Tarantino ve Bir Zamanlar Hollywood'da
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Tarantino yine yapacağını yaptı. İçinde yaşadığımız dur durak bilmeyen, sabırsız dünyada, insanları bir sinema salonunda bir araya getirmeyi ve onları neredeyse üç saat boyunca büyülenmiş halde tutmayı başardı. İzleyicilerden hiç kimse cep telefonlarına bakmadı çünkü filme daldılar. Tarantino bize, taklit veya hile yapmaksızın yedinci sanata dair bir hazine daha verdi. Bir Zamanlar Hollywood’da insanların hayal gücü üzerine iz bırakarak onlarca yılını geçiren bir yönetmenin en son sinema filmi.
Herhangi bir sanatçı, gerçek hislerini yansıtan bir şey yaptığında, bunu kolaylıkla anlayabilirsiniz. Günümüzde Tarantino, filmlerinin vizyona girmesini sabırsızlıkla bekleyen bir seyirci kitlesine ve tam olarak yapmak istediği filmleri yapabilmek için bolca paraya sahip bir yönetmendir.
Yapmak istediği şeyin “doğru” olup olmadığının ya da popüler olup olmamasaı umrunda değil. Etkileri ve fetişleriyle canı ne istiyorsa onu yapar ve tarihi yeniden yazar. Tarantino, daha önce olmuş bir şeyi farklı bir gerçeklik ile yeniden yorumluyor.
Daima sınırları zorlar
Bir Zamanlar Hollywood’da, her şeyin söylenmediğinin ve tüm reklam filmlerinin aynı olmadığının kanıtıdır. Dünyaya, bazı insanların hala birkaç saat boyunca bir hikayeye kendilerini kaptırmaya istekli olduklarını gösteriyor.
İzleyiciler Tarantino’nun bu filmi sadece kendisi için yaptığını, başka hiç kimse için yapmadığını düşünüyor. Hikaye gelişiminin anahtarı burada yatıyor. Seleflerinin aksine, işin gösteriş kısmı filmin sonuna kadar gelmiyor.
Metinlerarasılık, Tarantino filmlerinde anahtardır
Quentin Tarantino, filmler hakkındaki bilgisini film izleyerek edindi. Klasikler, uzun zamandır unutulanlar ve reddedilenler arasına dalıp gitti. Bu kendi yaratımları için ona ilham kaynağı oldu. İzleyicisine sanatın her yerde olduğunu gösteriyor.
Başından beri, Tarantino’nun filmlerini sevdiği şeylerle doldurduğu açıktı. Tarantino’nun filmlerinden herhangi birini izlemek, müzikten devamlı yapılan film referanslarına kadar insanın aklına ve hayatına bir bakıştır.
Tarantino’nun filmleri size film tarihi hakkında bilgi verebilir. Sizi, Spagetti Western filmlerine bakmak veya eski Kung-Fu filmlerini arka arkaya izlemek için araştırma yapacak kadar merak içinde bırakabilir. Bu esnada, film endüstrisinin gizlemek istediği bazı gerçek hazineler keşfedeceksiniz.
Sanat, modaya uygun olandan ve empoze edilenden çok daha derinlere iniyor. Politikadan öteye gidiyor. Sanat kendi kategorisidir ve kendi değeri vardır. Dolayısıyla, sevdiğiniz bir yönetmen başka bir filmle çıkarsa, belki de ona bir şans vermelisiniz.
Büyük bir soru işareti
Bir Zamanlar Hollywood’da filminin fragmanı izleyicide cevaplardan daha fazla soru bıraktı. Koyu Tarantino hayranları bile ne bekleyeceklerinden emin değildi.
Film Charles Manson ve Manson Ailesi tarikatının gerçekleştirdiği cinayetlerden mi bahsedecek? Kurgu mu olacak? Daha iyi roller bulmak için Avrupa’ya kaçan eski western yıldızlarına bir saygı duruşu niteliğinde mi olacak? Cevap hem evet, hem de hayır. Bir Zamanlar Hollywood’da bu ve çok daha fazlası aslında.
Film referanslarla doludur. Hepsini yakalamak imkansız olduğundan, arkadaşlarınızla fark ettikleri referanslar hakkında konuşmak eğlencelidir. Herkesin miras aldığı kültürü farklıdır, bu yüzden sadece bazı mesajları duymaya yatkınsınız.
Quentin Tarantino, sevdiği her şey hakkında, mantıklı olsa da olmasa da bir film yaptı. Günün sonunda gerçekleşmiş olabilecek (veya olamayacak) bir hikaye yarattı.
Hollywood’un altın çağı
Filmin adı bile Tarantino’nun en sevdiği film yapımcılarından Sergio Leone’ye bir referans. Leone’un iki filmi Tarantino’nun en son filmine benzer bir başlığa sahip. Leone’nin, Spagetti Western türünü icat eden kişi olduğu söylenir ve bu türün en son filmi Bir Zamanlar Batı’da olarak adlandırılır. Öteki filmi, Bir Zamanlar Amerika’da Leone’nin ABD’deki büyük başarısı olması gerekiyordu, ancak iyi karşılanmadı.
