Logo image
Logo image

Duygusal Zeka ve Karanlık Yüzü

4 dakika
Duygusal zeka göreceli olarak modern bir kavramdır. Bu yazımızda, son yıllarda üzerinde çalışmalar yapıldıkça daha fazla değer verilen bu kavramın pek bilinmeyen ve karanlıkta kalan yüzünü konu alıyoruz.
Duygusal Zeka ve Karanlık Yüzü
Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Duygusal zeka kavramı ilk olarak 1990 yılında Salovey ve Mayer tarafından ortaya atılmıştır. Ancak daha geniş kitlelere ulaşarak popüler hale gelmesi ise Daniel Goleman tarafından yazılan bir kitap sayesinde gerçekleşmiştir. Bu yetenek, pek çok disiplin tarafından ister akademik ister iş olsun farklı seviyelerde başarıya ulaşmak için hayati derecede önemli bir özellik olarak görülmektedir.

Goleman’ın kitabı bu kavramın adeta devrimsel bir biçimde yayılması açısından çok önemli bir kilometre taşı olmuştur. Bu sayede duygusal zeka farklı teoriler, söyleşiler, çalışmalar ve tartışmalarda yaygın bir biçimde kullanılan bir kavram haline dönüşmüştür. Hatta UNESCO bile 2002 yılında duygusal eğitimin önemli bir parçası olarak duygusal zekayı 140 ülkedeki eğitim programlarına dahil etmiştir.

Some figure

Duygusal Zeka Nedir?

Zekanın ilk tanımları duygusal yönleri dikkate almadan hep bilişsel yeteneklere atıfta bulunarak yapılmıştır. Daha sonraki dönemlerde duygusal yön de tartışılmaya başlamış ve farklı zeka türlerini öne süren teoriler üretilmiştir. Bu teoriler genellikle zekayı, matematiksel, dilsel ya da duygusal diye farklı başlıklara ayırmıştır.

Bu süreçte insanın kendisi ile ilgili zekasını konu alan tartışmaların da ortaya çıktığı görülmektedir. Bu kavram, kişinin kendi duygularını ve hislerini kendini analiz ederek bulma yeteneği olarak tarif edilebilir. İşte Goleman bu konudaki kitabını yazmış ve bunu duygusal zeka kavramı ile bağdaştırmıştır.

Yazara göre duygusal zeka, kişinin kendini motive etme, hayal kırıklıkları karşısında güçlü kalma, ani dürtülerini kontrol altına alma, ruh halini düzenleme, empati kurabilme ve diğer insanlara güvenebilme yeteneğidir.

Bileşenleri

Bu teoride yukarıdaki tanıma uygun beş adet bileşen ortaya konulmuştur.

  • Duygusal farkındalık. Bu bileşen, kişinin kendi hislerini, duygularını ve bunların etkilerini yeterli ve güvenilir bir biçimde tanımlaması, bilmesi ve ifade etmesi ile ilgilidir.
  • Duygusal kontrol. Kişinin kendi dürtülerini kontrol altında tutabilme yeteneğidir.
  • Kişisel motivasyon. Bu bileşen, kişinin duygularını doğru bir biçimde yöneterek hedeflerine ulaşmasını sağlayan özelliktir.
  • Empati. Diğer insanlar tarafından ifade edilen ihtiyaçlara doğru bir biçimde cevap verme ve aynı zamanda onların duygularını paylaşabilme yeteneğidir.
  • İlişkiler. Bu yetenek ise diğer insanlarla etkin bir biçimde etkileşim kurabilme, onların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayabilme ve bunun sonucunda olumlu hisler uyandırabilme ile ilgilidir.

Son derece başarılı olan bu teori ile geleneksel zeka kavramı temel ve tamamlayıcı bir parça olarak kabul edilmeye başlamıştır. Yani bu duygusal yetenekler insanların uyumsal ve bilişsel yeteneklerini etkileyen faktörler olarak kabul edilmektedir.

Duygusal Zeka Konusunda Neler Biliyoruz?

