Kendinizi Sevmiyorsanız, Tanımıyorsunuz Demektir
Öz saygı, bu günlerde epey moda bir söz. Bazı insanlar, öz saygı sayesinde başkalarının davranışlarını kolayca anlayacaklarını sanır. Sanki bütün sorunlar, öz saygı eksikliğiyle açıklanabilirmiş gibi. Karşı karşıya olduğumuz salgını özetlemek gerekirse, kendimizi sevmenin çaba gerektirdiğini söyleyebiliriz. Belki sizin için açık bir nedeni vardır bunun: Kendinizi sevmiyorsanız, bunun nedeni kendinizi tanımıyor olmanızdır.
Sorun; tüm eylemlerimiz, düşüncelerimiz ve hislerimize yorum yapan iç seste yatar. Bizi yargılayan, onaylayan ya da kınayan ses. Bazen bu iç sesi kendimizin yarattığını unuturuz. Oysa onu yönetebilir ve artık yapıcı olmadığı zamanlarda yeniden şekillendirebiliriz.
“İhtiyacınız olan her şey karşınızda ya da çevrenizde olmayabilir, ama kesinlikle içinizdedir.”
– Sri Chinmoy
Kendimizi başkalarının gözleriyle görmeyi öğreniriz. Mesela, anne babamız bizi yetersiz buluyorsa, bu yargıyı hemen içselleştiririz. Öğretmenlerimiz, diğer öğrencilerin bizden zeki olduğunu düşünüyorsa, iç diyaloğumuzun bir parçası olur bu düşünce. Bunun gibi pek çok örnek vermek mümkün.
Sorun şu ki hakkımızda fikirleri olan ve fikirler edinecek olan kişiler, hatalıdır. Bizim hakkımızda ifade ettikleri şey, muhtemelen bizden çok kendileriyle ilgilidir aslında. Hepimiz dünyayı bize has gözlerle görürüz ve herkes, gördüklerinin gerçekten yaşandığına inanır.
Kendinizi sevmiyorsanız, bunu kabul edin
Öz sevgi eksikliği, değersizlik ya da yetersizlik hislerinden çok daha fazla yolla kendini gösterir. Aceleci, zorlayıcı kişiliğe sahip insanların çok yüksek öz saygıya sahip olduğu düşünülür. Ama genelde durum böyle değildir.
Öz sevgi eksikliği, risk alma korkusu olarak da gösterir kendini. Kendinizi bildiğiniz şeylerin sınırı içinde tutmak istersiniz çünkü içte içe yeni bir şeyin zorluklarıyla baş edemeyeceğinizi düşünürsünüz. Bu korku, söz ve düşüncelerinize yayılır. Gerçekten içinizde olan şeyleri ifade edemediğinizi hissedersiniz, çünkü başka insanların nasıl tepki göstereceğinden korkarsınız. Aynı zamanda iç sesiniz de sizi savar. “Aptallık ediyorsun,” dersiniz kendinize. Ve susarsınız.
Kendinizi sevmediğinizde bunu farklı yollarla ifade edebilirsiniz. Mesela, otorite figürlerinin çevresinde ya da takdir kazanmak istediğiniz durumlarda adeta bir uşak gibi davranabilirsiniz. Patronun,öğretmenin ya da uzmanın ne düşünüp söyleyeceğine çok önem verirsiniz.
Bu yüzden söylediklerinizi ve yaptıklarınızı, o kişi ya da grubu memnun edecek şekilde ayarlarsınız. Bazen başkalarının takdirine çaresizce ihtiyaç duyar ve bu nedenle başkalarından bir şey almak için kendiniz hakkında propaganda yayarsınız.
Sadece bildiğiniz şeyleri sevebilirsiniz
Açık bir soru ama herkes kendine sormuyor bu soruyu: “Gerçekten kendimi tanıyor muyum?” Kendinizi tanımak, yeşil rengi sevip elma yemekten nefret ettiğinizi bilmekten çok daha fazlasını içerir. Ya da eşinizden boşanmak istediğinizi ve futbola bayıldığınızı bilmekten fazlasıdır. Zevkler ve tercihlerin çok daha ötesine giden bir bilgidir bu.
Elbette hangi yemekleri sevdiğinizi, nasıl giyinmekten hoşlandığınızı, arkadaşlarınızla nasıl zaman geçirmeyi sevdiğinizi vs. bilmek önemlidir. Her şey buradan başlar. Abartı gibi gelebilir ama gerçekten nelerden hoşlandığını dahi bilmeyen insanlar vardır. Nedenini düşünüp anlamadan bazı beslenme şekillerini uygularlar. Giyinme tarzları, kullandıkları ulaşım araçları ve diğer bir çok günlük karar söz konusu olduğunda da aynısı geçerlidir.
Ne var ki neleri sevip sevmediğinizi öğrenmekten öte, kendinize dair algınızı daha derin bir şekilde araştırmalısınız. Vücudunuz hakkında nasıl hissediyorsunuz? Vücudunuza nasıl bakıyorsunuz? Başkalarını nasıl anladığınız hakkında düşünüyor musunuz? Farklı durumlara nasıl tepki vereceğinizi ve neden böyle davranacağınızı biliyor musunuz?
Göz ardı ettiğiniz bir gerçeği keşfedebilirsiniz: kendinizi başkalarının gözüyle yargılıyorsunuz ve mantıklı ölçütler kullanmıyorsunuz. Diğer insanların görüşleri, kendiniz hakkında sürekli negatif düşünmenize neden olan o iç seste gizlidir.
Hangisi daha iyi, tavuk mu ördek mi?
Ördeğe sorarsanız, ördek diyecektir. Tavuğa sorarsanız, tavuk iyidir. İşte olay tam da bu. Ördek, ördek olmayı ve koşullarından en iyi şekilde faydalanmayı öğrenmelidir. Tavuk da aynısını yapmalıdır. İkisi de tilkilerin fikirlerini göz ardı etmelidir çünkü ona göre bu hayvanlar, yemekten başka şey değildir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.