Sıkıntı: Çok Az Kişinin Dinlediği Bir Öğretmen
Sıkıntı konusunda öğütler veren ve ne pahasına olursa olsun ondan kaçınmamız gerektiğini söyleyen felsefeler var. Ayrıca, mutlu bir hayatın zorlukları ve engelleri olmayan bir hayat olduğuna işaret ederler. Buna ek olarak, zorlukların rahatsızlıklara neden olduğu fikrini teşvik ederler.
İster sevelim ister sevmeyelim, sıkıntı hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Keder var ve inkar etmek onu ortadan kaldırmaz. Aslında, zorluklar varlığımıza anlam verir.
“Sıkıntı bazı insanların kırılmasına neden olur; diğerlerinin rekorlar kırmasına.”
– William Arthur Ward
Asla sıkıntı yaşamamış bir kişinin olduğunu varsayalım. Bu kişi sadece mutlu anlar yaşamış olsun. Hiçbir zaman bir engelle karşılaşmamış ve her zaman istediklerini elde etmiş. Böyle yaşanmış bir hayatın sonucu nedir? Sonuç, muhtemelen duyarlılıktan yoksun bencil bir insan olacaktır. Ayrıca bu kişinin uzun vadeli hedeflerinin olması ve sahip olduklarına değer verme olasılığı da düşüktür.
Sıkıntı beraberinde acı ve zor anlar getirdiği gibi, aynı zamanda büyük dersler de getiriyor. Yaşadıkları sıkıntılardan nasıl ders çıkarabileceklerini öğrenenler genellikle daha kıymetli ve tatmin edici hayatlar yaşıyorlar.
Pozitif düşünceler ve sıkıntı
Olumlulukla alakalı felsefeler yaklaşık otuz yıl önce popüler oldu. Bu felsefelerin çoğu kökenlerini Amerika Birleşik Devletleri’nden alır. Konuyla ilgili binlerce sayıda kitap, seminer, konferans ve etkinlik bu coğrafyadan türedi.
Bu felsefeler uygulamalı olarak mutluluğu bir yaşam biçimi olarak empoze ederler. Her koşula hakim olması gereken körü körüne bir iyimserlik fikrini teşvik ederler. Böylece işin aslı, durumların, insanların veya yaşamın kendisinin olumsuz yönlerinden kaçınmak için bir davetiye halini alır.
Bu bağlamda, insanların sürekli bir sevinç ve coşku içinde yaşamaları gerektiği varsayılmaktadır. Üzüntü, sinirlilik veya hayal kırıklığı hissetmek adına hiçbir sebep yokmuş gibi.
Bu tür duruşlar, özellikle aşırı dereceli olduklarında, insanı sadece aldatırlar. Ayrıca her biri bir suçluluk kaynağıdır, çünkü bu tür bir salt mutluluk nadiren elde edildiğinden, insanların kitaplarda ve konferanslarda hakkında konuştuğu bu mutluluğa ulaşamıyor oluşumuzu sorgularken çok zaman harcarız.
Sıkıntı kaçınılmaz bir gerçek
Hiçbirimiz hiçbir şeyi kaybetmek istemiyoruz. İhanet, kalp kırıklığı ya da önemli hedeflere ulaşmanın imkansızlığının kışkırtabileceği acılar olmaksızın hayatımızı yaşamak istiyoruz.
Eğer ölüm o acıyı geride bırakmasaydı ya da istediğimiz her şeyi yapabilseydik, bizim için her şey muhtemelen çok daha kolay olurdu. Ama neden kolay olan her şeyin daha iyi olduğunu düşünelim?
“Zorluklar genellikle sıradan insanları olağanüstü bir kader için hazırlar.”
– CS Lewis
Sıkıntıların kesinlikle kaçınılmaz olduğuna dikkat etmek çok önemlidir. Hepimiz bir gün ölmeye mahkum olduğu gerçeği hali hazırda tüm varlığımızı sınırlar.
Bununla birlikte, nasıl yaşayacağımızı bilmenin büyük bir kısmı, sıkıntılarla yüzleşme yeteneğimizin içinde saklıdır. Sıkıntının gözlerinin içine bakmalı, onu tanımalı ve ondan kaçınmak ve orada yokmuş gibi davranmak yerine onunla mücadele etmeliyiz. Sıkıntı karşısında harekete geçmek, hayatınızı nasıl yaşayacağınızı gerçekten bilmek açısından önemli bir faktördür.
Sıkıntılardan çıkarabileceğiniz dersler
Hem Doğu hem de Batı felsefeleri başarısızlık, hayal kırıklığı ve sıkıntıdan bahseder. İşin anahtarının acı verici olayların meydana gelecek olması gerçeğinde değil, onlarla başa çıkma biçimimizde olduğu konusunda ısrarcılar.
Sıkıntıyı kabul etmeden onunla yüzleştiğimiz zaman çok daha fazla acı çekiyoruz. Bir sınıra ulaştığımızı ve istediğimiz şeyin gerçekleşmesinin imkansız olduğunu kabul etmek, hayatta iyi olan diğer her şeye erişemeyeceğimiz anlamına gelmez.
Sıkıntılarla karşılaştığımızda kendimizi daha iyi tanırız. Acı çektiğimizde hayatı ve diğer insanları çok daha fazla anlarız. Kötü zamanlar, ancak mütevazi olmayı ve onlardan ders almayı seçtiğimizde daha güçlü bireyler olmamıza yardımcı olabilir. Olumsuzluklar bizi yeniler ve daha iyiye gitmek adına bizi davet eder. Aynı şekilde, yaşadığımız mutlu anlara daha fazla anlam vermek konusunda bizi teşvik eder.
“Güç kazanmaktan gelmiyor. Mücadeleleriniz güçlü yönlerinizi geliştirir. Zorluklarla karşı karşıya geldiğinizde teslim olmamaya karar verdiğiniz zaman, bunun adı güçtür.”
– Mahatma Gandhi
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.