Glutamat Hipotezi Şizofrenide Ne Anlama Geliyor?

Glutamat nörotransmisyonu, şizofreni ile ilişkilidir. Glutamat hipotezi, bu bozukluğun nedenini ve olası tedavisini açıklamaya çalışır.
Glutamat Hipotezi Şizofrenide Ne Anlama Geliyor?
María Alejandra Castro Arbeláez

Yazan ve doğrulayan psikolog María Alejandra Castro Arbeláez.

Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Şizofreni, dünya nüfusunun yaklaşık %1’ini etkileyen karmaşık bir hastalıktır. Kronik problemlerin en önemli nedenlerinden biridir. Glutamat nörotransmisyonu, şizofreninin ortaya çıkışı ile ilişkili görünmektedir. Bu anlamda, şizofreninin glutamat hipotezi, bu bozukluğun nedenini ve olası tedavisini açıklamaya çalışan yeni bir yaklaşımdır.

Bu hipotez, glutamat adı verilen bir nörotransmiterin aktivitesinin eksikliğini vurgular. Beyinde glutamatın hipofonksiyonu adı verilen bir süreç meydana gelir. Bu nörotransmiterin şizofrenideki mekanizmasını daha iyi anlamak için, nasıl çalıştığını ve şizofreninin nelerden oluştuğunu bilmeliyiz.

Glutamat nedir?

Glutamat, sinir sistemindeki ana nörotransmiterlerden biridir. Beynimiz tarafından tüketilen enerjinin %80’inden sorumludur. Ek olarak, bazı metabolizma süreçlerine, antioksidanların üretilmesine, motor ve duyu sistemlerine, duygulara ve davranışa katılır.

Glutamat Hipotezi ne anlam ifade ediyor?

Bu nörotransmiter, uyarıcı tepkilere aracılık eder ve nöroplastisite süreçlerine müdahale eder. Bu, beynin deneyimin bir sonucu olarak uyum sağlama yeteneğini ifade eder. Glutamat ayrıca öğrenme süreçlerine müdahale eder ve GABA ve dopamin gibi diğer nörotransmiterlerle ilgilidir.

Sinaptik veziküller glutamat salgıladığında, farklı yolları aktive eder. Ek olarak, bu nörotransmiter, öncüsü olan GABA ile de ilişkilidir. GABA, glutamatın aktive ettiği yolları devre dışı bırakır. Bu nedenle GABA, glutamatın antagonisti olarak hareket eder.

Ek olarak, glutamat bilişsel işlemler, hafıza, motor yetenekler, duyusal veriler ve duygusal bilgilere müdahale eder. Bilişsel ve davranışsal düzeylerdeki işlevi göz önüne alındığında, bilim insanlarının, bu nörotransmiterin şizofreni ile ilişkisini incelemeye başlamalarının ana nedeni budur.

Şizofreni nedir?

Şizofreni ciddi bir ruhsal bozukluktur. Kişinin yaşam kalitesini büyük ölçüde etkiler. Ruhsal Bozuklukların Teşhisi ve İstatistik El Kitabına (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders – DSM-5) göre, genellikle aşağıdaki semptomlarla kendini gösterir:

  • Halüsinasyonlar: Kişi, var olmayan görsel veya işitsel tezahürleri algılar.
  • Sanrılar: Kişi, doğru olmayan bir şeye ikna olmuş hisseder. Başka bir deyişle, büyük bir güven içerisinde düşüncelerini sürdürdüklerine dair yanlış bir inanca sahiptirler.
  • Düzensiz bir dil: Sık sık dikkatleri dağılmak veya tutarsızlıkla konuşmak gibi kafa karıştırıcı dil kullanımı durumu vardır.
  • Negatif belirtiler: Apati (hareket edecek enerji eksikliği) veya azalmış duygusal ifade durumu oluşur.
  • Düzensiz veya katatonik davranışlar ortaya çıkar.

Şizofreni teşhisinin konulabilmesi için, yukarıdaki semptomlardan iki veya daha fazlasının bir aylık bir süre içinde mevcut olması gerekir. Ek olarak, en az 6 ay boyunca sürekli değişim belirtileri göstermelidir. Bir kişinin hayatı da bu semptomlardan etkileniyor olmalıdır.

Öte yandan, semptomlar bazı maddelerin etkilerinden kaynaklandığında hastalık teşhis edilmez. Ek olarak, hastanın otizm spektrum bozukluğu öyküsü varsa, şizofreni ancak halüsinasyonlar ve sanrılar şiddetli ise teşhis edilir.

Glutamat Hipotezi ve kökeni

Glutamat hipotezi, şizofreniyi açıklayan bir teoriye duyulan artan ihtiyaca cevap vermeye çalışmanın bir yolu olarak ortaya çıktı. Mevcut teoriler, insanların bu hastalığın mekanizmalarını tam olarak anlamasına izin vermedi.

