine göre) 33 ülkede bu beklenti 80-84 yıl arasında. Bu listede Japonya başı çekiyor. Listede bulunan Avrupa ülkeleri ise İspanya, İsveç ve İsviçre. Amerika ülkelerinde bu rakam 72-81 yaş arasında değişirken Kanada listenin en başında bulunuyor. Afrika ülkeleri ise 55 yıl ile en düşük yaş ortalamasına sahip.

Yaşam tarzında değişimler

Şu anda yaşlılık kavramı gerçekten de hızla değişiyor. 60-65 yaşlarına gelmiş olmak artık hayatınızın sonuna geldiğiniz anlamına gelmiyor. Bugünlerde 60 yaş üstü kişilerin yaşayacak daha 20-25 yılı var diyebiliriz. Yaşamın sınırları bu şekilde esnetildiğinde her şey değişir: yaşamdaki hedefler, ilişkiler, cinsellik, çalışmak ve zevk almak.

Üstelik insanlar artık sağlık konusunda da daha bilinçli. Spor ve egzersiz yapmak ya da en azından 30 dakikalık yürüyüşlere çıkmak gibi alışkanlıklarımız var. Spor salonlarında 60 yaş üstü üyelerin sayısı da artıyor. Onlar da diğer herkes gibi karın ve kalça kaslarını çalıştırıyor, düşük yağ ve kolesterole dayalı sağlıklı beslenme uyguluyor.

Ayrıca estetik cerrahideki gelişmeler sayesinde sıkı karın kasları, büyük göğüsler, gergin göz kapakları vadeden estetik işlemlere erişimimiz artık çok kolay. Bir yandan da botoks var; kırışıklıkları düzelten o meşhur buluş. Bununla da kalmıyor: hem erkekler hem de kadınlar saçlarını boyatabiliyor, kremler kullanıyor ve en trend giysileri giyiyor. 60 yaşındaki birini şu an hangi sınırlarla tanımlayabiliriz ki?

Eskilerdeki 65 yaşı şimdinin 85’i yapan değişimler

Bu yeni çağda erkekler de kırışıklık karşıtı kremler kullanıyor. Kadınlar daha çekici bir görünüme ulaşmaya çalışıyor, çekinmeden partnerlerini seçebiliyor. Spor salonuna giderek fitleşiyor, seksi elbiseler giyiyor vs.

Diğer yandan Viagra kültürü “yaşlılık” dönemindeki cinselliğe yenilikler getirdi. Böylece insanların partnerini kaybettikten ya da ayrılık yaşadıktan sonra yeni bir partner bulduklarını görebiliyoruz. Romantik partner ilişkileri (bu bağlamda aile ilişkileri de), ölüm bizi ayırana dek sözü yerine hayat bizi ayırana dek sözüne göre şekilleniyor. Ne de olsa daha uzun yaşamak demek ilişkilerin kopma ihtimalini arttıracak daha uzun bir zaman dilimi demek.

Elbette ömrün uzamasında tıptaki teknolojik gelişmelerin büyük katkısı var. Artık hastalıkları önlemek ve tedavi etmek için birçok yöntem kullanılıyor; emar, tomografi ve her çeşit ilaç var.

Yani daha uzun yaşamak demek, yaşlı insanların kendi ailelerini birleştirerek beraber bir hayat kurması ve daha aktif bir seks hayatı demek. Gayet aktif ve eğlenen; nispeten genç sayılabilecek bir yaşta emekli olduğu için hastalık, yas veya hastanede yatma gibi problemlerle baş etmesine daha uzun yıllar olan bir yaş grubundan bahsediyoruz.

Some figure

Olumsuz tarafı

Ancak bu değişimler bir taraftan bazı krizler de yaratıyor. Daha uzun yaşamak biyopsikososyal, politik ve ekonomik bazı sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Eskinin 65 yaşı şimdinin 85’i olan bu çağda geleneksel döngülerimiz değişiyor. Ergenlik artık daha uzun sürüyor ve yetişkinlik, evlilik, çocuk sahibi olmak hayatın daha geç dönemlerine kayıyor.

Bununla birlikte, bazı sosyal programlar ömrün uzamasıyla çökmeye başlıyor. Yani 80 yaş üstü insanların sayısı arttıkça check-up, ilaç ve hastane gibi sağlık hizmetlerinin yükü de artıyor. Bu ayrıca, insanların uzayan hayatlarını sürdürmeye yetecek bir geliri olabilmesi için, devletlerin emeklilik maaşlarını ödemeye daha geç başlaması gerektiği anlamına geliyor.

Bütün bu sorunların dışında uzun bir ömür, sevdiklerinizle daha fazla anı paylaşmamızı ve beraber daha çok vakit geçirmemizi sağlıyor. Bu sebeple duygularımıza ve maneviyata verdiğimiz önem artıyor ve bunları hayat boyu sürdürmeyi ister hale geliyoruz. Artık cennete gitmeye daha çok vakit olduğuna göre, yaşadığımız dünyayı daha mutlu ve sağlıklı hale getirmemiz gerek.