Beni Özlüyorsun Ama Umurumda Değil: Gitmemin Bir Nedeni Var
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Beni özlüyorsun ama gitmemin bir nedeni vardı ve artık bütün bunların bir önemi kalmadı. O kapıyı kapayınca ardımda eşitsiz bir aşk bıraktım. Asla takdir edilmemiş bir partnerlikti bu. Mutlu olmaya çalıştığımda eğlenceli olmaktan beni alıkoyan sonu gelmez bir maskeli balo.
Parçalamadan onu kaldırmaya çalıştığımda senin maskenin parçaları yüzüme düştü. Çünkü egonun ardında canı yatan biri olduğun inanmıştım. Her denediğimde daha da çok kirlendim. Verdiğim ve tutamadığım bütün sözlerimi hatırlattı bana.
Beni özlüyorsun, biliyorum ama seni bıraktım çünkü uzun bir süredir her şeyin bittiğini hissediyordum. Daima kaybettiğim bir oyundu bu çünkü asla oynama şansım olmamıştı, gerçi hâlâ “bizim” olarak görüyorum bu oyunu.
Senin canını acıtmak için kapatmadım kapıyı. O kapıyı kapattım çünkü bazen ayağa kalkıp hiç anlamadığın bir oyunun figüranı olmaktan vazgeçmen gerek. Evet, o kapıyı kapadım ve artık beni özlüyor olmanın benim için bir önemi yok.
Ayrılığın sahte yanılsamaları
Kapıyı çarpıp kapamanın ardında umutlar ve hüsnükuruntu yatmaktadır. Diğer kişinin “gözlerini açacağı” ve o güne dek kıymetini bilmedikleri şeyi nihayet özleyecekleri şeklindeki bir arzuyu ortaya koyar.
Bunu yaptığımızda öz saygı ve öz sevgimizi sabotaj etmiş oluruz. Kendimizin %100’ünü verir ve o kişinin şüpheleri ve kararsızlığıyla baş ederiz.
İşte o zaman ayrılığın ardından bize ihtiyaç duyacağını anlayınca kendimizi muzaffer hissederiz. Ama bizi özlediğini kabul ettirmenin asıl zafer olmadığını fark etmeyiz. Gerçek zafer, her şeyi verip karşılığında hiçbir şey almadığınızda kapıyı tamamen kapamaktır.
Öte yandan, sonu gelmez ikinci şanslar ve sürekli olarak o kişinin değişeceğini ummakla dolu bir hikâyeye yeniden başlamak zafer değildir. Kapıyı kesin olarak kapamak soğuk bir davranış değildir. Kendinize duyduğunuz saygıyla ilgilidir.
Onun uğruna kendi iç huzurumuzu erteleriz, sanki huzuru hak etmiyormuş gibi davranırız. Ta ki günün birinde tamamen tükendiğimizi ve çok geç gelen bir “özür” ile hiçbir şeyin değişmeyeceğini anlayana dek.
Hiç bir şey değişmediği hâlde “Seni özlüyorum geri dön” çağrısına evet demek, ilişkilerde Rus Ruleti oynamaya evet demek gibidir.
Aşk asla haysiyetinizi terk etmek anlamına gelmez
Aşk bize kanatlar sağlasa da haysiyet sağlamaz. Günlük hayatımızı özel kılan küçük şeylerde saklı olarak gelir.
“Gerçek aşk ve evlilik hakkında doğru olduğunu bildiğim birkaç kural var: Eşinize saygı duymazsanız, pek çok sorunla karşılaşacaksınız. Taviz vermeyi bilmiyorsanız, çok sorun yaşayacaksınız.Aranızda yaşananlar hakkında açıkça konuşamıyorsanız, sorunlar yaşayacaksınız. Ve hayatta ortak değerleriniz yoksa, çok fazla sorunla karşılaşacaksınız. Değerleriniz benzer olmalı.”
– Mitch Albom
İlişkideki iki kişinin de bağımsızlığının olduğu özgür ve huzurlu aşk, yalnızca sömürü ve duygusal izolasyonun olduğu “aşktan” çok farklıdır. Bu özgür aşk değil, bir mecburiyettir.
Yani bir kapıyı kapattığınızda sizi oraya neyin getirdiğini bir düşünün. Geçmişi ıskalamayın. Bu kararı vermenizin bir nedeni var. İlk başından beri hiç iyi olmayan bir hikâyeyi yeni baştan yazmaya kalkışmayın.
Eğer sizi gerçekten özlüyorsa, uzun zaman önce bu konuda bir şey yapmış olması gerekirdi. Artık zaman size ait.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.