Başarının anahtarı olarak görülen duygusal zekaya duyulan ilgi bu alanda farklı varsayımların, modellerin ve araştırmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. En ilginç olanı ise aslında bu konuyla ilgili çok fazla bilgi sahibi olmadığımız dönemde duygusal zekanın oldukça popüler bir kavram haline dönüşmesidir.

Geçen süre içinde örnek olarak daha yüksek duygusal zekaya sahip kişilerin daha sağlıklı ve tatmin edici bir yaşam sürdüklerini, işlerinde daha başarılı olduklarını ve diğer insanlarla daha az problem yaşadıklarını öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu zeka türüne yönelik adeta patlama şeklinde artan araştırmalarda liderler de mercek altına alınmıştır. Çünkü bu insanların diğer insanların duygularını tanıma, anlama ve kontrol etme açısından özel yeteneklere sahip olduklarına inanılmaktadır. Yapılan araştırmalar arasında 20. yüzyılda öne çıkmış isimlerden Adolf Hitler de yer almaktadır.

Yapılan tüm bu çalışmalarda aslında bir detay pek de fazla dikkat çekmemiştir: duygusal zekanın olumsuz tarafları.

Duygusal Zeka ve Karanlık Yüzü

Yukarıda da değindiğimiz gibi Adolf Hitler yüksek bir duygusal zekaya sahip olabilir. Bu özelliği onun gücü elde etmesine yardımcı olan ve herkes tarafından bilinen felaketlerle sonuçlanan yolda önemli bir silah görevi görmüştür.

İşte bu örnek, insanın hem kendi ve hem de özellikle diğer insanların duygularını kontrol etme becerisinin her zaman olumlu yönde kullanılmadığını açık bir biçimde gözler önüne sermektedir. Bu açıdan bakıldığında konu sosyal araştırmacıların daha fazla ilgisini çekmeyi başarmıştır.

Duygusal zeka narsisizm ile bağlantılıdır. Avusturyalı bir grup araştırmacının altı yüz kişi üzerinde yaptığı çalışmalarda, yüksek duygusal zekaya sahip insanların başkalarından çok kendi çıkarlarını ve ilgi alanlarını tatmin etmek için diğer insanları “baştan çıkardıkları” sonucuna ulaşılmıştır.

Michigan’da yapılan diğer bir çalışmada ise narsisizmin, empati kurma konusunda gerekli bir özellik olmasına rağmen duyguları anlama becerisini diğer insanları kullanma ile yakından ilgili olduğunu göstermiştir.

Toronto Üniversitesinde yapılan başka bir çalışma ise yüksek duygusal zekaya sahip bir insanın kendini ön plana çıkarmak adına diğer insanları utandırma olasılığının daha yüksek olduğuna işaret etmektedir. Buna ek olarak bu çalışmadan çıkarılan bir diğer ilginç sonuç, aynı insanların olumsuz duygulara olumlu duygulardan çok daha kolay bir biçimde anladıklarıdır.

Aynı üniversitede Makyavelci eğilimleri konu alan bir araştırmada, iş arkadaşlarını sabote eden işçilerin duygusal zekalarının daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Some figure

Sonuç

Duygusal zeka kişinin hem kendisinin hem de diğer insanların duygularını tanımasını ve bunları anlamasını sağlayan bir yetenektir. Bu yüzden duygulara hak ettikleri değeri vererek daha iyi bir şekilde yaşamaya olanak sağlar. Bu yetenek diğer insanlar üzerinde etkili olduğu için kişinin hedeflerine ulaşması açısından çok önemli bir rol oynar.

Ancak bu önemli yeteneğin olumlu bir biçimde kullanılabilmesinin kişisel, ahlaki ve içeriksel diğer faktörlere bağlı olduğunun da altını çizmek gerekir.

O halde duygusal zekaya sahip olmak demek duygularınızı daha iyi bir biçimde kontrol edebileceğiniz anlamına gelmez. Bu noktada, bu özelliğin farklı bileşenlerinin dikkate alınması ve hangi yönde kullanılacağının bilinmesi önemli bir ayrıntıdır.