Tarantino’nun filminde en başından beri nostaljik unsurlar var. Aktörler tarafından idealize edilen Hollywood’un, belli bir yaşa gelindiğinde verilenlere uymaya zorlayan düşmanca bir ortam haline geldiğini gösteriyor. Aynı zamanda hem garip, hem fantastik hem de gerçek. Bir Zamanlar Hollywood’da film endüstrisinin en kötü yanını gösterir.
Bütün bunlar tanınmış ve trajik bir hikayenin ortasında gerçekleşiyor: Sharon Tate cinayeti. Filmde, onunla, kendi filmlerinden birini izleyen, canlı ve genç bir kadın olarak tanışıyoruz.
Seyirci, elbette, trajik kaderini biliyor ve ona sempati duyuyor. Ayrıca, sıkışıp kaldığı bir endüstride yaşlanmanın sonuçlarıyla acı çeken, Clint Eastwood olabilecek bir aktör olan başka bir karaktere sempati duymak da kolaydır.
Film, nostalji ve şanlı bir çağın anıları ile doludur, ancak Tarantino’nun hayallerinin sertliği ile karıştırılır. Ne olabileceğine dair kendi versiyonunu bulma arzusudur bu. Diğer Tarantino filmlerinde ve birçok ironide olduğu gibi çok fazla koreografik şiddet vardır. Burada şiddet aynı hem güzel, hem acıklı hem de eğlenceli.
Bazen aynı anda iki film izliyor gibisiniz. Şaşırtıcı, gülünç ve tüyler ürpertici bir sonla bir araya gelen iki gerçek ya da iki yalan.
Mükemmel bir Tarantino sonu
UYARI: Makalenin geri kalanında spoiler var!
Tarantino bize hayallerin gerçekleştiği ancak aynı zamanda da kaybolduğu bir yer olan Hollywood’un geçmişi hakkında bir hayal verdi.Tarantino’nun hayal gücünün bu ürünleri gerçek hayatta kolaylıkla var olabilecek olsa da, gerçek insanların hikayeleri kurmaca ile karışıyor.
Aslında, Bir Zamanlar Hollywood’da, özellikle Charles Manson’ın hikayesi söz konusu olduğunda, izleyicinin zaman dilimi hakkında bildikleriyle oynuyor. Tarantino, Manson Ailesinin genç kadınlarını “I’ll Never Say Never to Always” adlı ünlü bir şarkı ile seyirciye sunuyor.
Peki Sharon Tate’in Tarantino filminin sonunda trajik ölümünü görmeyi gerçekten bekleyen var mı? Hayır, kesinlikle yok. Bu, Tarantino’nun sevdiği türden bir şiddet olmazdı. Estetik, eğlenceli ya da müziğe uygun bir biçimde koreografisi yapılan bir şiddet değildir.
Sharon Tate, filmdeki en önemli karakterlerden biri olmasa da, Tarantino izleyicinin onu her yerde takip etmesi için engeller ve kompozisyonlarla oynuyor. Örneğin, kalabalık bir partinin ortasında onu sarı renkte giydirir ve kamera dikkatinizi bilinçli bir biçimde genç kadına çeker. İzleyici çok fazla diyalog olmadan onu tanımak, onunla empati kurmak zorundadır.
Sharon’ı başkalarının görüşleri ve onun çevresiyle etkileşime girme şekliyle tanırsınız. Tarantino, gerçekten bu trajik ve korkunç sonunu gösterebilmek için bu sevimli karakteri sunmak ister miydi? Tabii ki hayır. Dahası, eğer gerçekten dikkat ediyorsanız, Tarantino, filmin başlangıcında sonunu veriyor.
Tarihi yeniden yazmak
Doğrudan Soysuzlar Çetesi adlı filmine atıfta bulunan sahne sayesinde Tarantino, izleyiciyle küçük bir sır paylaşıyor. Ne de olsa, Soysuzlar Çetesi filminde ne yapmıştı? Tarihi yeniden yazdı ve sanatsal intikamını tarihteki en ahlaksız karakterlerden birinin üzerinden aldı. Tarantino, Adolf Hitler’i öldürdü.
Bu referanstan sonra, noktaları bağlamak çok da zor değil. Hayır, kaba, trajik ve acı verici bir şiddet görmeyeceksiniz. Bunun yerine Tarantino, tarihi eğlenceli bir şiddet ile yeniden yazıyor. Kan, alev ve aksiyon dansıyla.
Bu film ilgisiz görünen ama eklektik bir sonuçta bir araya gelen hikayelerle dolu. Tarantino her zaman ayrıntılara dikkat ediyor ve izleyiciyle sürekli oyun oynuyor. Filmlerinde her şey mümkündür ve Bir Zamanlar Hollywood’da, sinemaya saygı duruşudur, yedinci sanata övgüdür, Tarantino’nun öyküleri anlatmak, gerçekliği hicvetmek, her şeye gülmek ve her şeyden önce hayatın tadını çıkarma yeteneğine mükemmel bir örnektir.
Filmin o cilalı kısmı geç gelse de, katartiktir, vicdanınızı rahatlatır ve olması gerekenlere bir övgüdür.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.