Logo image
Logo image

IKEA Etkisi: Kendi Yaptığınız Daha Değerli

4 dakika
IKEA etkisi tamamen yetkin hissetme ihtiyacımızla ilgilidir. Mobilya birleştirmek ve ekmek yapmak bunun en açık örnekleridir. Büyük şirketler bu bilişsel önyargıdan yararlanıyor ve bu faktör fiyatları da artırıyor.
IKEA Etkisi: Kendi Yaptığınız Daha Değerli
Valeria Sabater

Yazan ve doğrulayan psikolog Valeria Sabater

Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

IKEA etkisi, adını çoğumuzun sıklıkla deneyimlediği bir şeyden alır: bir şeyleri kendimiz inşa etmenin verdiği zevk. “Kendin yap” hareketi, pazarlama dünyasında onlarca yıldır büyüyor ve kendin yap anlayışı, mobilya dünyasının çok ötesine uzanıyor. İş psikologları ve reklamcılar bu çarpıcı bilişsel önyargıyı on yıllardır biliyorlar.

Herkes bir ara bunu yapmıştır: bir masa monte etmek, bir kutudan bir pasta yapmak, hatta tuvalin her bir parçasına uygulamanız gereken şekilleri ve renkleri tanımlayan talimatları kullanarak bir resmi boyamak.

İnsanlar kendi elleriyle bir şeyler yaratmanın veya başarmanın memnuniyetini hissetmeyi severler.

Bu yetkinlik hissi, ister bir mobilya parçası, ister bir tatlı, hatta kendi saçınızı boyamak olsun, nihai ürüne çok daha fazla değer vermenizi sağlar. Şirketler bunun farkındadır ve bu, bu ürünlerden avantaj elde ettikleri ve daha fazla ücret talep ettikleri anlamına gelir. Bir müşterinin dolabı monte etmesi gerektiği gerçeğinin onu daha ucuza getireceğini düşünürsünüz, ancak çoğu zaman durum böyle değildir.

Biz bu etkiyi analiz ederken siz de yazımızı okumaya devam edin ve bizimle kalın.

Some figure

IKEA etkisi: bilmeniz gereken beş özellik

IKEA etkisi neredeyse İsveçli çok uluslu şirketin kendisi kadar eskidir. Ancak, bu bilişsel önyargının ilk icat edildiği 2011 yılına kadar değildi. Harvard Business School’dan Dr. Michael I. Norton ve Yale Üniversitesi’nden Daniel Mochon, bu raporda insanların bir ürünü kendileri ürettiklerinde çok daha fazla değer verme eğiliminde olduklarını açıkladılar.

Sonuçlandırabildikleri bir şey, tüketicilerin mobilyayı kendileri monte ettiklerinde, nihai ürüne daha yüksek bir değer vermeleriydi. Montajını yaptıkları yatak veya masa veya demonte halde gelen sandalyelerle bir tür sevgi bağı oluşturuluyordu. Bununla birlikte, önemli bir husus daha vardı: Montaj aşırı derecede karmaşık olmamalıydı.

Ancak IKEA etkisi bize bundan çok daha fazlasını anlatıyor.

Aksini düşünseniz bile, daha az ödemiyorsunuz

Büyük şirketler için bu strateji akıllıca ve çok faydalıdır. Bu çalışmanın yazarları Norton ve Mochon’un keşfettiği bir şey, IKEA etkisinin bir şey için ne kadar çok çaba sarf ederseniz, ona o kadar değer verdiğiniz anlamına geldiğidir.

Bu, gerçekte çok daha ucuza mal olması gereken bir ürün için daha fazla ödediğinizin farkında olmamanıza bile neden olur (çünkü üretici montaj maliyetlerinden de kaçınıyordur).

IKEA gibi şirketler ve ayrıca Build-A-Bear (kendi oyuncak ayınızı yapabileceğiniz yer) de bu iş modelini takip ediyor. Dahası, yanlışlıkla inandığınız başka bir şey de, mobilyayı monte eden siz olduğunuz için fiyatın ucuz olması gerektiğidir. Ancak, genellikle durum bu değildir.