Başlangıçta bir dopamin sorununun şizofreniye neden olduğuna inanılıyordu. Daha sonra araştırmacılar, glutamatın dopamine ek olarak önemli bir rol oynadığını ve bu hastalıkla ilişkili olabileceğini fark ettiler. Glutamat hipotezi böyle ortaya çıktı. Kortikal projeksiyonlarda glutamatın hipofonksiyonunun şizofreniye neden olduğunu öne sürdü. Başka bir deyişle, beynin kortikal bölgesinde bu nörotransmiterin bir eksikliği vardır.

Şizofreninin glutamat hipotezi, aslında, dopamin hipotezini de dışlamaz. Bir glutamatın hipofonksiyonunun dopaminde bir artışa neden olduğunu önermektedir. Başka bir deyişle, bu hipotez dopamin teorisini tamamlar.

Glutamat reseptörleri, GABAerjik internöronlarda aktivite oluşturur ve bu da glutamat reseptörlerini inhibe eder. Daha sonra hiperaktivasyonu önlerler. Bu nedenle de, ortamda fazla glutamat mevcut değildir. Süreç, nöronal ölümde bir artışa neden olur. Şizofrenide de bu sistem problemlerden etkilenir.

Glutamat hipotezi çerçevesine göre sürece dahil olan reseptörler

Yukarıda da bahsedildiği gibi, glutamat hipotezi, glutamat reseptörlerinde bir işlev bozukluğuna işaret etmektedir. Şizofrenide, bu reseptörler, daha az kortikal aktivite üretirler ve bu da belirli semptomların tezahürüne yol açar. Başka bir deyişle, glutamat reseptörleri düzgün çalışmadığında bu bozukluk ortaya çıkar.

Bilim adamları, onları bloke eden intravenöz maddeler uyguladıklarında bu reseptörlerin önemini keşfettiler. Buna karşılık, şizofrenide olanlara benzer bilişsel ve davranışsal semptomlar da ortaya çıktı.

Ek olarak, bilim adamları şizofreni ile ilgili aşağıdaki glutamat reseptörlerini de incelediler:

  • İyonotropik reseptörler: Bu reseptörler, kalsiyum ve magnezyum gibi iyonlarla etkileşime girer. NMDA, AMPA ve kainat reseptörlerini içerirler. Ayrıca hızlı sinyaller iletirler.
  • Metabotropik reseptörler: Bu reseptörler, G proteinlerine bağlanır ve karakteristik olarak yavaş bir iletime sahiptirler.

Bazı kesin sonuçlar alınmış olmasına rağmen, yapılan çalışmalarda başka çelişkili sonuçlar da vardır. İyonotropik NMDA reseptörü üzerinde çok çalışılmıştır. AMPA ve kainat reseptörlerinin etkisi de incelenmiştir, ancak sonuçlar kesin değildir.

Ek olarak, NMDA reseptörleri zayıf çalıştıklarında, nöronal ölüme neden olurlar. Bu da şizofreniye özgü davranış bozukluklarına neden olur. AMPA ve kainat reseptörlerine gelince, verilerin sonuçlarla ilgili kabul edilebilmesi için farklı araştırmacılardan ve yazarlardan alınan tutarlı verilere ihtiyaç vardır.

Glutamat Hipotezi nedir?

Aksine, metabotropik reseptörler nöronal koruma ile ilişkilidir. Değiştirildiğinde, bu reseptörlerde glutamat azalır. Bu nedenle, şizofreniye özgü davranış sorunlarına neden olurlar.

Glutamat hipotezi ile ilişkili tedavi olanakları

Bilim insanları, glutamat hipotezi sayesinde farmakolojik maddeler yarattılar. Çalışmalarını yürüten araştırmacılar, glutamat reseptörlerinin rolünü taklit etme niyetindeler ve yaptıkları çalışmalar oldukça iyi sonuçlar verdiler.

Ancak bu, sürecin basit olduğu veya tedavinin etkili olduğu anlamına gelmez. Reseptörlerin aktivasyonunu kontrol etmek kolay değil. Ayrıca, bu reseptörlerin hiperaktivasyonu da zararlı olabilir.

Ek olarak, çalışmalar küresel semptomları vurguladığından, çoğu deney hayvanlar üzerinde yapılmıştır. Bu nedenle, insanlarda bir semptom ile beyin lokalizasyonu arasındaki kesin ilişkiyi henüz kesin olarak bilemeyiz.

Glutamat hipotezi büyük bir ilerlemedir, ancak çevresel faktörlerin de şizofrenide rol oynadığını unutmamalıyız. Gelecek araştırmalar, bu bozukluğu daha iyi anlamak için çeşitli yönleri birleştirebilir. Belki de entegre bir yaklaşım, onunla ilişkili tüm faktörlerin anlaşılmasına yardımcı olabilir.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.