IKEA etkisi: Mükemmel olmasa bile yine de “benim mobilyalarım”

IKEA etkisi ayrıca başka bir ilginç bilişsel önyargıya dayanmaktadır: sahiplik etkisi. Bu konsept, insanların bazen kendi yaptıkları şey üzerinde bir sahiplik duygusu oluşturduğunu belirtir.

Örneğin, başucu masanızın eğri olup olmaması önemli değildir. Masanız sizindir ve güzeldir, çünkü siz onu monte ettiniz. Montajı için neredeyse iki saat harcadınız ve bu artık sizin bir parçanız. Nihai sonuç ideal olmasa bile.

Aynı şey ne pişirdiğiniz için de geçerli. Bazen, kendi yaptığınız için tadı o kadar güzel olmasa bile, yaptığınız bir yemeği yemekte ısrar edersiniz.

Öz yeterlik ve rekabet edebilirlik ihtiyacı

Bir kutudaki tüm malzemeler size verildiğinde, bunları kullanarak pasta pişirmenin oldukça dikkat çekici bir yanı vardır. Çocuklarınız için bir dolap veya bir ranza monte etmekte de belli bir zevk duygusu var. Bu görevler size hoş bir öz-yeterlik duygusu verir.

Çok az şey, bir şeyi iyi yaptığınızı görmek kadar olumlu pekiştireç görevi görecektir ve talimatları izleyerek bir mobilya parçası ya da pasta yapabiliyorsunuz sonuçta.

İnsanların kendi bakış açılarını geliştirmek için bu yeterlilik deneyimlerine ihtiyaçları vardır. IKEA etkisiyle, insanların yaptıkları her şeyi başkalarıyla paylaşması çok yaygındır. Yemek de dahil olmak üzere kendimiz için neler yaptığımızı görmekten de öte, hepimiz arkadaşlarımızın ve ailemizin hoşuna gidecek birşey de yapmış oluruz.

Büyük şirketler bunun olacağını biliyorlardı ve bunun bize getireceği memnuniyeti de biliyorlardı. Bu şekilde hissetmemizi istiyorlar çünkü bunun aksi bir durum, ürünün talep ettikleri paraya değmeyebileceğinin farkına varmamıza yol açacaktır.

Kendi ham maddelerinizle ve talimatlar olmadan da yine kendiniz yapın

Bununla birlikte, size anlatmak istediğimiz çok daha zenginleştirici ve ödüllendirici bir yaklaşım var. Psikolojik olarak size çok daha faydalı olabilecek bir yaklaşım yani.

Mutlaka bu anlamda bir yenilik yapmayı denemelisiniz! Biraz radikal şekilde yaratıcı tarafınızı kullanın ve zaten “prefabrik” olan bir şeye başvurmadan kendi ürünlerinizi yaratın. Neden süpermarketlerde satılan hazır ürünlere başvurmadan harika bir tatlı yapmayasınız?

Benzer şekilde, eski mobilyaları restore edip yeni bir kullanım alanı sağlamaktan daha fazla ödüllendirici bir şey yoktur. Özünde, kendinizi yetkin hissetmenizi ve harika sonuçlar elde etmenizi sağlayacak daha birçok formül de var.

IKEA etkisi piyasada gittikçe daha yaygın hale geliyor ve bu tarz ürünler size satıldığında bunu tanıyor olmanız sonuç itibarıyla sizin için iyi olur.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Norton, M.I., Mochon, D., Ariely, D. (2012). The IKEA effect: When Labor leads to love. Journal of Consumer Psychology, 22(3), 453-460.
  • Shapiro, L. (2004). Something from the Oven: Reinventing Dinner in 1950s’ America. New York: Viking
  • Lawrence, D. H., & Festinger, L. (1962). Deterrents and Reinforcement: the Psychology of Insufficient Reward. Stanford, CA: Stanford University Press.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.